İslam İşbirliği Teşkilatı'nın aldığı kararın içeriğinden ziyade bunun ABD aleyhine alınmış olması önemli. Artık ABD'ye karşı İslam ülkelerinden, kimilerinin yönetimi oralı olsun ya da olmasın açık bir karşı irade beyanı var.
El'an, Kudüs'e yönelik, şunun bunun geçmişteki ihmallerini konuşma zamanı değil. Kimin hangi çıkarı için Kudüs'lü hamasetlere sığındığını söyleme vakti değil.
Şimdi, bir meselede, birkaç cümlelik bile olsa, bir küçük öfkecik ve mini bir adım da olsa, ‘bu hepimizin ortak meselesidir, ABD değil dünyanın hepsi de karşımızda olsa bir araya geliriz, tavır koyarız' denebiliyorsa bunu öne çıkarma zamanı.
Bundan sonra Kudüs'ün aleyhine, israil'in lehine çalışan bir İslam ülkesi, diğerleri ve halkları nezdinde daha da zor duruma düşecektir.
Allah-ü Teâla, bu ümmetin dualarını kabul ettiğinde evvela safları netleştirmeye başlayacak, şeytanın taraftarlarının maskelerini düşürecek, ‘hakkı hak olarak, batılı da batıl olarak' gösterecektir ki, son dönemde bu lütf-u ilahi kendini hissettirmeye başlamış gözüküyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın derhal bir seferberlik ilan etmesi gerekir. Öncelikle, sadece Birleşmiş Milletler gibi, ABD kuruluşlarından bir şeyler umarak değil, kendi kitlelerine aldıkları kararla ilgili samimiyetlerini ispat etmekle işe başlamalılar.
Madem, israil bir terör devletidir. O halde bugünden tezi yok, bu terör organizasyonuyla askeri, siyasi ve ticari bağlar, Kudüs makasıyla koparılıp atılmalıdır.
Madem, dünya üzerinde 1 milyar 700 milyonluk bir Müslüman nüfustan söz edildi, o halde halklarınızı Kudüs'ü işgal edenlere karşı bileyin, bilgilendirin, bilinçlendirin, öfkelendirin, hızlı ve aktif biçimde hareketlendirin. Her biri işgal rejimine ve onların hamilerine tükürsün.
Cuma hutbelerinin sonuna mesela şöyle bir dua da ekleyin: “Allah'ım Mescid-i Aksa'yı ve Kudüs'ü zalimlerin eline bırakma.”
Okullarda Kudüs'ün, Mescid-i Aksa'nın değeri, tarihi, kıymeti ile ilgili dersler, medyada işgal rejimini reddeden yayınlar, ticarette onların mallarını fişleyip sattırmayan kurallar getirin.
Bundan böyle ABD ve israil lehinde Kudüs ve Aksa'nın aleyhinde en ufak bir ihanet içinde olan kim varsa onları deşifre edin..
Ve gündemde tutulan Abdülhamid gibi, Selahaddin Eyyubi için de yeni diziler, Kudüs ve Mescid-i Aksa'yı anlatan filmler yaptırın.
Ve bir daha bir araya geldiğinizde ABD ve israilsiz bir dünyada yaşamak diye bir inovasyon geliştirin.
Bunu önce hayal ettirin. Bununla ilgili dev bütçeler ayırın. Ciddi teşkilatlar kurun, onları yetkilendirin.
ABD olmadan da dünyanın döneceğine, insan neslinin varlığını sürdüreceğine dair projeler üretin.
ABD'ye inanmadan, onunla ittifak kurmadan, onun tehditlerine aldırmadan, ikide bir uygulamakla tehdit ettiği ambargoya filan nasıl karşı durulacağına dair ortak önlemler planlayın.
Ve geleceğe bakarken büyük şeytanla savaş seçeneğini öyle çok uzak görmeyin.
Kudüs'e yoğunlaşırken, güvende bulunma zarureti için şu ırkçılığı, menfaati, yalakalığı ve adaletsizliği kendine meslek edinmiş, şer odaklarının da tabi ki, tavan aralıklarından, ayak altından temizlenmesi şart.
Yoksa, siz Kudüs'ü şeytanların elinden kurtarayım derken, onlar sizin mahallenizi de, göz yumduğunuz elleriyle alıverirler de, gün akşam olur, kimi Bor'un pazarı geçtiği için eşeğini Niğde'ye sürer, kimi de atı alır Üsküdar'ı geçer. Ve topyekûn Dimyat'a pirinç almaya giderken evdeki bulgurdan oluruz.
Elhasıl Kudüs'e odaklanmak ya da oralı olmamak işte bütün mesele bu. Bunun için sağlıklı bir vücuda ihtiyaç var. Tekrar metastaz yapmayacak bir vücuda..