Filistin’in mücahit halkını, Gazze’nin, Ramallah’ın, Kudüs’ün kahraman gençlerini görüyorsunuz işte! Maşallah! Destanlar yazıyorlar. Sadece ümmet değil, tüm insanlık, özgürlük ve adalete inanan tüm vicdan sahipleri bu cesur halkı gıpta ile hayranlıkla izliyor. Korku nedir bilmiyorlar! Pes etmek nedir bilmiyorlar!
Dünyanın hayâsız sessizliğine, Batının ikiyüzlü, riyakârca tavrına, esip gürlemekten başka bir şey yapmayan korkak, çıkarcı Müslüman yönetimlere; bunca kirlenmişlik, bunca tuğyana aldırmadan, karşılarındaki ordunun gücünü ve büyüklüğünü önemsemeden onur ve imanlarını kahramanca savunuyorlar. İnsanlık düşmanı, pis siyoniste kâbuslar yaşatıyor, destanlar yazıyorlar.
İman nedir, ihlas nedir, samimiyet nedir, cesaret nedir, onur nedir bilmek isteyenler; bedel ödemek nasıl olurmuş görmek isteyenler Filistin’in çocuklarına, Kudüs’ün evlatlarına baksınlar. Allah’ın izni, yardımı ve direniş cephesinin katkılarıyla her geçen gün direnişin, cihadın bayrağını daha da yükseltiyorlar Filistin’in çocukları. Zindan, işkence, ölüm onları korkutmadı hiçbir zaman.
Önceleri taşlarla saldırıyorlardı Siyonist düşmana… Davut Aleyhisselam’ın sapanıyla Calut’un askerlerine dünyayı dar ediyorlardı. Korkak Siyonist küçük çocukların sapanlarından paniğe kapılıyor, tanklarla, ağır silahlarla karşılık veriyorlardı.
Elhamdulillah taşların, sapanların yerini füzeler aldı artık. Füzeler yağıyor artık hain düşmanın başına… Filistin direniyor, Filistinli direniyor, Siyonist çeteyi kutsal topraklardan atıncaya kadar da direnecekler.
Onlar bedel ödüyorlar, şehit düşüyorlar, yaralanıyorlar, zindanlara giriyorlar, işkence görüyorlar, evleri, köy ve şehirleri yakılıp yıkılıyor. Ya biz… Biz ne yapıyoruz Kudüs için? Bu ilahi, şer’i, dini vazifeyi yerine getirmek için biz Müslümanlar ne yapıyoruz? Onur ve izzetimizi, namusumuzu, mukaddes mekânlarımızı ayaklar altında çiğnemekten kurtarmak için biz ne yapıyoruz? Hangi bedeli ödüyoruz? Hangi bedeli göze alıyoruz?
Elbette ağlayacağız… Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın ve diğer mukaddes topraklarımızın, beldelerimizin, mabetlerimizin işgal altında olmasından ötürü sabahlara kadar ağlayacak, matem tutacak, gözyaşı dökecek, kurtuluş ve izzet için bıkıp usanmadan Rabbimize dua edeceğiz.
Elbette meydanları, sokakları tekbirlerle, “Kahrolsun israil, Kahrolsun Amerika!” feryatlarıyla inletecek, onlara ölüm dileyecek, lanetleyecek, her platformda, her imkânı kullanarak bu davayı gündem yapacak, sahipleneceğiz. Sosyal medyada kampanyalar açacak, halkımızı, gençliğimizi bilinçlendireceğiz.
Ama bunlar yetmez! Kudüs’ün özgürlüğü, Kudüs’ün kurtuluşu bedel ister, gayret ister, fedakârlık ister… Tüm imkânlarımızı seferber ederek Siyonist düşmana zarar vermeye çalışacağız. Ve en önemlisi bu alçak düşmanın ürünlerini boykot edeceğiz. Ürünlerini tüketmeyeceğiz. Onlarla, onların şirketleriyle ticaret yapmayacağız. Turist kılığında gelen bu haydut halkı işyerlerimize sokmayacak, kapılarımızı onlara kapatacak, yurdumuzda istemediğimizi ilan edeceğiz.
Bir taraftan bu Siyonist, haydut çeteyi kınarken, öbür taraftan onunla her türlü ilişkiyi sürdüren, ticaretini gün geçtikçe daha da katlayan, gizli kapılar arkasında gizli işbirliklerine girişen yöneticilerimizi ısrarla, bıkmadan usanmadan samimiyete çağıracak, varlığımızla bir baskı unsuru olacağız.
Ve zengin, fakir olduğumuza bakmadan Filistin’in yiğit evlatlarına, kahraman halkına, mücahitlerine, HAMAS, İslami Cihat ve diğer mümin direnişçilere yardım elimizi uzatacağız. Nasıl ki dünyanın her tarafındaki Siyonistler bu haydut çeteye yardım akıtıyor; biz de paramızla, yardımlarımızla Filistin davasını destekleyeceğiz. Filistin cihadını sadece sloganlarımızla değil, maddi imkânlarımızla da omuzlayacağız.
Ve Kudüs davasının samimi dostlarıyla dost olacak, mezhep ve milliyetlerine bakmadan onları kucaklayacak; Kudüs’ü bir vahdet mihverine dönüştüreceğiz. Kudüs etrafında tek ses olacak, Kudüs işgalcisi barbarlara Kudüs’ün yalnız olmadığını gösterecek, gerekirse cihat meydanlarına koşacak, Mavi Marmara’nın kahraman şehitleri gibi canımızı ortaya koyacağız.