Musa’ya: “Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz” diye vahyettik. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.”Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur; Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler. Biz ise uyanık bir toplumuz” (dedi).
Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık; hazinelerden ve soylu makamlardan da. İşte böyle; bunlara İsrailoğulları’nı mirasçı kıldık. Böylece Firavun ve ordusu, güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular. İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa’nın adamları: “Gerçekten yakalandık” dediler. Musa (as): “Hayır” dedi. “Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir.
” Bunun üzerine, Musa’ya: “Asanla denize vur” diye vahyettik. Denize vurunca, hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa’yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk.
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.”(Şuara 52- 68)
Evet bu ayetler, hicretten önceki Mekke döneminde nazil olmuştur. Ve bu ayetlerle Mekke’den Medine’ye hicretle ilgili kodlar verildiği gibi sonuçlarının da ne olacağı müjdelenmiştir.
Ayetlerin evvelinde, kurtarılacak olan kavmin, gece yürüyüşe geçirilmesi manidardır. Yürüdükleri yerin kendileri için ne kadar güvenli olduğu veya akıbetlerinin ne olacağını o anda düşünmüyorlar. Onlar, yalnızca emre itaat ediyorlar. Sonunda, ne ileri gitmenin ne de geri dönmenin muhal olduğu bir noktaya ulaşıyorlar.
Hani tam da bugün olduğu gibi. Önlerinde israil, Suriye, Suud, Ürdün, Kuveyt, ve bilumum Kabil kardeşler, arkalarında ise, tüm silahlı ve teknik güçleriyle, ABD, AB ve ordularıyla son firavuncuk Sisi var. ‘İhvan şimdi ne yapacak?’, sorusu, o gün, Hz. Musa(as)’nın yanındakilerinin söylediğine çok benziyor.
İlginçtir, Hz. Musa’nın(as) asasındaki mucize, firavun ve ordusuna karşı değil, önündeki denize yönlendiriliyor. Yani ‘asanı, firavun ve ordusunun ayak bastığı toprağa vur’ denilmiyor, önündeki denize vurması emrediliyor. Halbuki aynı asayı, daha önce, ‘taşa vur’ diye emrolunduğunda taş yarılmış, içinden pınarlar fışkırmıştı.
Taşı yaran mucize herhalde, firavun ve ordusunun ayak bastığı toprağı da fevkalade yarabilir ve onları yerin dibine geçirebilirdi. Acaba, asayı, firavun ve ordusunun tarafına vurması, silahlı bir direnişin işareti mi olurdu? bilmiyoruz.
Ama bildiğimiz bir şey var ki, Rabbimiz, hakları gaspedilen, zulmedilen mustazaflara lutfetmek, onları yeryüzünde önderler kılmak istiyor, onları yerli ve yabancı firavunların ellerinden aldığı mülkün mirasçıları yapmak istiyor ve belki de en önemlisi, firavun, haman ve ordularının korktuklarını başlarına getirerek ezilenleri hakim kılmak istiyor.(Kasas 5-6) .
Evet, Mısırın mustazaf müslümanları, bu durumu ilk defa yaşamıyorlar. Daha önce de iki engel arasında kaldıklarında asalarını gerilerindeki firavun ordusuna değil, asıl hedefleri önündeki engellere vurdular. Çünkü asıl hedef, hak ile batılın birbirinden net bir şekilde birbirinden ayrılmasını sağlayacak islami davet idi ve buradan açılan yolda firavun ve ordularının boğulması daha anlamlı olacaktı.
Allah-ü teala vaadini doğruladı ve onları yeryüzüne imamlar yaptı. Şehid İmam Hasan El Benna, Şehid Seyyid Kutub, Şehid Abdülkadir Udeh gibi nice önderle ihvanı, yeryüzünde son yüzyılın fikir ve hareket önderi kıldı, öyle ki firavunlara karşı nerede islami bir şuurlanma olduysa, bir mücadele ortaya çıktıysa, doğrudan veya dolaylı olarak bu imamların etkisiyle oldu.
Şimdi Rabbimizin, diğer vaadlerinin gerçekleşme yolunda olduğunu görüyoruz. Çünkü kulları, yine yürüyüşe emredildi. Bugün firavun, haman ve ordularının korktukları başlarına gelecek. En başta mısır’ın firavuncuklarının korktukları başlarına geldi ve ilerde ciddi bir sorun olacakken, selefilerin ve halkın çoğu saf değiştirip İhvanın safına katıldılar. Batı ülkeleriyle Arap şey(h)lerinin korktukları da başlarına gelmeye başladı.
Başta, Afrika birliği olmak üzere, arap dünyasında çokca itibar gören Yusuf Karadavi gibi bir çok alim ve ulema heyetleri, İhvanın lehindeki açıklamalarıyla kralları yalnız bıraktılar.
Ve bugün İhvana açılan yoldan tüm mustazaflar, Kudüs’ün, Konstantin’in ve Mekke’nin fethi için geçiyorlar. Firavun, haman ve orduları ise fuhuş, faiz, uyuşturucu, tatminsizlik gibi boğucu dalgalarla boğuşurken bir de müslümanların iktidarları zorlamasına ne kadar dayanabilirler dersiniz.