Diyarbakır Dicle Üniversitesinde (DÜ) Kültür Varlıklarını Koruma Uygulama Araştırma Merkezi tarafından "Afet Durumlarında İnsan-Kültür İlişkisinin Korunması ve Dünyadan Örnekler" konulu etkinlik düzenlendi.
Üniversitenin kültür ve kongre merkezinde gerçekleştirilen etkinliğe katılan Uluslararası Anıtlar Sitleri Konseyi Risklere Hazırlık Komitesi Genel Sekreteri (COMOS ICORP) Doç. Dr. Zeynep Gül Ünal, katılımcılara hitap etti.
Ünal, "Bizim için kültür mirası somut ve somut olmayan iki parçadan oluşur. Somut olan kültür mirasını, kültürümüzün ortaya çıktığı, ilerlediği dönemlerle ilgili yapılan elle tutulur tüm ürünler olarak tanımlayabiliriz. Bunlar genelde üç boyutlu değerler olarak mimari miras olarak karşımıza çıkarlar. Bir de somut olmayan kültür mirası değerlerimiz var ki bunlar da o bölgede konuşulan bir dil, ritüel, dans ya da el üretimi olabilir. Bunlar da somut olmayan kültür mirasını oluşturuyorlar. Bu ikisinin birlikteliği bir arada anılmasını gerektirdi." dedi.
"Kültür mirasının korunması bir kabuğun korunması gibi algılanmaya başlandı"
Somut olmayan kültür mirası terimini ilk olarak 2003 yılında duyduklarını belirten Ünal, şunları söyledi: "Çünkü o zamana kadar gelen çalışmalarda, özellikle ikinci dünya savaşından sonra yavaş yavaş kültür mirasının korunması bir kabuğun korunması gibi algılanmaya başlandı. Tarihi bir yapının, anıtın sadece taşının, metalinin, ahşabının korunması gibi bir koruma düşünüldü. Ama içinde yaşayan insanların o yapının içinde devam eden etkinliğin korunması, yavaş yavaş korumanın parçası olmaktan uzaklaşmaya başladı. Hangi tarihi yapının içinde insan nefesi olursa doğru bir koruma çalışması yapılabilir. O yüzden 2003 yılından sonra somut olmayan kültür mirasının altı çizilmeye başlandı. Dünya mirası içinde çok sayıda ritüel bu kayıt altına alındı."
"Bu süreci iyi yönetemezseniz sizi temsil eden varlıkları koruyamazsınız"
Kültür mirasının, somut olsa bile kendileri açısından kavranması gereken noktası olduğunu sözlerine ekleyen Ünal, "Kültür mirasının benimsenmesi ve özümsenmesi dediğimiz olay doğrudan bilinçlenmesini oluşturuyor. Bu süreci çok iyi yönetemezseniz sizi var eden, sizi temsil eden varlıkların ne olduğunu çok net tanımlayamazsınız. Onu korumanız da mümkün olmuyor. Somut olan bazı şeyler var ki bunların soyutlanması kavramları oluşturuyor. Soyut olan kavramların somutlaştırılması da simgeleri oluşturuyor. O yüzdendir ki çalıştığımız alanlarda yapıların üzerinde çok sayıda simgesel anlatım gördüğümüz zaman bazen bu yüzyılda çok fazla ifade etmeyen yapıların geçmiş zamanlarda çok önemli simgeler üzerinden varlığını anlattığını düşünebiliriz." ifadelerini kullandı.
İLKHA