Bir Ramazan Ayı’na daha vasıl olduk. Öyle bir ay ki başı rahmet, ortası mağfiret, sonu kurtuluştur. Rahmet kapılarının açıldığı, mü’minlerin mağfiretle müjdelendiği, cehennem kapılarının kilitlendiği, şeytanların zincire vurulduğu kudsî bir aydır. Kitapların en mübareği olan Kur’an-ı Kerim’in nazil olduğu şerefli bir aydır. Bin aydan daha hayırlı olan ‘Leyle−i Kadr’ gecesini barındıran aydır. Hem on bir ayın sultanı, hem gönüller sultanıdır. Nefsi ve ruhu tezkiye edip şeytanı me’yus etme dönemidir.
Hayat düsturumuz olan mübarek Kur’an-ı Kerim, bu ayda nazil olmaya başlamıştır. Bilinmelidir ki, Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamıdır. O’nun zatının nurundandır. Bir zikirdir, nasihattir, hatırlatmadır. Beşir ve nezirdir. Kıyamete dek gelecek insanların yolunu aydınlatacak nurlu ayetler manzumesidir.
Mademki Kur’an-ı Kerim bu mübarek ayda nazil olmuş, o halde ilahi hitaba mazhar olduğunun idrakine varmak, Kur’an’ın iniş zamanına hazırlık yapmak elzemdir. Abdullah bin Mes’ud’dan rivayetle Resulullah (sav) buyurdu ki: “Şüphesiz bu Kur’an-ı Kerim, Allah−u Teala’nın bir ziyafetidir. Onun bu ziyafetinden gücünüz yettiği kadarını öğrenin. Muhakkak bu Kur’an-ı Kerim, Allah’ın ipidir. Apaçık nur odur, faydalı şifa kaynağıdır. Ona sımsıkı sarılanın koruyucu sığınağıdır. Ona uyanların kurtuluşudur. O, eğilip bükülmez ki doğrultulsun. Sapıp eğilmez ki, hoşlanılacak hale getirilsin. Onun hayret verici özellikleri bitip tükenmez. Çokça müracaattan dolayı eskiyip yıpranmaz. Onu okuyunuz. Çünkü Allah, onu okumanız sebebiyle her bir harf karşılığında size on hasene verir. Ben sizlere elif, lam, mim tek harftir demiyorum. Fakat elif, bir harf; lam, bir harf; mim bir harftir diyorum.”[1]
Ramazan Ayı’nda yeryüzü tam bir Mescid hükmüne girer. “Ramazan Ayı ki, onda Kur’an indirildi”[2] ayet−i kerimesi nurlu bir halde kendisini gösterir. Zira bu ayda âlemin her bir köşesinde Kur’an bülbülleri kıraatleriyle o ilahi hitabı işittiriyorlar. Ramazanın, Kur’an ayı olduğunu ispat ediyorlar. Okunan her bir ayet, verdiği kuvvet ve lezzet ile beraber maneviyatı kemalat noktasında zirveye doğru götürür. Bu ayda Kur’an-ı Kerim’e olan yoğun teveccüh ve tilavet, adeta yeni nazil oluyormuş gibi bir atmosfer yaşatır.
Malum olduğu üzere her bir iyiliğe on sevap yazılır. Özel ay, gün ve gecelerde bu, kat kat ziyadeleşir. Hadis−i Şerif’te ise bu sevap katlamalı olarak binlere varır. “Bin aydan daha hayırlı” olarak vasfedilen Leyle−i Kadir’de ise bir harfin hasenesi, otuz bin iyilik sayılır. Ramazan Ayı Kur’an tilaveti ile güzel bir şekilde değerlendirilirse, baki meyveler neticesini verir. Bunun idrakinde olmayanların veya kıymetini bilmeyenlerin ne kadar hasaret içerisinde oldukları aşikârdır.
Kur’an tilaveti hususunda mü’minler ve münafıklar teşbih yoluyla farklı şekilde nitelendirilmişlerdir. Ebu Musa el−Eş’arî’den rivayetle Allah’ın Resulü (sav) buyurdu ki: “Kur’an okuyan mü’minin misali, utrucc (ağaç kavunu) gibidir. Kokusu da hoştur, tadı da hoştur. Kur’an okumayan mü’minin misali ise hurmaya benzer. Tadı olmakla beraber, kokusu yoktur. Kur’an okuyan münafığın misali ise reyhana benzer. Kokusu hoş, tadı acıdır. Kur’an okumayan münafığın misali ise, Ebu Cehil karpuzuna benzer. Kokusu yoktur, tadı acıdır.”[3]
Kur’an-ı Kerim, Cebrail (as) vasıtasıyla bu mübarek ayda nazil olmaya başlanmıştır. Cebrail (as) ile Peygamber Efendimiz (sav), her Ramazan Ayı’nda Kur’an’ı mukabele etmişler. Peygamberimizin vefatından önceki Ramazan Ayı’nda ise mezkûr mukabele iki defa yapılmıştır. Kur’an-ı Kerim’in tilaveti çok hayırlar barındırdığından ve de Allah Resulü (sav)’in sünneti olması hasebiyle Müslümanlar Ramazan Aylarında Kur’an tilavetine ağırlık vermişlerdir. Bizler de aynı bilinçle hareket edip bu sünneti ihya etmeliyiz ki, Allah (cc)’ın rahmetine gar olabilelim. Nitekim Ebu Hureyre (ra)’den rivayetle Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “… Bir topluluk Allah’ın evlerinden birisinde Allah’ın kitabını kendi aralarında okuyup öğrenecek olurlarsa, muhakkak üzerlerine sekinet (huzur, sükûn ve vakar) iner. Rahmet onları kuşatır, melekler etraflarında toplanır. Allah onları kendi nezdindekiler arasında anar…”[4]
Ramazan Ayı’nda mü’min erkekler, camilerde mukabele şeklinde okunan hatimlere katılım göstermede titiz davranmalıdırlar. Bu vesile ile mukabele sünnetini ihya etmiş olurlar. Bilinmelidir ki Kur’an-ı Kerim, ahiret âleminde kari’ ve tilmizlerine şefaat vesilesi olur. Kur’an, kari’lerinin ve tilmizlerinin derecelerinin yükseltilmesi için Allah (cc)’a talepte bulunur. Bu mevzuda Ebu Hureyre (ra)’den rivayetle Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur. “Kıyamet Günü’nde Kur’an-ı Kerim gelir ve ‘Rabbim, (ona) bir hulle giydir’ der. O kişiye şeref tacı giydirilir. Daha sonra yine, ‘Rabbim, ona ihsanını artır’ der. Bu sefer ona şeref ve üstünlük hullesi giydirilir. Sonra; ‘Rabbim, ondan razı ol’ der. Allah ondan razı olur. Ona ‘Oku ve yücel’ denilir. (Okuduğu) her bir ayet karşılığında ona bir hasene arttırılır.”[5]
Ramazan−ı Şerif’te İslam âlemi adeta bir cami hükmüne geçer. Camide okunan mukabele şeklindeki hatimlerle beraber, mü’mine bacılar da mukabele şeklinde cüz okumak için evlerinde çocukları, komşuları ve akrabalarıyla halkalar oluşturmalıdırlar. Öyle ki, sesler Kur’an tilaveti ve zikri ile meşgul olsun. Mukabele haricinde, ek olarak ferdi tilavetlere de ağırlık verilmelidir. “Okumam zayıftır, ağırdır” mazeretlerine sığınılmamalıdır. Zira çaba sarfedildiği takdirde bunun ecrinin iki kat fazla olacağı müjdesi vardır. Hz. Aişe (r. Anha) validemizden rivayetle Resulullah (sav) buyurdu ki: “Kur’an-ı Kerim’i maharetle okuyan kimse, şerefli, iyi elçi meleklerle birliktedir. Kur’an’ı zorlana zorlana okuyan ve okurken sıkıntı çeken bir kimse için de iki ecir vardır.”[6] Bu şekilde zorlanarak okuyanın iki ecir almasına sebep; birisi okumak, diğeri de zorlanması sebebiyledir.
Kur’an-ı Kerim okumasını bilmeyen Müslümanlar, içerisinde bulundukları şartlara bakmaksızın Kur’an’ı öğrenmek için bu mübarek ayı fırsat olarak telakki etmelidir. İhlâslı bir şekilde gayret gösterilirse, Ramazan Ayı’nın bereketiyle öğrenmeye muvaffak olunacaktır İnşaallah. Öğrenim sürecinde iken mukabeleleri takip edip o ilahi hitabı dinlemesi, Allah (cc)’ın rahmetini celbetmeye bir vesiledir. Çünkü Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun. Olur ki, rahmet olunasınız.”[7]
Kur’an okumasını bilenler, bilmeyenlere öğretmek için azami gayret göstermelidirler. Bilenler de, daha önce bilmediklerinin şuuruyla hareket etmeli, yeni Kur’an tilmizlerinin yetişmesi için bildiklerini başkasına öğretmeleri gerekir. “En hayırlı” vasfa haiz olmak için Efendimiz (sav)’in: “Sizin en hayırlı olanınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir”[8] hadis−i şerifini şiar edinmek gerekir.
Kamil bir şekilde idrak edilmesi temennisiyle; Ramazan−ı Şerif’inizi tebrik eder; İslam ümmetine hayır, bereket ve kurtuluş getirmesini dilerim.
İnzar Dergisi
[1] Tirmizi, Hâkim
[2] Bakara Suresi: 185
[3]Müslim
[4] Müslim
[5]Tirmizi
[6] Müslim
[7] A’raf Suresi: 204
[8] Buhari