Bismihi Teâlâ
Kur'an Nesli platformunun bu yıl 5.'sini gerçekleştirdiği ödüllü Kur'an Meali sınavı geçen hafta sonu ülkemizin yaklaşık 40 ilinde çocuk, genç, yetişkinlere ayrı ayrı kategorilerde katılımlarıyla gerçekleştirildi.
Gerek ülkesel bazda gerek ailevi yönden gelecek nesiller için hedeflediğimiz nedir? Ya da erdemli bir toplum nasıl inşa edilebilir? Elbette her düşüncenin, sistemin düşlediği ve bu doğrultuda arzuladığını gerçekleştirmek için bir politikası vardır. İnandığı, yaşam ülküsü olarak gördüğü bu inanç uğruna, yarınları için bir reçete sunar. Yarınların temel unsuru olan nesiller ki genellikle nesne konumunda yer almakla birlikte, kendisine yöneltilen reçetenin içeriğine göre şekil almayla yüz tutar. Reçetenin içeriğini belirlemede sonraki nesiller söz sahibi değildir. Zira etken değil edilgen konumdadırlar. Çevresine göre kalıp alır. İster ateist, ister deist, ister dindar…
Bu topraklarda kendilerini soylu(!), çağdaş gören toplum mühendislerince; batılılaşma adına Ezan ve Kur'an gibi ulvi şiarlarımıza pranga vurulmadı mı? Kadın ve kız çocuklarımızın eğitim hakları ellerinden alınmadı mı? Üniversite kapılarında içeri alınmayıp, ikna odalarında her türlü psikolojik şiddete maruz bırakılmadı mı başörtülü kızlarımız?.. Sormak gerekmez mi tüm bunlar neden yapıldı diye?!
Dini bütün nesiller yetişmemek adına, gerektiğinde her türlü insanlık dışı uygulamalar uygulamaktan imtina etmezler sözde demokratlar.Fakat şu da gün yüzüne açıkça çıkmıştır ki İLA-İ KELİMETULLAH ile savaşanlar her daim rezili rüsva olmuştur!!!
‘Ezansız, Kur'ansız' yarınlar olmasın, ‘Kur'ani nesiller' yetişsin diye bu topraklarda âlimlerimiz, Seydalarımız canları pahasına hizmette kusur etmemişlerdir. Cansiperane şekilde mücadele, mücahede etmişlerdir izzetlice. Mağaraları, en kuytu köşeleri Kur'ân sözleriyle inletmişlerdir. Bedeli hapishane, idam, sürgün olsa da… Süleyman Hilmi Tunahanlar, İskilipliler, Saidler… Müslüman halkların onurlu şahsiyetleridir. 90'lı, 2000'li yıllarda camilerimiz talebesiz kalmasın, çocuklarımız Kur'ân'sız yetişmesin diye şehit düşenlere şahit olmadı mı bu topraklar? Ve camilerde Kur'an dersi verdikleri için yıllardır hapishanelerde ömür tüketen yüzlerce mü'min kardeşlerimiz var. Birileri görmekte körleri oynasa da…
İmtihan dünyasında sistemlerin bu değerlerimizi önemsememesi ilahi mizanda sorgu ve sual için vereceğimiz yanıt için mazeret olabilir mi? Aslında istiyorum ama yöneticiler, eğitimciler varsın düşünsün türü düşüncelerin ilahi mahşerde geçerliliği olabilecek mi?
Çocuklarımız bizlerin mi yoksa sistemlerin mi? Önce bunu sorgulamamız gerek. Baba olarak ne yapıyorum? Anne olarak ne yapıyorum? Ebeveynler olarak ne yapıyoruz? Ciddi ciddi kendimizi bu testten geçirmemiz gerekmiyor mu?
Son zamanlarda mevcut hükümet dindar nesiller yetişsin söylemlerinde bulunuyor. Tabi ki bu temennilerde mi kalmalı yoksa icraatla mı olmalı? Dindar nesillerin yetişmesi ancak aralıksız bir eğitimle olur. Yoksa yaz kurslarıyla sınırlı, 2 aylık bir süreyle olur mu? Ya da okullarda Kur'an derslerinin seçmeli olarak sunulmasıyla hiç olmaz. Yani dindar nesillerin yetiştirilmesi okul ve camilerin faal çalıştırılmasıyla olur.
Yakından tanıdığım bir arkadaşımın paylaştığı bir anekdotu aktarayım: ''Karı koca birbirlerine vasiyet etmişler-Arkadaşın anne ve babası- İkimizden birimiz eğer diğerinden evvel ölürse, sağ kalan eş, çocuklarımıza Kur'ân öğretmezse eş hakkı ona helal olmasın diye sözleşmişler. Takdir-i Hüda bu ya baba uzun süre yaşamaz. Geriye 8 çocuk ve yoksul bir anne kalır. Yetimlerin annesinin sadece bir ineği var. Çocuklarının Kur'ân tedrisatı almaları için, onu da eğitimleri için satar…'' İşte mü'mince anlayış ve düşünüş budur.
Dindar nesiller yetiştirmek söylemle kalınmayacak kadar büyüktür. Faaliyet ister, çalışma, çaba, emek ister. Dindar nesillerin ana kaynağı Kur'an-ı Mübin'dir. Tek kurtuluş Onunladır, Ondadır. Zira bu gök kubbenin altında her şeyin yanılma payı olabilir lakin İlahi kelamın yanılması imkânsızdır. Zamanla birlikte düşünceler, sistemler, kuramlar, kanunlar, örfler, yaşayışlar… Yani insana bağlı ne varsa bir ömrü vardır. Yıpranır, değişir, nihayete erer. Fakat Kur'ân gençleşiyor Üstad Bedîüzzaman'ın ifadesiyle “Zaman ihtiyarladıkça Kur'ân gençleşiyor'' Yani Kur'an bütün zamanları kucaklıyor, bütün çağların önünden gidiyor. Çağlar ihtiyarlarken, zaman yaşlanırken, dünya kocarken Kur'an gençleşiyor. Her geçen zaman birimi, Kur'an'ın bir ayetini tefsir ediyor,.. Zaman en büyük müfessir değil midir?
Özetle Kur'an Allah kelamıdır. Kur'an çağlar üstüdür. Zaman ne kadar değişirse değişsin, Kur'an hep genç kalıyor. Bu yüce kelamla muhatap olan kişilerin misali şu sözde saklıdır: ‘'Kur'an okuyan mü'minin misali portakal gibidir; kokusu güzel, tadı hoştur.
Kur'ân okumayan mü'minin misali hurma gibidir; tadı hoştur fakat kokusu yoktur.''
Kalın sağlıcakla…