Settar olan Allah’ın adıyla,
Geçen sayımızda hanımlara hususi hitabı ve iltifatı bulunan Nur suresinin önemi, bu surenin İslami ahlak, terbiye, haya ve edebe yönelik durumu ve yine örtü konusuyla doğrudan alakadar olan Nur’un 31. Ayet-i celilesi üzerinde durduk ve Kur’an deryasından nasiplenmeye çalıştık. Bu yazımızda yine Kur’an deryasındaki yolculuğumuza devam edecek ve İslam alimlerinin yorumlarıyla Ahzab suresinin 32, 33 ve 59. Ayet-i kerimelerine bakmaya çalışacağız. Kerim olan Allah hakkıyla idrak edip icra etmeyi nasib etsin. Amin.
“Ey Peygamber’in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin.
Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”[1]
Ayetin “Ey peygamber hanımları!” diye başlaması dikkat çekicidir. Hitabın özel olması uygulamanın da özel olacağı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla sadece peygamberin hanımları muhatap değildirler. Belki onlar örneklik makamında olduklarından “İlkin siz yapın, siz şöyle olun ki Müslüman hanımlar da size uysun, sizi canlı şahitler olarak örnekler edinsin” demek istemektedir. Nitekim müfessirler de bu doğrultuda görüş belirtmişlerdir.
İbn-i Kesir, Ahzab Suresi 33.ayeti kerimesinde geçen “Ey peygamber hanımları” şeklindeki hitaba şu açıklamayı getirir: “Bu da Allah’ın hem peygamberin hanımlarına hem de ümmetin hanımlarına emrettiği bir edep tarzıdır.” Yine İbn-i Kesir Ahzab suresi 32. ve 33. ayet-i kerimeleri hakkında demiştir ki: “Bu ayetlerde kasdedilen hususun yalnız peygamberin hanımları olmadığı konusunda pek çok hadis-i şerif varid olmuştur.”
Elmalılı Ahzab 33. ayet-i kerimesiyle ilgili der ki: “Bu ayet bu emir ve bu yasak ile Resulullah’ın hanımlarına yalnız tesettürü değil ‘Hıdr’ı yani yabancı erkeğe hiç görünmemek demek olan muhaddereliği dahi vacip kılmıştır. Diğer İslam kadınları içinse Hıdr vacip değil müstehaptır. Bütün İslam kadınlarının da peygamberin hanımlarının hayat tarzını ve ahlakını örnek edinmeleri elbette bir hakları ve şerefleridir. Fakat hepsine muhaddere olmaları farz olsaydı bunda güçlük olurdu.”[2]
“Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın…”
Ahzab 33’te geçen teberrüc (açılıp-saçılmak) kelimesi kadın için kullanıldığında şu üç manaya gelmektedir:
1-Kadının yüzünün ve vücudunun cazibesini insanlar önünde göstermesi
2-Takılarını ve elbiselerinin süsünü başkalarına göstermesi
3- Yürüyüşü endam ve işvesiyle dikkat çekip kendini ortaya koyması[3]
Zemahşeri teberrüce şu manayı vermiştir: “Gizlenmesi gereken şeyleri açmada çaba göstermek, özel olarak da kadınların zinetlerini ve güzelliklerini açıp yabancı erkeklere göstermeleri…”
Kurtubi de şu şekilde ifade etmiştir: “Cilveli yürümek ve güzellikleri erkeklere teşhir…”
Hadis-i şerifte vardır ki: “Kadınların en şerlisi açılıp saçılan, böbürlenendir…”
Mücahid ise Ahzab 33’te geçen ‘İlk cahiliye devrinde olduğu gibi açılıp saçılmayın’ cümlesi için der ki: “Cahiliye devrinde kadın erkekler arasında gezinip dururdu. İşte cahiliye devrinin açılıp saçılması budur.”
Bu hitaba özellikle de günümüzde müslüman hanımların dikkat etmesi gerekir. Zira günümüzde örtülü olduklarını iddia edip cahiliye devrinin teberrücünü aratmayan; yani yüzünün ve vücudunun cazibesini göstermekten sakınmayan, yürüyüşü, endam ve işvesiyle dikkatleri üzerlerine çeken, takılarını ve süslü elbiselerini gösteren müslüman hanımlar vardır. Onlara Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) şu hadis-i şeriflerini hatırlatmak isteriz: “Haya imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca parçaları darmadağın olur. Her dinin bir ahlakı vardır, İslam’ın da ahlakı hayadır.”[4]
Basit bir kire bile katlanmayan titiz hanımların Cenab-ı Hakk’ın çağrısına kulak verip manevi kirlerden arınmaları kurtuluşlarının vesilesi olacaktır. “Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini (cilbablarını) giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.”[5]
Bu ayet-i kerime İslam örtüsünün ne şekilde olması gerektiğine dair tedricin (aşamaların) son merhalesini oluşturur. İlk merhale Ahzab suresi 33. ayeti kerimesinin kadınların yüzleri, başları, boyun ve bacakları açık olduğu halde erkeklerin arasında gezmelerinin yasaklanmasıyla başlamıştır. Kadınlar evlerinde oturmaya ve açılıp saçılarak erkekler arasında dolaşmamaya davet edilmiştir.
İkinci merhale Nur suresinin 31. ayeti ile yaşanmıştır. Bu merhalede kadınların boyun, yüz ve göğüslerinin zinet olduğu vurgulanmış ve bunların örtülmesi emredilmiştir.
Üçüncü merhale olan Ahzab 59’un inmesiyle de kadınların yabancı erkeklere karşı baştan aşağı örtünmesi farz kılınmış ve zinet olarak görülen elbiselerini ve başörtülerini de cilbab ile örtmeleri emredilmiştir. Bununla kadınların zinetten sayılan elbiselerini göstermeleri de yasaklanmıştır. Bununla beraber İslami tesettür kemae ermiş ve ilk neslin örnek uygulamaları başlamıştır.[6] Bizlere düşen de ümmetin evvelini taklid etmektir. Zira onlar vahyin ikliminde yaşamışlar ve kainatın efendisi olan Hz. Peygamberden bire bir ders almışlardır.
Ayet-i kerimeye gelirsek, bu ayet avretin örtülmesi ile beraber zinetin de örtülmesini emretmektedir. Medine’de inen bu ayet-i kerime o zaman Arap kadınları arasında uygulanan avretin örtülmesinin yanı sıra zinetin de örtülmesini gerektirmiştir. Elbise ile avretlerini örten kadınlara cilbab ile de zinetlerini dahi örtmeleri emredilmiştir. Cilbabın da vücudu baştan ayağa kadar örten bir örtü olduğu ifade edilmiş olup aşikardır. Örneğin İbn-ül Cevzi cilbabın uygulaması için “baş ve yüzün örtülmesi” derken Ebu Hayan “Ayet-i celilede geçen cilbablarını üzerlerine örtsünler ifadesi bütün bedenin örtülmesini anlatır. ‘Üzerlerine’ ifadesiyle de yüzlerini örtmeleri kastedilmiştir” yorumunu yapmıştır. İbn-i Abbas ise ayet-i kerime ile ilgili olarak “Kadınlar hür olduklarının bilinmesi için tek gözleri hariç, başlarını ve yüzlerini örterler” demiştir. Ayete müfessirlerin görüşleri doğrultusunda bakarsak aşağıdaki tablo karşımıza çıkacaktır:
Ahzab-59.Ayeti kerimesi ile ilgili olarak Tefhim-ul Kur’an’da şu açıklamalara yer verilmektedir:
“Cilbab büyük bir örtüdür. İdna ise örtmek ve sarmak anlamlarına gelir; fakat bu kelime “ala” eki ile kullanıldığında bir şeyi yukarıdan aşağıya bırakmak anlamına gelir. Bazı çağdaş müfessirler bu kelimeyi yüzü örtmekten ziyade “örtünmek” diye tercüme etmişlerdir. Eğer Allah bu müfessirlerin demek istediklerini söylemek istemiş olsaydı, “yüdnine aleyhinne” değil, “yüdnine ileyhinne” derdi. Arapça bilen herkes “yüdnine aleyhinne’’nin sadece sarınmak-örtünmek anlamına gelmediğini bilir. Ayetin devamındaki min celabibihinne sözleri de bu anlama meydan vermemektedir. Burada ‘min’ eki (Harficer) örtünün bir kısmı anlamına gelir ve örtünme ise örtünün sadece bir kısmı ile değil, tümü ile yapılır. O halde ayet açıkça şu anlama gelir: Kadınlar örtülerine iyice sarınsınlar ve örtülerinin bir kısmını da yüzlerinden aşağıya bıraksınlar.
Hz. Peygamber dönemine yakın zamanlarda yaşayan müfessirlerin ileri gelenleri de bu yorumu kabul etmişlerdir. İbn-i Cerir ve İbn-i El Münzir, Muhammed İbn-i Sirin’in Hz. Ubeyde es Selmani’den bu ayetin anlamını sorduğunu rivayet ederler… Hz. Ubeyde sözlü bir açıklamada bulunacağına, başını, alnını, yüzünü kapatıp sadece bir tek gözünü açıkta bırakarak örtünmenin nasıl olacağını kendi üzerinde uygulayarak göstermiştir. İbn-i Abbas da hemen hemen aynı tefsiri yapmıştır. İbn Ebi Hatim, İbn Cerir ve İbn Mürdiye’den rivayet edildiğine göre İbn-i Abbas şöyle buyurmuştur: “Allah kadınlara evlerinden bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında, sadece gözlerini açıkta bırakacak şekilde örtülerini üstlerine almalarını ve yüzlerini gizlemelerini emretmiştir.” Katade ve Süddi de bu ayete aynı anlamı vermişlerdir.
Sahabe ve tabiin döneminden sonra gelen bütün büyük müfessirler de bu ayeti aynı şekilde tefsir etmişlerdir. İmam İbn Cerir el Taberi bu ayetin tefsirinde şöyle der: “Saygıdeğer kadınlar evlerinden çıktıklarında açık ve yüzleri örtüsüz cariyeler gibi görünmemelidirler. Örtülerinin veya dış elbiselerinin bir kısmını yukarıdan bırakıp örtünmelidirler ki, kötü niyetli kimseler onlara zarar vermesin.”[7]
Allame Ebubekr El Cessas der ki: “Bu ayet genç kadınların yüzlerini diğer erkeklerden gizlemeleri gerektiğine işaret etmektedir. Bir kadın dışarı çıkarken temiz kişiliğini ve namusunu göstermeyecek şekilde örtünmelidir ki, şüpheli karaktere sahip kimseler onu gördüklerinde boş ümitlere kapılmasınlar.”[8]
Allame Zemahşeri şöyle der: “Ayet kadınların örtülerinin bir kısmını yukarıdan üzerlerine bırakmaları, yüzlerini ve bedenlerini örtmeleri gerektiği anlamına gelir.”[9]
Allame Nizamüddin Nişaburi de şöyle der: “Yani, onlar örtülerinin bir kısmını üzerlerine örtmelidirler; bu ayette kadınlara başlarını ve yüzlerini örtmeleri emredilmektedir.”[10]
İmam Razi ise şöyle der: “Burada kastedilen diğer insanların onların hafif kadınlar olmadığını bilmesidir. Çünkü yüz setre dahil olmadığı halde yüzünü örten bir kadından, diğer erkeklerin yanında örtmesi farz olan setrini açması beklenemez. Böylece herkes bu kadınların, kendilerinden ahlaksızca bir davranış beklenilemeyecek saygıdeğer ve vakarlı kadınlar olduklarını bilecektir.”[11]
Elmalılı tefsirinde Ahzab 59’da geçen cilbab sözcüğü; çarşaf, kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysi, tepeden tırnağa örten giysi, çarşaf ve peçedir” şekillerinde tanımlanmıştır. Ayette geçen ‘İdna’ sözcüğü sıkı örtmek manasında kullanılmıştır.[12]
O halde müffessirlerin ifade ettikleri görüşler doğrultusunda bu ayet-i kerimelerden anlıyoruz ki kadın yabancı erkeklere karşı baştan aşağı cilbab ile hem doğuştan olan hem de yapay süslerini (zinetini) örtmelidir. Başını ve yüzünü de örtmelidir. Bu şekilde günaha giden yollara set çekilmiş olacak, bu kadınların hürmetli ve saygıdeğer mü’min kadınlar oldukları bilinecektir.
Allah biz aciz ve muhtaç kullarını ibadetine ve itaatine mecbur kılsın. Bizlere “müttakilere hidayet kaynağı-doğru yolu gösterici” olan Kur’an-ı Kerime tabi olmayı nasib etsin. Amin velhamdülillahi rabb-il alemin.
İnzar Dergisi
[1] Ahzab-32,33 mealen
[2] Hak Dini Kur’an Dili
[3] Mevdudi, Tefhim-ul Kur’an
[4] İbn-i Mace, Zühd, 17
[5] Ahzab-59 mealen
[6] Bknz. Tesettür Risalesi ve şerh, Tahşiye Yayınları
[7] Cami’ül Beyan, c.22, sh.33
[8] Ahkam’ül Kur’an, sh.458
[9] El Keşşaf, c.11, sh.221
[10] Garaib’ül Kur’an, sh.32
[11] Tefsir-i Kebir, c.1, sh.591
[12] Elmalılı Hamdi YAZIR, H. Dini Kur’an Dili