Ankara’nın Polatlı ilçesinde kaybolduktan bir hafta sonra hunharca öldürülmüş olarak bulunan Eylül Yağlıkara (8) ve Ağrı'da kayıp olduktan 18 gün sonra dedesinin oturduğu Bezirhane köyünde ölü bulunan Leyla Aydemir (4) olayları tüm Türkiye'yi yasa boğdu.
Son yıllarda çocuklara yönelik yapılan cinsel istismar olayları ve toplumda her geçen gün artan ahlaki yozlaşmanın sebepleri üzerinde İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan İlahiyatçı Mürşit Cevahir, toplumun öz değerlerine dönmesi gerektiğini söyledi.
Toplumda her geçen gün artan ahlaki yozlaşmanın özellikle gençleri etkisi altına aldığına dikkat çeken Cevahir, müstehcenliğe, cinselliğe, zinaya ve flört hayatına teşvik eden dizi ve filmlere bir düzenleme getirilmesi gerektiğini belirtti.
Televizyonlardaki dizi ve filmlerde her türlü ahlaksızlığın pervasızca sergilendiğine dikkat çeken Cevahir, bunların engellenmesi gerektiğini belirterek, Müslümanların, bu tür ahlaki yozlaşmaların önüne geçilebilmesi için Kur’an ve sünneti hayatlarında tatbik etmeleri gerektiğini söyledi.
“Bir insanı haksız yere öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir”
Çocuklara yönelik taciz ve öldürme olaylarının meydana gelmesinin üzüntü ve utanç verici olduğunu belirten Cevahir, “Hem Eylül, hem de Leyla kızımızın ailelerine baş sağlığı diliyorum. Gerçekten, insan olarak bu acıyı tarif edemiyorum. Müslümanlığı bırakın, insan olarak olaya baktığımız zaman bile karşımıza insanlıkla bağdaştıramayacağımız kadar çok kötü bir şey çıkıyor. Gerek çocuk gerek büyük gerek kadın ve gerek erkek olsun yüce dinimiz; haksız yere bir insanı öldürmeyi yasaklamıştır. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’ de ‘Kim bir Müslüman’ı haksız yere öldürürse; onun cezası içerisinde ebediyen kalacağı cehennemdir.’ diyor. Yüce dinimiz, ‘Bir insanı hayata kavuşturmak veya bir insanın hayatını kurtarmak bütün insanlığı kurtarmış gibidir’ diye buyurmaktadır. Bir insanı haksız yere öldürmek sanki bütün bir insanlığı öldürmek kadar büyük günah ve kötü olduğunu dinimiz bize açıklıyor.” dedi.
“Kısasta sizin için hayat vardır”
“Kur'an-ı Kerim'de Bakara süresinde geçen ‘Kısasta sizin için hayat vardır’ ayetinin hayata geçirilmesi gerekir” diyen Cevahir, şunları söyledi:
“Bizim dinimiz öyle mükemmel bir dinki savaş halinde bile Peygamber Efendimizin şu talimatı vardır; ‘Savaşçı olmayan kadınlara, çocuklara, yaşlılara, din adamlarına dokunmayın. Ayrıca gerek görülmediği zaman ağaçları kesmeyin. Yani zaruri bir durum olmadığı müddetçe de ağaçları kesmeyin.’ Şimdi kadınların, çocukların, yaşlıların, din adamlarının öldürülmesinin en şiddetli olduğu dönemlerde bile ‘Öldürmeyin’ diyen bir Peygamberimiz, bir dinimiz var. Ayrıca haksız yere bir kişiyi öldüren, bir insanı haksız yere öldürdüğü zaman onun cezasının ise İslam'da kısas olduğunu görüyoruz. ‘Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki kısası tatbik etmeniz sayesinde toplumumuz kurtulur. Allah'a itaat eden bir toplum haline gelir.’ diye yüce Rabbimiz bize emrediyor. Yani kısas bizim için hayattır. Hayata canlılık getiriyor, kan veriyor, tekrar canlandırıyor, güçlendiriyor dinamizm haline getiriyor. Bundan dolayı biz yüce Rabbimizin emirlerine dönmeliyiz. Masum bir çocuğun öldürülmesinin ne gerekçesi olabilir? Hiçbir gerekçesi olamaz. Demek ki bir çocuğu öldürebilecek kadar canileşen, vahşileşen ve sözüm ona hayvanlaşan bir kişinin Allah-u Teâlâ’nın emrine göre gereken cezasının verilmesi buna kısasın uygulanması gerekir.”
“Bir çocuğun başını okşamaya bile artık cesaret edemiyoruz”
Çocukların cinsel istismara maruz kalmasının kabul edilemez olduğunu ifade eden Cevahir, “Bunun kesinlikle bir izahı yoktur. Onlara gereken cezanın verilmesi gerekiyor. Ama bunlar yapılırken bu suçların tamamen görüntülü, belgeli ve kayıtlı olması gerekir. Çünkü burada karşı tarafı istismar etme noktasına gidilebilir. Bazen biz toplumda öyle şeyler duyuyoruz ki; şu anda bir çocuğun başını okşamaya bile artık cesaret edemiyoruz. Çünkü çocuğun beyanatı esas alınıyor. Çünkü artık bu davranışlarınızın normal bir davranış olsa bile karşı taraf onu istismara götürecek beyanatlar verince cinsel istismara giriyor. Bunların ayıklanması gerekiyor.” uyarısında bulundu.
“Zinaya götüren vasıtalar önlenmeli”
Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de lanetlediği ve Lut Kavmi'nin de helakine neden olan eşcinsellik hastalığının açık bir şekilde yaygınlaştırılmasının engellenmesini gerektiğini belirten Cevahir, “Bugünlerde de yine Lut Kavmi’nin işlediği suçu işleyen bir grup var. Bu konularda dinimizin de ‘sapkın’ dediği bu tür dernek ve vakıfların kurulmasına sınırlama getirmesi gerekiyor. Özellikle de bu sapkın derneklerin açılmasına veyahut faaliyetlerine izin verilmesini doğru bulmuyorum. Çünkü bizim bunlara karşı önleyici tedbirler almamız gerekiyor. Siz zinayı yasaklar, ancak zinaya götüren vasıtaları serbest bırakırsanız toplumda zinayı önleyemezsiniz. Zinaya götüren, her zaman cinselliğe teşvik eden ve her taraftan gençlerimizi, insanımızı zinaya, flörte teşvik eden filmler, diziler yapılıyor. Bunlara bir düzenleme getirilmesi gerekir. Zinaya giden sebepleri ve vasıtaları ortadan kaldırmayınca zinayı önleyemiyorsunuz. Kötülüğe giden sebepleri ortadan kaldırmak için devletin tedbirler alması gerekir.” diye konuştu.
“Kur’an ve sünnete dönüş yapmamız gerekiyor”
“Eğer Müslüman bir toplum olarak dört yaşındaki Leyla'yı aç bırakarak öldürecek kadar veya sekiz yaşındaki Eylül kızımızı vahşice katledecek kadar insanlıktan çıkmış olanlar içimizden çıkıyorsa bizim kendi kendimizi kontrol etmemiz gerekir” diyen Cevahir, şöyle konuştu:
“Her ne olursa olsun bu tür insanların bizim içimizden çıkmaması gerekiyor. Bunların yaşanmaması için ilk önce bizim kendi kendimize ve değerlerimize dönmemiz gerekiyor. Her şeyden önce de dinimiz İslam, kitabımız Kur'an ve Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’nın (Aleyhisselam) bize getirdiklerine bakmamız lazım. Hem dinimizin değerlerini hem kitabımızın hükümlerini hem de Peygamber Efendimizin sünnetini hayata geçirmek zorundayız. Biz, Kur’an ve sünneti hayata geçirdiğimiz müddetçe bu tür olayların önüne geçebiliriz. Müslümanlığımız sadece dilde olmamalıdır.”
“Edep ve hayâsızlığı çağrıştıran hiçbir davranışı dinimiz tasvip etmez”
Bu konuda toplumun bütün katmanlarına önemli görevler düştüğünü ve özellikle belediyelerin, müstehcenliğe, oyun ve eğlence üzerinden ahlak dışı ortamlara teşvik eden etkinliklerden uzak durması gerektiğini belirten Cevahir, sözlerini şöyle bitirdi:
“Her şeyden önce hangi kurumda olursak olalım dini değerlerimizi, kültürümüzü ve medeniyetimizi canlı tutacak, ahlak ve erdemi ön planda tutacak dersler, seminerler, konferanslar ve etkinlikler yapmamız gerekiyor. Özellikle de belediyelerimize bu konuda çok büyük görevler düşüyor. Müstehcenliğe, ahlakı yozlaştırıcı oyun ve eğlenceye giden etkinliklerden de uzak durmalıyız. Evet, Müslüman’ın eğlenmesi gerekir. Yeri geldiğinde, mutlu gününde oynamasında da bir mahsur yoktur. Ama bunların hepsi meşru çerçeve içerisinde olması gerekiyor. Bir sınırının olması gerekiyor. Edep ve hayâsızlığı çağrıştıran hiçbir davranışı dinimiz tasvip etmez.”
İLKHA