Kur'an-ı Kerim, nikâh tabirini, erkek ve dişi olarak yaratılan insan türünün aralarındaki ahenk ve uygunluğu açıklamak için kullanmaktadır. Zira evlilikte huzur havası, karşılıklı sükûnet bulma, sevgi ve merhametin gelişme ortamı vardır. Kur'an, aile hayatının huzur ve sükûnet ortamı için gerekli olduğunu, kadınla erkek arasında Allah'ın sevgi bağları oluşturmasında büyük hikmetler olduğunu vurgular:
“Kaynaşmanız (sükûnete ve tatmine ermeniz) için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet kılması da O'nun âyetlerinden (varlığı ve birliğinin delillerinden) dir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir toplum için âyetler, ibretler vardır.” (Rum, 21)
Kur'an'a göre evlilik, fıtratın gereğidir. Evlenmeyen erkek veya kadının dini eksiktir, korumasız ve elbisesizdir. Evlenmekle ancak bunu tamamlamış ve örtünmüş olur. Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. (Bakara, 228)
Kur'an, erkeklere hanımlarıyla iyi geçinmelerini emreder. Eşlerinden hoşlanmamış olsalar bile, mümkün ki, hoşa gitmeyen şeyde Allah'ın birçok hayır takdir etmiş olabileceğini hatırlatır. (Nisâ, 19). Evlenmeyi tavsiye eden Kur'an-ı Kerim, bekârları evlendirmeyi de (başta yöneticiler, bekârların velileri ve diğer Müslümanlar üzerine) bir görev olarak belirtir. Eğer bunlar fakir iseler, Allah'ın onları kendi lütfu ile zenginleştireceğini müjdeler. (Nur, 32)
Yaratılıştan gelen kıskançlık duygusuna rağmen Kur'an, erkeklere birden fazla kadınla evlenme iznini verir. (Nisâ, 3) Bu izin, öteden beri daha çok gayr-ı Müslimlerce ve İslam düşmanlarınca, tenkit ve itirazlara konu edilmiş ve edilmektedir. Ancak, İslam'ın bu iznini, diğer talimatları ve hayatın değişen şartları içinde ele almak gereklidir. Bazı durumlar vardır ki arızi olarak ruhsat verilmesi gerekiyor. Şayet ruhsatların önü tıkanırsa büyük tahribatlara neden olur.
İslam'a göre zina büyük bir günahtır ve kesin olarak haramdır. Buna önlem olarak zinaya götüren yolları tıkamak gerekir. Erkeğin güçlü ve yeterli, kadının ise zayıf ve isteksiz olması veya doğurgan olmaması halinde, savaş vb. sebeplerle erkeklerin azalması ve kadınların çoğalması gibi durumlarda erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi bir zaruret halidir. Böyle durumlarda erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi, bir emir değil; bir izindir. Kaldı ki, ikinci, üçüncü veya dördüncü eş olacak hanım da buna mecbur değildir.
Ayrıca, bu izin kayıtsız şartsız olmayıp adalet şartına bağlanmıştır. Buna riayet edemeyeceğinden korkanlara bir kadınla yetinmeleri emredilmiştir. Bütün bu kayıtlar ve şartlar bir arada düşünüldüğü zaman, İslam'ın bu iznini, zaman içinde değişen şartlara ayak uydurma bakımından en müsait yol olduğu açıkça anlaşılacaktır.
Bu izinle İslam, cahiliye döneminde üst sınırı olmayan çok evlenmeye bir ölçü getirmiş, en çok dörtle sınırlandırmıştır. İslami olmayan metres hayatı gibi çirkinliklere geçit vermemek için bazı durumlar varsa, evlenecek kadının şerefi ve geçimini temin etme yükümlülüğünü, masraflarının üstesinden gelebilecek ve de eşleri arasında adalete riayet edebilecek erkeğe yüklemiştir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, İslam'ın verdiği bu izin, olağanüstü haller içindir. Yoksa bazılarının sandığı gibi zevk için, heva için veya tarla ve benzeri işlerde daha fazla iş gördürme ve yaptırmak için asla değildir. Kadın evde bir işçi, bir hizmetçi değil, evin ikinci dereceden sorumlu asil üyesi ve korunağıdır.