İki değil, çokça isim geçmektedir Kur'an'da. Başta peygamberler, sonra bir takım zalimler, inkârcılar, Firavun, Hâman, Karun, Azer…
Fakat vahyin geldiği dönemde, vahyin geldiği topraklarda o gün yaşamakta olan iki kişinin ismi daha geçmektedir Kur'an'da.
Bunlardan birisi müminlerden. Kıyamet gününe kadar ismi müminlerin dilinden düşmeyecek, Kur'an tilavet edildiği müddetçe onun adı da okunacak olan kişi kimdir biliyor musunuz? Zeyd, Zeyd bin Harise'dir. İslam'da evlatlık konusu işlenirken Rabbimiz onun adını bizzat Kitab-ı Kerimine alıyor ve ebedileştiriyor. (Ahzab 37)
Belki bazılarımız bunu önemsemiyor veya dikkatinden kaçırıyor olabilir.
Başta dört halife, cennetle müjdelenenler, Peygamber Aleyhisselam'ın ehl-i beyti değil de Zeyd'in Kur'an'la ebedileşmesi üzerinde durulması gereken bir konudur.
O bir köledir, soyu sopu fazla bilinmeyen, Mekke'nin yabancısı bir köle. Fakat Allah ve Rasûlünün sevdalısı bir köle.
Mute'de İslam ordusunun başkumandanı ve birinci şehididir.
Onun şehadetinden sonra oğlu Üsame de aynı şekilde Peygamber Aleyhisselam'ın göz bebeğidir. Mekke'nin fethi esnasında Kusva isimli devesinin terkinde Üsame vardı.
Daha da önemlisi, Peygamber Aleyhisselam bu dünyadan ayrılırken Müslümanların derhal bir ordu oluşturmasını, bu ordunun başına da Üsame bin Zeyd'in getirilmesini istemişti.
Gelelim Kur'an'da adı geçen ikinci kişiye, Ebu Leheb. Tebbet suresiyle birlikte onun adı da kıyamet gününe kadar anılacak fakat lanetle anılacak.
Asr-ı saadeti dikkatlice okuduğunuzda göreceksiniz, aslında o günkü kâfirlerin en azılısı Ebu Leheb değildi, Ebu Cehil en azılı kâfirdi. Bedir savaşında gebertilip kesilmiş başı Peygamber Aleyhisselam'a getirildiğinde tekbir getirerek secdeye yatmış;
“Her ümmetin bir firavunu vardır, benim ümmetimin firavunu da buydu” buyurmuştur.
Fakat söylediğimiz gibi ne onun ismi, ne Velid bin Muğiyre'nin, ne Ümeyye bin Halef'in, ne As bin Vail gibi azılıların hiç birinin ismi Kur'an'da açıkça zikredilmedi.
Ebu Leheb, Abdü'l- Muttalib'in oğludur, Allah'ın Rasûlü'nün amcasıdır.
Eğer Allah katında insanların soylarının, kavimlerinin bir değeri olsaydı Rasûlünün amcasına bu anlamda ufak da olsa bir iyilik dokunur, “Yuh olsun Ebu Leheb'e, Ebu Leheb'in elleri kurusun…” diye kıyamete kadar lanet okunmazdı.
İyilerin isimlerinden seçilirken de bir münasebetle Zeyd ismi değil, bir başka isim, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin, Hatice, Aişe (Allah hepsinden razı olsun) isimlerinden biri seçilirdi.
Fakat bir köle seçildi. Zaten yaşarken de seçkin mi seçkindi Zeyd bin Harise (r.a)
Dünyada bir takım yeni olaylar olmasına rağmen kaç günden beri ırkçılığımıza dikkat çekiyorum.
Irkçılık bütün bir toplumlar için felâkettir, hem dünyevi hem uhrevi felâket. Fakat bizim insanımız için aynı zamanda yok oluşun, tükenişin bir başlangıcı olacaktır. Onun için çırpınıp duruyoruz, Rabbim tesirini gösteriversin.