İnsan ontolojik ve psikolojik olarak tek başına hayatını yaşayabilecek olanağa muktedir yaratılmamıştır. İnsanın sahip olduğu bilgi, diğer canlı varlıklar gibi doğuştan verilmiyor.
İnsan medeni bir şekilde yaşamak mecburiyetindedir. O sonradan elde ettiği kazanımlarla “Ya mahlukların eşrefi, ya da esfeli olur.” Yüce Rabbimiz bu farklı olan iki tercihi insanın cüz-i iradesine bırakmıştır. Kur’an, kötüyü tercih etmeyi aşağı düşme olarak tasvir eder. Mesela; “ثم رددناه أسفل السافلين” ayetin de olduğu gibi...
Bu yazımızda, ferdiyetçi yönü ile insan, Toplumsal boyutu ile insanlık ve tevhide uyma yönü ile insaniyet kavramlarını Kur’an’dan anlamaya çalışacağız.
1-KUR'AN AÇISINDAN İNSAN
Beni Adem’in yaratılış “ham/pişmemiş” hali olan merhalenin Kur’an’da karşılığı insan/beşerdir. Yatay düzlemdeki varlıklar ile zikredildiği “يا ايها الانسان ما غرك بربك الكريم” gibi yerlerde insan, dikey dediğimiz metafizik alem (Allah, melek gibi gaybi varlıklar) ile zikredildiği “ قل انما انا بشر مثلكم يوحي ” (Fussilet/6) yerlerde ise “beşer” olarak zikr eder. Kur’an’da bahsedilen beşer ve insan kelimelerinde kast edilen insandır. Bir kısım araştırmacılar, Kur’an’ın kullanımı açısından beşer kelimesini insan kelimesinin bir altı olarak göstermişlerse de Kur’an’a uygun olmadığı kanaatindeyim. Kur’an’daki değerler sistemine göre beşer, daha çok, ya melek-beşer ilişkisinde ya da Resul-beşer şeklinde zikredildiği için beşer, insan kelimesinden bir tık önde görülmektedir.
Kur’an, yaratılışta insana verilen iyi ve kötüyü tercih etme kabiliyetinden kötü halı tercih etme, insanın ferdiyetçiliğini tasvip etmez. عجولا, “مالا وعدده, كفورا, حب الشهوات” “قتورا” ظلوما”… gibi menfi olan bu hal kelimenin müfred kalıbı üzerinden izah edilmektedir. Aslında bunu aşacak kıvam “ لقد خلقن الانسان في احسن تقويم “ üzere yaratılmasına rağmen, kötü halin tercihini kötüye gidiş ve aşağıya düşüş olarak tasvir eder.
Bu ayetlerde insan ontolojik olarak kötülenmiyor. Kötülüğe aşkın olan müsbet yönü bırakıp menfi ve süfli olan zihinsel anlayış kötüleniyor.
Bu ferdiyetçi zihin dünyasından çıkamama ferdiyetçi anlayışı tenkit edecek şekilde kelime müfret gelmiştir. Mesela “ان الانسان لفي خسر” insan cinsinin zararlı hali müfret, hemen sonrasında gelen Ayette “الا الذين امنوا” “İman” kelimesi ise cem’ sığası ile gelmiştir. Bu muhteşem bir şey. Aslı itibariyle insan eşrefi mahlukattır. Ama kendi kişisel dar kalıbından çıkamayıp ferdiyetçi zihin yapısı onu hüsrana ve zarara götürmüştür.
Kur’an, oturmamış karakter hal ve merhaleyi yererek onu “insan” olarak zikreder. Burada yerilen müşahhas bir insan değil, insanın içine düştüğü kötü haldir. Nitekim, “یا ایها الانسان ما غرك بربك الكريم” ayetinde olduğu gibi müfret bir kelime üzerinden rabbine nankörlük eden tüm nankör/inkarcıların cinsi kast edilmektedir. Kötü olan birey değil, dar bireysel bakıştır. Onun için insanın yerildiği yerde insan kelimesi müfret gelmiştir. Ben merkezli dar kişisel anlayışı Kur'an kabul etmez.
Devam edecek...