Kur’an’da mecnun kavramı

Kur’an, Arap dili gibi çok zengin beşerî ve tarihsel bir dil ile nazil olmuştur. Bu dilin önemli özelliklerinden bir tanesi de bir kelimenin birden çok anlama gelebilmesidir.

Kur’an, Arap dili gibi çok zengin beşerî ve tarihsel bir dil ile nazil olmuştur. Bu dilin önemli özelliklerinden bir tanesi de bir kelimenin birden çok anlama gelebilmesidir. Bu da Kur’an’ın yorumlama ve açıklanmasında çok önemli bir faktördür.

Kuran’ın birçok suresinde karşımıza çıkan ve birden fazla anlamı olan bir kelime de “mecnun” kelimesidir. Türkçe meallerde bu kelime deli olarak tercüme edilmiştir. Kur’an’da genel anlamda bu kelime, Peygamber efendimiz (as)’a müşriklerin yakıştırdığı bir kelime olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği gibi deli tabiri, aklını ve şuurunu yitirmiş, akıl ve şuur dengesi bozulmuş, aklını her zaman, yerinde ve gereği gibi kullanamayan kişi için kullanılan bir tabirdir. Arapçada da bu anlamda kullanılmaktadır. Arapçada “mecnun” kelimesini kendisinden oluştuğu ‘cinn’ kökü mastar olarak “örtmek, görünmez hale getirmek” demektir. Deli için mecnun tabirinin kullanılması da aklın örtünmesinden dolayıdır. Nitekim Arapçada sık ağaçların yeri örtmesine cennet(bahçe), henüz doğmamış, anne karnında duran çocuğa da cenin denir.

Kur’an’da müşriklerin Peygamber Efendimiz (as)’a mecnun tabirini kullanmalarının nedeni, bizim bildiğimiz anlamda, Türkçedeki kullanıldığı şekliyle her şeyi kırıp döken, cinnet geçiren deli anlamında olmadığı kesindir. Peygamber Efendimiz (as)’ı, Peygamberliğinden önce hiç kimse delilikle itham etmemişti. Nitekim ilk vahyi aldığında Hz. Hatice Annemizin O’nun ahlakının yüceliği hakkında söyledikleri de bunun kanıtıdır. İlk vahyi alan efendimiz (as) korku ve endişeyle eve geldiğinde Hz. Hatice annemiz O’nu şu şekilde teselli etmişti: “Allah’a yemin ederim ki Allah hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü senin huyun güzeldir. Akrabanı gözetir, işini görmekten aciz olanların ağırlığını yüklenirsin. Yoksula kazanç kapısı sağlar, misafiri ağırlar, hak yolunda karşılaşılan sıkıntıları aşmaları için insanlara yardım edersin”[1] Hz. Hatice (ra)’nın bu sözleri, bir insanda olabilecek en üstün ahlaki değerlerin varlığının ifadesidir. Dolayısıyla böyle bir ahlaka sahip bir insana deli diyen ancak deli olabilir. O halde müşrikler Peygamber Efendimiz (as)’a neden mecnun diyorlardı?

Peygamber Efendimiz (as) zamanında Mekke yakınlarında cin vadisi denen bir vadi vardı. Cahiliye döneminde şair ve kahinler kabile reislerinden sonra en önemli mevkiyi işgal ediyordu. Bu nedenle şair ya da kâhin olmak isteyenler bu vadiye giderdi. Bu vadiye gidenler, o vadide belirli bir süre kaldıktan sonra döndüklerinde başka bir kişi oluverirdi. Cinlerle irtibata geçip onlardan ilim aldıklarını iddia ederlerdi. Döndüklerinde normal zamanlarda konuşmadıkları sözler sarf ederlerdi. Halk arasında bu insanlar için şair veya kâhin tabiri kullanılırdı. Ama ikisinin de ortak noktası cinlerle irtibatlı olmalarıydı. Mecnun, cinlenen kişi demektir. Müşriklerin Peygamber Efendimiz (as)’a mecnun demeleri onun da cinlenmiş, içine cin kaçmış ya da cinlerden haberler almış olduğuna inanmalarından kaynaklanıyordu. Çünkü 40 yaşına kadar, içlerinde normal bir yaşamı olan ve aynı zamanda ümmi olan Abdullah’ın yetimi Muhammed’in böyle sözler söylemesi mümkün değildi. Böyle bir hal ancak mecnunlukla açıklanabilirdi. Nitekim müddessir süresinde Mekke müşrik liderlerinin Peygamber Efendimiz (as)’ın bu haline bir isim bulma arayışlarından söz edilmektedir.[2]

Halk, bu kişilerin cinlerden ya da şeytanlardan ilham aldıklarını ve böylece şiir söyleme sanatında ustalaştıklarına inanıyordu. Müşriklere göre Hz. Peygamber de, vahyi, tıpkı bu şairler gibi cinlerden almaktaydı. Onlar bu anlamda Peygamber Efendimiz (as)’a mecnun diyorlardı. Onun içindir ki meallerde geçen Türkçedeki deli tabiri, Peygamber Efendimiz (as)’ı itham ettikleri mecnun kelimesinin tam karşılığı değildir. Nitekim Kur’an’ın bu iddialara verdiği cevaptan da bunu anlayabiliyoruz. Kuran, Kalem suresinde, müşriklerin bu ithamlarına karşı şöyle cevap veriyor:

نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَۙ ﴿١﴾ مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ ﴿٢﴾

“Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.”[3]

Allah (cc) Kalem surenin başında ettiği yeminle O’nun mecnun olduğu iftirasını reddediyor, yalanlıyor. Ayette geçen nimet ifadesi rahmet anlamındadır. Dolayısıyla âyet “Sen Rabbinin rahmeti sayesinde, bir deli değilsin” anlamındadır. Ayetin Arapçasında bu iddiaların reddedilişi aynı zamanda Arap dilinde kullanılan bazı edatlarla da kuvvetlendirilmiştir. Ayette anlamın kuvvetlendirilmesi için isim cümlesi kullanılmış. Cümlenin başında olumsuzluk edatı olan «ما» ve akabinde «ب»“harfi cerrinin gelmesi de ayrıca manayı te’kid etmiş, kuvvetlendirmiştir. Bu da Rasûlüllah hakkındaki bütün tereddütleri ortadan kaldırmaktadır. O’nun hakkındaki bu iddiaları kesin bir dille reddetmektedir.

Kalem süresinin yedinci ayetinden de müşriklerin mecnun ithamlarının Türkçedeki aklını yitiren deli anlamında kullanılmadığını görmek mümkündür. Müfessirler bu ayetin 2. Ayette geçen mecnunluk ithamının devamı olduğunu söylemektedirler. Müşrikler kendilerini hidayette görürken, Peygamber Efendimiz (as)’ı da dalalet yani sapıklık içinde olmakla suçluyorlardı. Onlara cevaben Allah (cc) şöyle cevap verdi:

اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ۖ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ ﴿٧﴾

“Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir”

Müşrikler, Efendimiz (as)’ı, cinlerden veya şeytanlardan aldığı ilhamı insanlara din şeklinde takdim eden bir sapkın olarak itham ediyorlardı. Dolayısıyla buradaki sapkınlık aklını kaçırmaktan dolayı olan sapkınlık değil, dini bir sapkınlıktır. Ayette hidayet ve delalet vurgusu bunun dini olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla müşriklerin Efendimiz (as)’a mecnun demeleri O’nun aklını yitirmiş deli anlamında değil, bir ümmi olmasına rağmen sarf ettiği sözlerin kaynağının ne olduğunu bilememelerinden kaynaklanmaktadır. O zamanın şartlarında daha önce normal şartlarda bir hayat süren kişilerin hayatlarında bu tür değişiklikler ancak cinlerle irtibatı olduğu iddia edilen şairlerden tezahür ettiği için O’na cinlenmiş anlamında mecnun demişlerdir.

Mecnun kavramını anlatmaya çalıştığımız bu yazımız, Kur’an’ı anlama ve yorumlamada Arapça diline vukufiyetin önemini göstermesi açısından da önemlidir. Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, Allah’a emanet olun, dualarınızda bizleri de unutmamanızı istirham ediyorum.

[1] Buhari

[2] Müddessir 18-25

[3] Kalem suresi 1-2

Mühacid Haksever

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu
Kurban edilen hayvan kanının alna sürülmesi doğru mudur?