Bir Müslüman aile, çocuğunu hem dini hem de dünyevi olarak eğitmelidir. Müslümanlar nasıl ki dünyevi ilimleri öğrensin, önemli bir üniversiteye yerleşsin diye büyük zorluklara katlanarak çocuğunu okutmak için kendini yükümlü hissediyorsa aynı şekilde çocuğunun dini ilimleri öğrenmesi için de bir hassasiyet içinde olmalıdır. Hatta bunun için daha hassas ve daha duyarlı olmalıdır. Çünkü dünyevi ilimler sadece onun dünya hayatını kolaylaştırmak içindir. Ama dini ilimler, onun hem dünya hem de ahiret saadetinin temini ve korunması içindir.
Aslında bir babanın çocuğuna vereceği en güzel şey, ona dinini öğretmek, ahlakını güzelleştirmektir. Nitekim Allah Resulü Sallallahu aleyhi vesellem, “Bir baba, çocuğuna verdiği güzel ahlaktan daha değerli bir miras bırakmış olamaz” diye buyurmuşlardır. (Müslim)
O halde Müslümanlar olarak girdiğimiz şu iki üç aylık tatil süresini iyi değerlendirip bereketli kılmaya çalışalım. Hiç olmazsa bunu fırsat bilip yavrularımızı yaş durumlarını dikkate alarak cami, Kur’an Kursu ve medrese gibi dini eğitim ve Kur’an eğitimi veren mekânlara gönderelim, yönlendirelim ve bilfiil üzerinde duralım. Yılın dokuz ayı boyunca okul eğitimiyle ilgili gösterdiğimiz hassasiyeti bu iki üç aylık süre zarfında dini eğitimleri için de gösterelim.
Şayet imkânımız ve kabiliyetimiz varsa her birimiz hem kendi çocuklarımız ve hem de komşu ve yakınlarımızın çocukları için en kıymetli zamanımızı harcayalım. Bilmiş olalım ki dünyada bundan daha hayırlı bir iş yoktur. Zira toplumun kurtuluşu ve ıslahı Kur’an’dadır. Bizim saadetimiz ve iflahımız buradadır. Kur’an’ın olmadığı yerde, Kur’an kültürünün hâkim olmadığı mekânlarda ve Kur’an’dan bir şeylerin bulunmadığı kalplerde hayır ve bereket yoktur. Huzur, mutluluk ve güven yoktur. İşte bununla ilgili aşağıda sunacağımız şu birkaç hadis-i şerifin anlamına iyice dikkat edelim:
“Kalbinde Kur’an’dan bir şey bulunmayan bir kimse, harabe olmuş (içinde kimsenin barınmadığı yıkık dökük) ev gibidir.” (Tirmizi, Nesei)
Bir gün adamın biri, Peygamberimiz(SAV)’e gelerek, “Ya Resulallah! Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?” Diye sordu. Peygamberimiz(SAV), “Konup göçendir” cevabını verdi. Adam, “Konup göçen kimdir?” diye sorunca Resulullah, “Kur’an’ı baştan sonuna kadar okuyan, bitirince de tekrar başlayan kimsedir” buyurdu. (Tiremizi)
“Ya ilim öğrenen ya da öğreten ol, sakın üçüncüsü olma!” (Taberani)
“Sizin en hayırlı olanınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhari)
“Kim ilim tahsil etmek için bir yola koyulursa Allah da ona, cennete götüren bir yolu kolaylaştırır. Allah’ın evlerinden bir evde toplanıp da orada Allah’ın kitabını okuyan, onu kendi aralarında ders yapan hiç bir cemaat yoktur ki Allah onlara sekineyi indirmiş olmasın. Allah’ın rahmeti onları kaplar, melekler onları kuşatır ve Allah, kendi katındakilerin yanında onlardan överek bahseder.” (Müslim, Ebu Davut, Tirmizi)
Ebu Leys el-Vakidi’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Bir gün Allah’ın Resulü(SAV), mescitte halka halinde oturmuş insanlara sohbet ederken üç kişi çıka geldi. Bunlardan ikisi Resulullah’a doğru yöneldiler. Bunlardan biri halkada boş bulduğu bir yere hemen oturuverdi, diğeri de onların arkasında oturdu. Üçüncü şahıs ise arkasını dönüp gitti. Allah’ın Resulü(SAV), (dersinden) boşalınca, “Dikkat edin şu üç adamın misalini size haber vereyim: Birincisi, (ilim halkasına girmekle) Allah’a sığındı, Allah da onu kendi sığınmasına aldı. İkincisi de (arkadaşlarını rahatsız etmemek için) Allah’tan hayâ etti, Allah da ondan (onu azap etmekten) hayâ etti. Diğeri ise ilim halkasından yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi.” (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Evet değerli okuyucular! Bu hadis-i şerif, bizim Kur’an’a karşı görev ve tepkilerimizin nasıl olması gerektiğini öğretmektedir. Ya Allah’ın koruması olan Allah’ın evlerindeki ders halkalarına sohbetlere katılacağız, çocuklarımızı gençlerimizi bu halkaların içine katmak için onları cami, Kur’an Kursu ve medrese gibi ıslah mekânlarına göndererek onlarla birlikte kurtulacağız, ya da bundan yüz çeviren adam misali Allah’ın korumasından çıkmış avareler durumuna düşeceğiz. O zaman da internet kafeler gibi bataklıklarda ömür tüketerek heder olan çocuklarımızın bozulmasına bizzat biz kendimiz sebep olacağız.
Sözün kısası görevimizi doğru yapar, çocuklarımıza sahip çıkarsak hem maddi hem de manevi olarak büyük bir mükâfata nail olacağız. Yok, eğer ihmal eder sahip çıkmazsak -Allah korusun- her iki dünyada da hüsrana uğrayanlardan olacağız. Allah’a emanet olun.