Batı'nın Kur'an düşmanlığı devam ediyor.
Yaktılar, yırttılar Mushafları; öfkeden kudurdular; ama bu bir işe yaramadı.
Şimdi yeni bir şey deniyorlar.
Kinleri gözlerinden taşan 300 Fransız, Kur'an'ın bazı ayetlerinin çıkarılması gerektiğini, bu ayetlerin Yahudi düşmanlığı ve şiddeti teşvik ettiğini söylemişler.
Eskiler “İt ürür, kervan yürür” demişler.
Şeytan ve dostları kuduruyor; ama Kur'an-ı Kerim, nuruyla, hidayete açık gönülleri aydınlatmaya devam ediyor.
Nur, şifa, öğüt ve rahmet olan Yüce Kur'an, tarihin her döneminde insanlar üzerinde ilahlaşmak isteyen tüm zalimleri rahatsız etti ve kıyamete kadar da onları rahatsız etmeye devam edecektir.
Mekkeli müşrikler gibi…
Kur'an'ı duymamak için kulaklarını tıkayan, başkaları duymasın diye ıslık çalıp el çırpan o zavallılar, Kur'an'a meydan okumak için İran'dan hikayeler öğrenip geliyor ve insanları uyutmaya çalışıyorlardı.
Kur'an, zeminlerini sarsıyor, sistemlerini bozuyor, binbir zahmetle kararttıkları dünyayı aydınlatıyordu.
Duyduklarında dehşete kapılıyorlardı.
Cübeyr b. Mut'im, Kur'an'ın tesiriyle imanın kalbine yerleşmesini anlatırken şöyle demektedir: “Allah Resulü'nü akşam namazında ‘Tur Suresi'ni okurken dinledim. “Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar. Yoksa Rabbi'nin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir?” (Tûr/ 35-37) ayetleri okununca neredeyse kalbim yerinden uçacaktı.”
Kur'an her zaman ve çağa meydan okudu.
“Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!” (Tur/34)
Çabalar harcadılar; ama her seferinde zelil olunca iftiralara başladılar.
Oryantalistler, Allah Resulü'nün okuma yazma bildiğini Kur'an-ı Kerim'i, Tevrat ve İncil'e bakarak yazdığını iddia ettiler.
Kur'an'ın Hz. Peygamber tarafından yazıldığını, önceki kitaplardan iktibas edildiği iddiasını ortaya attılar; fakat iddiaları İslam alimleri tarafından öyle bir çürütüldü ki, rezil oldular.
Şeytanı dost edinmiş bu zavallılar iftiralarda bulunmak için başka yollar aradılar.
İlahi vahyi peşinen inkar edenler, Allah Resulü'nün Kur'an'ı, Selman-ı Farisi gibi bir dönem Hıristiyan olarak yaşayan ya da Abdullah b. Selam gibi Müslüman olmadan önce Yahudi alimi olan kişilerden öğrendiği bilgilerle oluşturduğunu ileri sürdüler.
Tarih onları bir kez daha rezil rüsva etti, çünkü Selman-ı Farisi de Abdullah b. Selam'da hicretten sonra Müslüman olmuştu.
Gayri Müslimlerin çabaları bir sonuç vermeyince kavmiyetçi fikirlere bağlı, kompleksli ve devşirme tiplerle saldırıya geçtiler.
Taha Hüseyin, Ahmet Halefullah, Nasr Hamid Ebu Zeyd gibi tipler Kur'an'a olmadık iftiralar attılar; ama onlar da zelil olup tarihin çöplüğünde yerlerini aldılar.
Türkiye'de yıllarca “Nurlu Süleyman” diye tanıtılan Süleyman Demirel'in şu sözlerinin Fransızların söylediklerinden eksik kalır yanı var mı?
“İrtica dediğiniz olay ne? Aman geriye gidelim. Bütün kanunları bir kenara bırakalım, yeniden ‘ahkam ayetleri'nin usulüne göre gidelim. Bu mümkün değildir. Ben vatandaşıma diyorum ki; işte görüyorsunuz, Kur'an'ın ‘ahkam ayetleri'ne göre dünya tanzim edilmemiştir. Gelin gene eski günlere dönelim diyorsanız, bu irticadır; dönemezsiniz.”
Heva ve heveslerini Rab edinenler her dönem karşılarında engel olarak Kur'an'ı görmüşler, açık ya da gizli olarak Kur'an ile savaşmışlardır.
Ve yine her dönem Kur'an'ın gölgesinde yüreğini arıtanlar bu “hayasız akınlar” karşısında cansiperane durmuşlar, Kur'an yolunda cefayı sefa bilmişlerdir.
Bediüzzaman da bu Kur'an davasının hadimlerinden idi. Hayatı ile ilgili şöyle bir ayrıntıdan söz edilir:
İngiliz Meclisinde, Sömürge Bakanı elinde Kur'an-ı Kerîm'i göstererek bir nutuk atıyor, "Bu Kur'an İslamların elinde bulundukça, biz onlara hakim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur'an'ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur'an'dan soğutmalıyız"
İşte bu haberi gören Bediüzzaman haykırıyor:
"Kur'an'ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim!"
Ve Kur'an hakikatlerinin duyurulması için sarf edilen bir ömür…
Kur'an yolunun hadimleri şu ilahi vaat ışığında çabalarına devam etmeli, Kur'an hakikatleri için daha fazla yoğunlaşmalıdır.
“Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Hâlbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır.”( Sâf/8)