Mukarrebun... İmanın ve mü'minliğin en zirve, noktası olduğu halde, nedense İslami literatürde pek yer bulamamış bir kelime, bir vasıf, bir sıfattır. İman ve kamil kişilik noktasında ulaşılan en üst makam ve derecedir. Mukarrebun ile kurban aynı kökten gelmektedirler. Şöyle de söylenebilir ki, kurbandan hedeflenen “mukarrebun” olmaktır. İki kelimenin de yakınlaşmak ile anlamca sıkı bir bağı vardır. Kurban yaklaşmak demektir. Kurban kesmek Allah'a yakınlaşmak için yapılan bir eylemdir. Mukarrebun ise yaklaşan ve yaklaştırılan demektir. Kurban'ı ve kurbiyeti Allah tarafından kabul edilmiş demektir. Aslında bir Müslüman için mukarrebun olmak, en asıl ve asil bir hedeftir. Şuraya gelmek istiyorum.... İslam'da bir Müslüman için üst "dereceler" ve alt "derekeler" vardır, tabiri caiz ise; Müslümanlık bir zemin nokta; dereceler o zeminin üst aşamaları; derekeler ise o zeminin aşağıya doğru olan basamaklarıdır. Tabi bu kişilik açısından bir vasıflandırmadır. Bir insan müslümandır; ama mümindir, muhsindir, muvahhittir, mücahittir ve ilanihayet noktada "MUKARREBUN'dur" Kuranı Kerim'de Bunlar Allah'a en yakın, en yaklaşan ve yakınlaştıranlar olarak vasıflandırılanlardır... Yine Müslümanlığın alt noktaları, -daha doğrusu bunlara alt "dereke'ler" denilir- münafıklık, fasıklık facirlik gibi durumlardır... Bir insan Müslüman olabilir, ama imani zaafiyetinden dolayı fasık olabilir, facir olabilir. Hatta en aşağı derece münafık olabilir... Görünüşte Müslümandır; ama özünde münafıktır. Acı olan ise şudur ki; münafıklık ahirette kafirden de daha aşağı bir derekededir... Allah muhafaza etsin. Nihayet bir Kurban Bayramı'nı daha geride bıraktık... Kurban kesen ya da kesmeyen; hacca giden ya da gitmeyen her Müslümanın bundan sonraki asıl hedefi, görevi "MUKARREBUN" olmaktır. Yani Allah'a daha fazla yaklaşmak ve yakınlaşmak hatta yaklaştırılmak için azami çaba ve ihtimam içinde olmalıdır... İşin asıl dikkat çekici yönü ise; mukarrebun kelimesi, yapısal olarak, mef'ul yani nesne anlamında bir kelimedir. Tam anlamıyla yakınlaştırılan demektir. Bu da Allah Teala'nın arzusu ve iradesi ile ancak gerçekleşecek bir durumdur... Nasıl ki, kurbanlarda Allah'a ne et ne kan ulaşır, sadece ulaşan halis ve güzel bir niyet ise; amellerimiz de de buna benzer bir durum söz konusudur... Allah'a yönelik bir fayda yok, sadece kendi faydamızadır, kendi ihlas ve niyetimizin Allah'a ulaşması hedeflenir.. Mukarrebun olmak, imanda zirve ve kamil noktaya ulaşmak demektir... Allah Teala, bizi mukarrebunlar sınıfına dahil eylesin. Bu vesileyle bir kurban arefesinde vefat eden Muhterem Mehmet Yavuz hocamızın da Mukarrebunlar zümresinde yerini alması için Rabbi zülcelal'e dua ediyorum. Allah kendisine gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, Ailesine sabrı -cemil dua ediyorum... Allah'a emanetsiniz.