Kurban'la Yakınlaşmak veya Uzaklaşmak

Yusuf ARİFOĞLU

Kur'anda "yemin olsun on geceye!" şeklinde önem atfedilen Zilhicce ayının ilk on günü içindeyiz. 
Hadislerin diliyle gündüzü oruçla geçirildiği takdirde bir yıllık nafile oruca denk olan on gün...
Müslümanların hem birey olarak hem ümmet olarak istiğfar, tevbe ve arınma ihtiyacını karşıladığı Hac ibadetini içine alan on gün...

Tavafıyla, Sa'yıyla, Arafat'ta vakfesiyle, Mina'da cemrelere taş atmasıyla, kurban ibadetiyle, teşrik tekbirleriyle mümini psikolojik ve sosyolojik olarak terbiye eden on gün...

Bu ve daha nice güzel ve latif cümlelerle kıymetini kaleme dökmemiz gereken bu on günün günümüz yansımasına bakınca ümmetin hali içler acısıdır:

Yemen'de ümmetin evlatları savaş ve açlıkla kırılırken biz rehavet ve toklukla kendimizden geçmişiz.
Arakan'da İslam'ın evlatları vahşi budistlerin eliyle yakılır, boğdurulur ve acımasızca katledilirken biz 'laik, demokrat, liberal, faşist' egemenlerden lütuf(!) dileniyoruz.

Ümmetin yetimleri Kürtler, dört parçalı bir halde on yıllardır Türk, Fars ve Arap ırkçıların insafı(!)na terk edilmişken onların insani ve İslami haklarını talebini dahi çok görüp kardeşlik ve ikinci israil edebiyatı içinde bile bile ve göz göre göre komünist, marksist PKK/PYD ve büyük şeytan ABD'nin kucağına itiyoruz.

Şam, Halep, İdlip... Virane olan bir Suriye, katledilen yüz binler, yurdunu terk eden milyonlar, namusu kirletilen on binler orta yerde ve her birimizin imtihanı olarak boynumuzda dururken politik manevralar, grupsal çıkışlar, mezhebi refleksler, ülkesel menfaatlerle 'harab olduktan sonraki Basra' meseli gibi yedi yıl öncesine dönmeyi arzuluyoruz.
Kudüs, Aksa, el-Halil, Mavi Marmara... Filistinli mazlum müminleri bir sürü siyasi endişeye ve devlet çıkarına feda ettiğimizi, Gazze'nin açık bir cezaevine döndüğünü bildiğimiz halde hala sadece benle ne olur aymazlığı içinde nasılsa birileri direnir, başkaları tepki verir havası içinde mutlu(!) aile yuvamızda yaşayıp gidiyoruz.

Mısır'da Mursi ve dava arkadaşları diktatör Sisi'nin tasallutundayken, 
Suud ailesi ve Arap emirlikleri paralarıyla ABD şeytanını besleyip zulüm dolu ömrünü uzatırken, 
Batılı keferenin ölüsü bin para edip milyonlar masum canımızın cesedleri insan hakları(!) havarilerince es geçilirken, Liberal, postmodern, küresel, moda havayla ceplerimiz israfa müşteri olmuş ve gençliğimiz şehvet/ahlaksızlık çukurlarında mahv olurken biz hala mücahid, muvahhid, model insan edasıyla oyalanıp gidiyoruz.

Habil'in kurbanı pak ve en güzeli olduğu için kabul oldu.
İbrahim'in adağı İsmail'i olduğu için İlahi lütuf olarak bir koç ona kefaret oldu.
Yusuf'un Allah'a yakınlığı iffet ve sadakat olduğu için Mısır'a sultan oldu.
Muhammed aleyhi selamın siyeri ve sireti eminlik, doğruluk ve merhametle belirginleştiği için saadet asrının ve tüm insanlığın "fedake ebî, ümmî" si oldu.

Kurban'ı yaklaşma ve yakınlaşma olarak bilen bizler kestiğimiz hayvanlarla elbette Allah'a kurban sunmuş olacağız; ama bilelim ki,

Allah'ın rızasını elde etmeye, imanın hazzını almaya, renk ve ırkı ne olursa olsun müminleri kardeş bilmeye, izzetin İslam'da ve zilletin küfürde olduğunu kabule, kim için olursa olsun adaleti aramaya, küfre ve zulme direnmeye engel olan 'amaları, nefsi, heva ve hevesi, şeytanı, makamı ve mevkii, aşiret ve aidiyeti, rahatlık ve nemelazımcılığı' feda etmedikçe, bu ve benzeri engelleri irade ve takvayla aşmadıkça kurban hakikatini elde etmiş olmayız. Kurban hakikatini elde edenlerden ve kurban şuuruyla İlahi yakınlığa erenlerden olma umuduyla Kurban Bayram'ımız mübarek olsun!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.