Memur Sen düzenlenen Kamu Personel Danışma Kurulu'nda memurların maaşlarına kur farkından gelen zararın karşılanmasını talep ediyor. Asgari ücret pazarlığı öncesi sendikalar da aynı talepte bulunuyor. Müteahhitler de kur farkı nedeniyle fiyat farkı kararnamesinin geniş kapsamlı olarak çıkarılmasını talep ediyor.
Memur Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: “Döviz kurlarındaki değişimler, emtia fiyatlarında ve özellikle de günlük hayatı, üretim bandını doğrudan etkileyen petrol fiyatlarındaki değişimler, kamu görevlilerinin mevcut mali haklarında, maaş ve ücretlerinde, satın alma güçlerinde olumsuz değişimlere neden olmuştur. Bu nedenle dördüncü dönem toplu sözleşmenin gerçekleşeceği 2017 Ağustos'una kadar kamu görevlilerinin bu süreçten olumsuz etkilenmemeleri için tedbirleri almamız gerekiyor.”
Kur artışları nedeniyle maliyetleri artan müteahhitler içinse, ilk adım geçtiğimiz günlerde atıldı. TBMM›ye gönderilen torba tasarıda, 1 Ocak 2015›ten önce Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından TL biriminde kamu ihale yasasına göre yapılan işlerde, kullanılan borular için fiyat farkı verilmesine yönelik olarak Bakanlar Kurulu'na yetki verildi. Maddenin gerekçesinde de, boru fiyatlarında öngörülemeyen artışlara dikkat çekti. Ancak inşaat dünyasında, kur kaynaklı olarak birçok kalemde artış olduğu belirtilerek; fiyat farkının daha geniş uygulanmasına yönelik bir beklenti bulunuyor. Bazı kaynaklar, hükümetin daha geniş kapsamlı bir fiyat farkı kararnamesi için çalışmalara başladığını da dile getiriyor.
Memur Sen ve diğer sendikalar taleplerinde haklı mıdır? Haklıdır, ama neden?
Temmuz 2016 başında 2.885 TL olan dolar kuru şu an 3.435'lerde seyrediyor. Kur farkından kaynaklanan kayıp 550 TL. Bu da %19'ları buluyor. 1.300 TL. olan asgari ücret 450 dolara tekabül ederken, şimdi 378 dolara tekabül ediyor. Aradaki fark 72 dolar yani 248 TL'dir. Bu rakam, bir ilçedeki evin kira bedelidir. Ya da asgari ücret ile çalışan evin tüm pazar masrafıdır.
Neredeyse tüm emtia dolar üzerinden değerlendiriliyor. Binalardaki yakıt parası da dolar üzerinden değerlendiriliyor. 414 dolar, ortalama bir yıllık bir dairenin yakıt parasıdır. Temmuz başında 414 x 2.885= 1.194.390 TL'ye tekabül ederken, şimdi bu rakam 414x 3.435= 1.422.000 TL'ye tekabül ediyor. Aradaki fark 227.000 TL'dir. Bu farklar tüm emtialar için geçerlidir.
Esasında en kötü şey borçlanmanın ya da değer biçmenin dolar kuru üzerinden yapılmasıdır. Dolar yükselince haliyle fiyatlar ve masraflar da değişiyor. Ancak çalışanın aldığı ücret değişmiyor. Artış yüzdeliği de değişmiyor. Öyleyse kur artışından kaynaklanan farkı vermek gerekiyor.
Esasında fiyat ve değerlendirmeler kur üzerinden yapılmazsa böyle bir sorun olmayacak. Burası Türkiye ve şu an yürürlükteki para TL. Öyleyse en doğru olan şey TL ile almak, TL ile vermektir. TL ile fiyat biçmek, TL ile değer vermektir. Böyle yapıldığı zaman, mağduriyetler minimize olur.
TL ile alıp TL ile sattıktan sonra, tüm fiyat ve değerlendirmeler TL ile yapıldıktan sonra, yine de fark doğuyorsa, o zaman doğru olan enflasyon farkına göre bir değerlendirmeye gitmektir. Enflasyon farkı tüm vatandaşın neredeyse direk cebine yansır. Dolayısıyla her bir şey de enflasyon farkını baz almak en doğrusudur.