Elhamdülillah Müslümanlar bugün bölgede güvenilir bir liman haline gelmişlerdir. Sığınılacak bir limanda hangi özelliklerin bulunması gerekiyorsa hepsini bizzat yaşayarak kazanmışlar ve herkese göstermişlerdir.
Bunun için gereken bedelleri ta baştan ödedikleri gibi şu son günlerde imanlarına, cesaretlerine, ferasetlerine ve basiretlerine herkesi hayran ve şahit kılmışlardır.
Bölge insanı yıllar yılı içinde yüzdüğü girdaplardan ancak İslâm'ı hayata hâkim kılma mücadelesi veren Müslümanlarla birlikte sahil-i selamete ulaşabileceğini görmüş, Müslümanlar da bunun ehli olduklarını ispat etmişlerdir.
Sadece uhrevi kurtuluşun değil, aynı zamanda dünyevi huzurun ve ağız tadının da Müslümanların eliyle gelebileceğini görmüşlerdir.
Hepsinden önemlisi, izzeti kuşandıklarını, zillete asla boyun eğmeyeceklerini, izzetin de sadece Aziz olan Allah'tan alınabileceğini net bir şekilde ortaya koymuşlardır.
Bütün bir insanlık için geçerli olduğu gibi Kürtlerin izzetinin de İslâm'la olacağını, Allah'ın vermediği izzeti kimsenin veremeyeceğini, bunun dışında bütün yolların zillete çıkacağını görmüş ve göstermişlerdir.
Hz. Ömer buyuruyor ki,“İnnenâ qavmün e”azzenallahü bil'l-İslami – Biz öyle bir kavimiz ki Allah bizi İslam'la aziz kıldı.”
Müslümanlarla birlikte olmak Nuh'un gemisinde olmaktır. Aksi takdirde gerisi tufandır, azgın sularda boğulmaktır, yok olup gitmek, tarih sahnesinden silinmektir.
Bugün bölge insanına dayatılan şey cehennemdir, hem de cehennemden önceki cehennemdir, yani dünyalarının cehenneme dönüşmesidir. Şu anda buna kendileri de şahittir. Müslümanların etkin ve hâkim olmadığı her nokta bir cehennemdir.
Korku her bir yanı bürümüştür, her şeye hâkim olan korkudur, herkesin gözünden rahatlıkla okuyabilir, yüzlerine bakar bakmaz görebilirsiniz bunu.
Allah Teala Müslümanların eliyle bölgeyi bu korkudan emin kılacaktır ve bugün bu gerçek iyice görülmektedir.
Marksist örgütün hâkimiyetinin gerçekleştiği takdirde nelerin olacağı, bölge insanını nelerin beklediği ucundan ucundan ilçe ilçe görülmüştür. Görünen şey tek kelimeyle cehennemdir: Çukurlar, hendekler, yıkımlar, yangınlar, yükselen dumanlar, silah sesleri, feryad-ü figanlar…
Müslümanların etkin olmadığı her yer karanlıktır, hâkim olan şey kaostur, kargaşadır stres ve bunalımdır, hayatın zehir olmasıdır.
Bu arada, ülke iktidarını elinde bulunduran hükümet bölgede yoktur. Eğer bölgede Müslümanca var olma mücadelesi veren Müslümanlar olmasa Kürdistan sahipsizdir, kimsesizdir.
Elhamdülillah bu mücadeleyi veren Müslümanlar var, bunu dost da biliyor düşman da biliyor.
Düşman biliyor, görüyor ve kendinden bekleneni yapıyor, hem de eksiksiz yapıyor. Yani İslâm'ı bölgeden silip atmak için ne yapılması gerekiyorsa, kimlerle kol kola girilmesi, kimlerle iş birliği yapılması gerekiyorsa yapıyor. Herkes buna şahittir.
Diğer zamanlarda bir birlerinin amansız düşmanı olanlar şu anda İslâm karşısında birleşmişler aynı safta, aynı mevzide yerlerini almışlar, aynı noktaya hücum etmektedirler.
Müslümanların dayanışmasına gelince, elhamdülillah düne göre daha iyi bir noktadalar. Kürdistan'da verilmekte olan Müslümanca var olma mücadelesini düne göre daha iyi görebilmekte, onlara daha yakın durmaktalar. Bunun daha da iyiye gideceğine inanmaktayız.
Çünkü başta Kürdistan olmak üzere yaşadığımız coğrafyanın tamamının Müslümanlarla sahil-i selamete çıkacağı ayan beyan ortadadır.
Bu uğurda verilen şehidler sadece bedel değil, aynı zamanda yürünen yolu aydınlatan ışıklardır. Yasinler, Hasanlar, Aytaçlar, Hüseyinler, Riyadlar, Cumaliler, Fethiler, Cengizler ve daha niceleri bu yolun hak yol olduğunda hiçbir tereddüt olmasın diye yol boyunca dizilmiş ışıklı levhalardır.
Tamam, dünyanın dört bir yanında İslâm adına verilen mücadeleler unutulmamalı, mazlumlara bigâne kalınmamalı, yoksullara el uzatılmalıdır.
Fakat unutulmamalıdır ki İslâm coğrafyasının orta noktasındaki Kürdistan ancak ve ancak İslâm'la, Müslümanlarla sahil-i selamete erecektir, oradaki Müslümanlar rüştünü ispat etmişlerdir.
-Allah korusun- İslâm âleminin orta yerindeki Kürdistan'ın başta Marksizm ve diğer sapık/sapkın ideolojilerin hâkimiyetine girmesi bu ümmet için düşünülebilecek en büyük felakettir.
Onun için iyi bilinmelidir ki Yasin Börü sadece Diyarbakır'ın şehidi değil âlem-i İslâm'ın şehididir.