Ülkemiz nasıl fethedildi? Bölgemiz nasıl fethedildi? Ülkemizin, özellikle de bölgemizin İslam orduları tarafından fethedilmesi, İslamlaşması, halkımızın Müslümanlığı kabulü nasıl oldu? İslam orduları gelip Kürdistan’ın kapılarına dayanmadan önce Kürdistan’ın durumu nasıldı, bu topraklara kimler hâkimdi, bu topraklar nasıl yönetiliyordu? Halkın ekonomik, kültürel ve inançsal durumu nasıldı? Müslüman fatihler bu topraklara ne verdi ve de ne aldı? Kürdistan halkı Müslüman fatihleri nasıl karşıladı, onlara nasıl davrandı? Bütün bunları öğrenemeden Kürdistan’ın İslamlaşma sürecini iyi tahlil edemeyiz. İslam dininin Müslüman Kürt halkına ne verdiğini detaylıca öğrenemeyiz? Veya da Kürt ulusalcıların, ‘’İslam bizi geri bıraktı.’’ söyleminin doğrulu veya yanlışlığı üzerinde ciddi tahlillerde bulunamayız.
Bütün bu sorulara tatmin edici cevaplar bulabilmek için Kürdistan tarihini iyi bilmeli, iyi tahlil etmeliyiz.
Ben Kürdistan’ın fethi ve öncesi, yine Kürdistan’ın Müslüman fatihleri ve Kürt halkıyla ilişkileri konusunda özet denilebilecek birkaç kelam etmek istiyorum.
Her şeyden önce Kürt halkı tarihte cesaret ve mücadeleci kişiliğiyle meşhurdur. Kürdistan toprakları stratejik öneme haiz olduğu için İslami fetih hareketinden önce birçok büyük gücün saldırı ve talanına uğramıştır. Bu sömürgeci saldırılara Kürt halkı yiğitçe direnmiş ve yüz binlerce ferdini feda etme uğruna bu istilalara direnmiştir. Kürtler Müslüman olmadan önce Romalıların saldırılarıyla karşı karşıyaydılar. Diyarbakır o dönemde Romalıların sömürgesiydi. Roma valisi Diyarbakır’ı yönetiyordu. Kürt halkı o dönemde büyük bir sömürü, zulüm ve mağduriyet içinde yaşıyordu. Bir kurtarıcı bekliyordu Kürt halkı. Şeytani güçlerin sömürü ve istilalarından bıkmıştı. Kürdistan’ın her tarafında özgürlükçü akımlar istilacılarla mücadeleye tutuşmuşlardı.
Müslüman fatihler böyle bir ortamda Kürdistan’a ayak bastılar. Ve onlara direnenler sadece Kürdistan’da otorite kurmuş istilacı güçler ve onların etrafındaki bir grup çıkarcıydı. Tarih tarafsız ve insaf ölçüleri içerisinde incelendiğinde görülecektir ki Kürtler İslam ordularına sevgiyle kucak açmış ve onları bağırlarına basmıştır.
Kürt halkı İslam ordularına ve Müslüman fatihlere bir kurtarıcı gözüyle bakmış, onların yardımıyla Kürdistan’ın özgürleşmesi ve kalkınması için kolları sıvamışlardır.
Kürt halkı Müslüman fatihlere hiç direnmedi. Büyük topluluklar halinde Müslüman oldular. İslam ordularının Kürdistan’ı fethetmesi esnasında çok az kan aktı. Müslüman fatihler Kürt halkına ve Kürdistan’a adalet getirdiler. Onları putperest ve gaddar istilacılardan kurtardılar. Onlara sevgiyi, barışı, adil yönetimin ne olduğunu, ilahi ve insani değerleri öğrettiler.
İslam fetihlerinden ve Kürdistan’ın İslamlaşmasından sonra Kürt halkı dünyanın en uygar ve medeni halklarından biri haline geldiler. Evrensel kültür ve bilime binlerce âlim ve bilim adamı kazandırdılar.
Bu sözlerimin şahidi Kürt halkının Müslüman fatihlere olan davranışıdır. Müslüman fatihlerle Kürt halkının arasındaki sevgi ve irtibata ciddi anlamda mercek tuttuğumuz zaman bu hakikati tüm çıplaklığıyla göreceğiz.
Aradan on dört asır geçmesine rağmen Kürdistan’ın her tarafına dağılmış Müslüman fatihlerin mezarları Kürt halkı tarafından bir sevgi seline uğramaktadır adeta. Kürt halkı Müslüman fatihlerin mezarlarını birer ziyaretgâha çevirmiş ve asırlardır bu ziyaretgâhları tavaf etmekte, onların manevi şahsiyetlerine sevgi ve hürmetlerini sunmaktadırlar.
Eğer Müslüman fatihler Kürt halkına ve Kürdistan’a baskı, zulüm, sömürü, tefrika, gerilik getirmiş olsalardı, Kürt halkı onlara bu kadar sevgi ve ilgi gösterir miydi? Onların anılarını bu kadar canlı tutup hatıralarını sevgi ve özlemle anarlar mıydı? Onlara Allah’ın aziz ve veli kulları gözüyle bakıp Allah’tan onları şefaatçi kılmalarını dilerler miydi?
Biz Müslüman aydın ve davetçiler Kürdistan’ın gizli hazineleri olan fatihlerimizi daha yakından tanımalı, onlarla Müslüman Kürt gençliği arasında köprü olmalıyız.