Yerel seçimler geride kaldı. Herkes, kendisine yönetici olmasını istediği veya kendisine hizmet etmesini talep ettiği kişilerden yana tavrını ortaya koydu. Bu yazımızda, kişilerin hür iradesi dışında, tehdit ve korkuyla farklı yönlere giden oylarıyla ilgili değil, insanların bilerek ve isteyerek atılan oylarıyla ilgili bir değerlendirme yapalım istedik.
Tercihlerini müspet kullananlara pek fazla bir şey söylemeye gerek yok. Allah onlardan razı olsun! Üzerlerine düşeni korkmadan, çekinmeden yerine getirdiler!
Ancak bu tercihlerini menfi kullananlarla alakalı söylenecek çok söz vardır. Hak-hukuk ayan-beyan ortadayken, istikamet ve adalet güneşi tüm ihtişamıyla parıldarken bunu göremeyip hala otuz yılı aşkındır köhnemiş propagandaların etkisinde kalmanın vebali olmayacak mı?! Elbette olacaktır ve bu ifade edilmelidir.
Bütün yaklaşımları Allah rızası ve Allah korkusu ekseninde olan insanların bu halk için ibraz edegeldikleri kurtuluş projeleri ciddiye alınmalıydı. Adaylar ve partiler arasındaki farkı anlamak için o kadar da derin bilgi sahibi olmaya gerek yoktu. Adaylar arasındaki kısa bir kişilik tahlilinde bile çok farklı sonuçlara varmak mümkündü.
Bizimle aynı inancı paylaşan, aynı camiye gelen ve aynı dili paylaşan insanlar varken, altını çizerek söylüyorum güya savunageldiğimiz dili bilmeyecek kadar uzak olmakla beraber aynı anlayış ve ahlakı taşımayan insanlardan yana tavır koymaktan daha tezat bir durum var mıdır? Bunun nesini, kim, nasıl savunabilir?! Batı illerinde bazen konu açılıyor. “Oylarımızı kendimize verdik, yani Kürtlere verdik” diyenlere, hiç tartışmaya girmeden, “Sizin partinizin yani Kürtlerin partisi diye bahsini ettiğiniz partinin başkanı Kürt mü ve Kürtçe biliyor mu?” diye sorduğumuzda neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Lütfen, bari artık Kürt -Türk partisi falan demeyin! Daha oyunuzu verdiğiniz partinin başkanlarının Türk olduklarını veya Kürtçe bilmediklerini bilmiyorsunuz! Daha bu işin neyini savunuyorsunuz! Diyarbakır’ın yeni seçilen belediye başkanı Kürtçe biliyor mu?! Ben burada niye bu dili bilmiyor veya bilmiyorlar diye eleştirmiyorum. İkide bir Kürt edebiyatı yapıp “Kürtlere veriyoruz, Kürdüz, kendimize veriyoruz vs.” diyenlerin, bulundukları noktaya işaret etmek istiyorum, o kadar.
Allah’ın kendilerine yüklemiş olduğu sorumluluk bilinciyle hareket edenlerle mi, yoksa halkın paralarıyla içki sofraları donatanlarla mı kurtulacağımızın hesap kitabı iyi yapılmalıydı. Milletin paralarıyla batı illerindeki plajlarda meşru olmayan ilişkiler içerisinde olanlar, yıllardır bizi bu sefalet ve yoksulluktan da kurtaracaklardı hani!
Açıkça ifade edeyim: Hile, desise ve tehditler dışında laik ve halkın inancıyla barışık olmayan insanların hanesine yazılan kısmi başarı, verilen sınav açısından iyi olmamıştır. Çünkü özellikle Bölge’yle alakalı, halkın genel yapısıyla ters orantılı bir fotoğraf, etiketlenen meziyetleri sorgulatır cinstendir. Çünkü Kürt halkı hep dindar olarak tanındı ve öyledir de. Namus denince akla Kürt halkı geldiği gibi, Kürt halkı denince de akla namus, iz’an, sözünde duran, ahlaksızlığa geçit vermeyen insanlar topluluğu gelir. Bunu söylerken yanlış anlaşılmasın, başka etnik unsurların haşa meziyetlerini tartışma konusu yapmış olmuyoruz. Bütün halkların iyi ve kötüleri vardır. Bütün kabile, aşiret ve ırkların methedilecek üstün ahlakları vardır ve bütün bu iyilerin başımızın üstünde yerleri vardır.
Mazlumiyyet perspektifiyle de meseleye baktığımızda, bütün halkların olduğu gibi Kürt halkının da kurtuluşu yıllardır söylediğimiz gibi İslam’ladır ve İslami çözümlerledir. İslam’dan gayri çözüm iddia edenlerin bugün geldikleri noktayı doğru tespit etmek lazım. Bugün yine İslami bir partinin inisiyatifiyle gerçekleşen birkaç hususun dışında başka elde edilen hangi çözüm ve başarıdan söz edilebilir?!
Sonuç olarak, Bölge’de hangi yönle bakarsak bakalım, “Kürtçe bilen” ve Allah korkusu mihengiyle şefkatle yaklaşacak adaylar varken, yapılan tercih konusunda iyi bir sınav verildiği söylenemez.
NOT: Ömrünü ve bütün varlığını aziz İslam davasına adayan; muvahhid, mücahid ve özellikle Kur’an-ı Kerim hizmetkârı değerli ağabey Mehmet Sudan Hocamızı kaybetmenin hüznünü yaşarken, kendisine yüce Allah(cc)’tan rahmet diler, ailesi, yakınları ve dava arkadaşlarına ta’ziyelerimi sunuyorum. Allah rahmet etsin, mekânı cennet olsun!
Selam ve dua ile.