Tarih boyunca hak-batıl mücadelesi hep olmuştur ve kıyamete kadar da devam edecektir. Şuan bu mücadelenin izlerini hayatın bütün noktalarında müşahede etmek mümkündür. İnsanların ziyaret edip oturdukları parklardaki bireysel konuşmalardan tutun da kişilerin sınıfsal olarak kutuplaştığı dernek, parti ve diğer oluşumlar nezdindeki bütün çalışmalarda bu mücadeleyi, bu cidali görmek mümkün. Herkes tesis ettiği oluşumlar üzerinden inandığı değerleri ayakta tutmaya, ihya etmeye ve üste çıkarmaya çalışmaktadır.
Bu mücadele seyrinde, tarafların açıktan kendi değerlerini savunmalarıyla ilgili fazla bir değerlendirme yapmaya gerek yok. Çünkü dobra bir ifade ve savunma söz konusu ve herkes kendi savunduklarını aşikâr ortaya koyuyor. Allah’a çağıranlar açıkça bunu ifade ederlerken kendilerine başka rab ve ilahlar edinenler de açıkça öteden beri savunageldikleri sözüm ona ilahlarına çağırmak için var güçleriyle çalışmaktalar.
Ancak bukalemun gibi davranıp gerçek mahiyetlerini ortaya koymaktan korkanların ne olduklarıyla ilgili tarihte olduğu gibi şimdi de bir kafa karışıklığı vardır. Bunlarla ilgili bir belirsizlik söz konusu olduğu için bir noktaya kadar halkı aldatma ve manipüle etme olanakları da vardır maalesef.
Bunlar diğer kavimler içerisinde olduğu gibi Kürt ve Türkler içerisinde de mevcuttur. Şu an Türkiye’de CHP gibi sol parti ve örgütlerin dindar insanlara yönelik gerçek yüzlerini saklamaya çalışmaları ve yeri gelince de çarşaflılara rozet takmaları meselesi gibi. Bir çarşaflıya rozet taktıkları için birçok başörtülüden oy alabildikleri hepimizin malumu, ancak yarın öbür gün iktidarı ele geçirdiklerinde değil çarşaflılar, başörtülülerin başına neleri getirecekleri o kadar da meçhul bir şey değil. Çünkü Türkiye’de öteden beri Cumhuriyet kurulalı din düşmanlığı bezirgânlığı bu tip yapılanmaların öncülüğünde olmuş ve dini ortadan kaldırmak için harf devriminden tutun da kılık kıyafet kanunlarına kadar, Kur’an’ın yasaklanmasından tutun da camilerin ahırlara dönüştürülmelerine kadar bütün İslami şiar ve yapıların ortadan kaldırılmasında onların imzası vardır. Ve bunu görmek gerek. Bütün yönleriyle din düşmanlığı ile mülevves olmuş bir yapılanmanın boyama açıklama ve uygulamaları nasıl olur da koskoca bir halkın iğfaline sebep olabiliyor bunu anlamak güç.
Şimdi Kürdistan Bölgesinde de maalesef insanlar aynı durumla karşı karşıya. Birilerinin gaye edindiğiyle, değerlendirildiği şeyler aynı değildir maalesef. Çünkü gerçekten bir kandırma ve iğfal söz konusudur. Yapılanmaya bakıyorsun tamamen ecnebi, tamamen Kürt gelenek ve göreneklerine yabancı, Kürt değerlerine ve inancına tamamen düşman, ama kendisiyle ilgili değerlendirmelere bakılınca tam bir kurtarıcı… Bu çok büyük bir tehlike. Bu tuzağın farkına varan herkesin üzerinde bu tuzağı deşifre etme farziyeti vardır. Beyaz tülbent(çarık)’li teyzelerin ellerine tutuşturulan ahlaksızca yazıların farkına herkes varmalı ve bu güruha karşı muamele de ona göre olmalıdır. Bunların kurtarıcı değil, iğfal edici, ifsad edici oldukları ayan beyan ortaya saçılmalıdır.
Düne kadar ‘bizi din kurtaramaz, önce vatanımızı kurtaralım’ diyenlerin bugün ahlaksızlık kurtaracağını kim söyledi?! Hani bizi kurtarmak için çalışacaktınız ve başka da bir gayeniz yoktu?! Peki, bugün ısrarla arkasında durduğunuz ve her vesileyle yaşlı ve okuma yazma bilmez kadınların ellerine tutuşturduğunuz ahlaksızlıklar neyin nesi oluyor?! Takke düştü kel göründü, asıl gayenin ne olduğu anlaşıldı! Yıllarca heba edilen canlardan sonra gelinen noktaya iyi dikkat etmek lazım! Hepsi bu mu? demek lazım. Kürdistan’a dün kan ve gözyaşı bugün de ahlaksızlık getirmek miydi asıl mesele?!
Artık gidişatın farkında olmak lazım! Ne zamana kadar kandırılacağız! Asıl niyete vakıf olmak ve ona göre puan vermek lazım. Kimsenin ‘Kürt’üz ve sizi kurtarmak için çalışıyoruz’ palavralarına kanmamak gerek! Sen Kürt’sün de Bölgenin diğer insanları acem mi oluyor? ‘Oy’ları kendinize verin’ diyenlere gerçekten oyları asalete, ahlaka, Kürtlerin gerçek iyi niyetlilerine vereceğimizi vurgulamamamız gerek! “Bizden başkasına oy verirseniz buralar da Türklerin eline geçer” yalanı bizi asıl oy’umuzu vermemiz gereken yerden alıkoymamalıdır.
Gerek Bölgede gerekse de Türkiye genelinde bu tipten oluşumların hep güçlü olmasında maalesef dindar geçinenlerin payı azımsanmayacak düzeydedir. Bölgede sol laik ve Marksist oluşumlara verilecek destek, bilinmeli ki inancımıza ve değerlerimize saldırıları onaylamak anlamını taşıyacaktır. Batıda da bu böyledir. Bize hizmet getirecek olanlar, Allah korkusunu taşıyanlar olacaktır. Kendi özel çıkarlarımız uğruna ammenin yararını gözardı edemeyiz. Yıllarca Üstad çizgisini yürüttüklerini iddia edenlerin bugün CHP gibi bir partiyi destekliyor olmaları tamamen özel çıkarlar doğrultusunda takınmış tavırları dolayısıyladır. Burada, yukarıda bahsini ettiğimiz husus dışında bilinçli bir destek vardır ve bu daha tehlikelidir.
Bu gazeteyi okuma!
Bursa’da yaşanan bir olay “men dakka dukka”yı hatırlatır cinstendi. Hey gidi dünya… Çalma kapılarını, çalarlar kapını… Şimdi efendim, Samanyolu televizyonu pazartesi 16.45 kuşağındaki ilk haberi Bursa’da terzilik yapan bir vatandaşın okuduğu gazete dolayısıyla rahatsız edildiğiyle ilgiliydi. Habere göre birileri terziyi ziyaret edip Zaman gazetesini göstererek “Başka okuyacağın gazete yok mu?!! Bu gazeteyi okuma!!” demişler ve şahıs ayrıca Başbakan’a hakaretten gözaltına alınmış. Bunu dinlerken, resmi görevlilerin Doğruhaber’i alan esnafları ziyaret ederek “Bu gazeteyi bir daha almayın! Okuyacaksanız –Zaman gazetesini de masaya bırakarak- alın bunu okuyun!!” dedikleri dönemleri hatırladım ve “Hey Allah’ım, gerçekten Sen çok büyüksün!” dedim.
Selam ve dua ile.