Kürt halkının temsilcisi PKK değil Hizbullah’tır

PKK’nın son saldırıları, HÜDA PAR, Mustaz’aflar ve Hizbullah ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan gazeteci-yazar Faruk Köse, PKK’nın, kuruluşundan bu yana kendisi dışında hiçbir fikre tahammül etmeyip yok etmek istediğini ifade ederek, “Ne zaman ki ina

PKK’nin son zamanlarda bölgedeki sivil toplum kuruluşlarına, dindar insanlara ve HÜDA PAR’ın teşkilatlarına yaptığı saldırılarla ilgili gazetemize konuşan gazeteci-yazar Faruk Köse, yaşanan saldırıları değerlendirdi.

 
Bu saldırıların sebebini PKK’nin kuruluşundan itibaren izlediği politikada aramak gerektiğini belirten Köse, “PKK, kendisinden başka Kürt halkını temsil eden bir kurum ve kuruluşun varlığına tahammül etmemiş, buna müsamaha göstermemiş ve yok etmek için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Elinden de sadece terör geldiğinden PKK’ya boyun eğmeyen, katılmayan, bağlanmayan her yapılanmayı hedef alıp varlığına son vermiştir.
 
Ancak kendini Kürtlerin hamisi olarak gören PKK, bir yandan da Kürt halkının inanç ve geleneklerine muhalif, hatta düşmanca bir tutum içinde olmaktan çekinmemiştir. Çünkü bölgede rakipsiz bir güce sahip olmuştur. İşte PKK’nin ve yan kuruluşlarının bugün HÜDA PAR ve Mustaz’aflar hareketine karşı giriştiği saldırıları, eskiye dayalı bu “tek kalma”, “rakipsiz olma” politikasının bir devamı olarak görüyorum” dedi.

KÜRT HALKININ TEMSİLCİSİ HÜDA PAR VE MUSZTAZ’AFLARDIR
Hizbullah’ın ortaya çıkmasından sonra PKK’nin Kürt halkının tek temsilcisi olma iddiasının önemini yitirdiğini ifade eden Köse, şöyle konuştu: “Ne zaman ki inançlı Kürtlerin kurduğu Hizbullah ortaya çıktı, PKK’nin Kürt halkının tek temsilcisi olma iddiasının önemi kalmadı.
 
Çünkü özellikle Müslüman Kürt halkının İslami duyarlılıkları yüksek olan kesimi, “İslam” diye bir derdi olmayan, hem ırkçı ve hem de sol ideolojileri takip eden PKK ile bağlarını koparıp Hizbullah etrafında kümelenmeye başladı. Bugün ise Müslüman Kürt halkının temsilcisi olarak onlarca sivil toplum kuruluşunun da desteğini alan HÜDA PAR’ı görüyoruz. Müslüman Kürtler, artık PKK’yı Kürt halkının hak ve özgürlüğü için mücadele eden bir hareket olarak görmüyor.
 
PKK’nin uluslararası emperyalist güçlerin taşeronluğunu yapan bir terör örgütü olduğu, Müslüman Kürt halkı tarafından da her geçen gün daha net biçimde anlaşılıyor. Anlaşıldıkça da HÜDA PAR’ın temsil yeterliliği, yetkinliği, etkinliği ve gücü yaygınlık kazanıyor. Artık Müslüman Kürt halkı, kendini temsil eden yapılanma olarak HÜDA PAR ve Mustaz’aflar Hareketi’ni görmeye başlıyor.”

AKLIYLA HAREKET EDEN, KAZANAN TARAF OLACAKTIR
PKK’nin gerçek yüzünü gören Kürt halkının artık onu temsilcisi olarak görmemeye başlamasından dolayı PKK’nin bu saldırgan tutum içine girdiğini belirten gazeteci-yazar Faruk Köse, “İşte bu durum, PKK tarafından kabul edilemez olarak görülüyor.
 
Çünkü 30 yılı aşkın süredir ‘Kürtlerin hakları’ söylemi üzerine kurduğu tahtının sallandığını, çıkar saltanatının yıkılmaya yüz tuttuğunu, artık gerçek niteliğinin ve kime/kimlere hizmet ettiğinin anlaşıldığını görüyor. Bu noktada eski rakiplerini yok etme politikasına geri dönüyor ve bunun müsebbibi olarak gördüğü HÜDA PAR ve Mustaz’aflar camiasına saldırıya geçiyor. Ancak burada PKK’nin göremediği bir durum daha var.
 
Eğer bu saldırılarına son vermezse, acaba silahlarını gömmüş görünen Hizbullah devreye girerse, silaha silahla karşılık verirse, saldırıya misliyle mukabele ederse durum ne olacak? Manzara hiç de iç açıcı görünmüyor. Ancak daha temkinli ve duygularıyla değil aklıyla hareket eden, nihayetinde kazanan taraf olacaktır” dedi.
 

PKK, KAOS VE ÇATIŞMADAN BESLENİYOR
Küresel şer odaklarının taşeronluğunu yapan PKK’nin hayat kaynağının kaos ve çatışma olduğunu belirten Köse, “Devam eden barış sürecini PKK’nin inisiyatifinden çıkarmak ve Müslüman Kürt halkının inisiyatifine vermek lazımdır” diyerek şöyle konuştu: “PKK’nin, ‘küresel şer odakları’nın, ‘uluslararası emperyalist güçler’in Türkiye ve çevresi üzerindeki kirli emellerini gerçekleştirmede kullandığı bir taşeron militer güç olduğu artık herkesçe malûm.
 
Bu gücün tek marifeti, ‘Kürtlerin hakları’ masum söyleminin arkasına gizlenerek sürekli bir çatışma ve kaos ortamını canlı tutmaktan ibaret. Bu konuda arka plândaki efendilerinin kurgularına göre hareket ettiğini bilmeyen de yok.
 
Bu tür güçlerin bütün gıdası, varlık sebebi ve hayat kaynağı kaos ve çatışmadır, bu da artık dünya tarihinin en tecrübe edilmiş gerçeğidir. Şimdi bu durumda, başlatılan barış sürecinin devam edebilmesi ve kalıcı hale gelebilmesi için sürecin bir ayağını PKK’nin inisiyatifinden çıkarmak ve Müslüman Kürt halkının inisiyatifine vermek lazımdır.
 
Bunun, Kürdüyle-Türküyle ya da diğer etnik unsurlarıyla hepimizin vatanı olan ülkemizin parçalanmaya doğru giden sürecini durdurmak ve birlik-beraberliği sağlamak için yapılması kesinlikle gereklidir”

SÜREÇ PKK İLE DEVAM EDERSE BARIŞ DİYE BİR ŞEY KALMAZ
Bu sürecin sadece tüm gıdası ‘kaos ve çatışma’ olan terör örgütü PKK ile sürdürülmesinin barışı savaşa dönüştürecek asıl etken olacağına dikkat çeken Köse, “Zira eğer Kürtlerle barış için diyalog masasına Müslüman Kürt halkının temsilcileri de yani Hizbullah, HÜDA PAR, Mustaz’aflar ve diğer kuruluşlar da oturtulmazsa, süreç sadece PKK ile yürütülürse ortada barış diye bir şey kalmayacaktır. Çünkü bir daha vurgulayayım, PKK’nin varlık sebebi ve hayat kaynağı ‘kaos ve çatışma’dır” şeklinde konuştu.

KÜRT HALKININ ASIL TEMSİLCİSİ HÜDA PAR, BU SÜREÇTE OLMALIDIR
HÜDA PAR’ın Türk-Kürt kardeşliğine dayalı birlik ve beraberlik içinde ve İslam üzere bir ülkeye dair politika izlediğini belirten Köse, “Bu noktada, mesela Hizbullah’ın geçmişte neler yaptığı, nelere imza attığı da artık önemli değil. Çünkü Mustaz’aflar adıyla yepyeni bir sayfa açtıkları ve yeni bir politika izlemeye koyuldukları görülüyor.
 
Özellikle HÜDA PAR’ın programına baktığınızda tashih gerektiren birkaç hususun dışında İslam kimliğinin öncelendiği, genel siyaset olarak da Türk-Kürt kardeşliğine dayalı birlik ve beraberlik içinde ve İslam üzere bir ülke görünümüne dair bir politika takip edildiği görülüyor. Şimdi eğer PKK ve yandaşlarının ‘ayrılık ve parçalanma stratejisi’ne karşı Kürt sorununun çözümünde HÜDA PAR’ı da masaya çağırmazsanız, yani PKK’nin oturduğu masaya Müslüman Kürt halkının asıl temsilcilerini de oturtmazsanız ülke göz göre göre parçalanacaktır” diye konuştu.

HÜDA PAR VE MUSTAZ’AFLAR BÜTÜNLEŞMEYİ SAĞLAYACAK
“PKK’nin ipleri öyle sanıldığı gibi İmralı’da falan değil Tel Aviv, Tahran, Londra, Berlin, Washington gibi merkezlerden tutulmakta ve bu kukla, oraların stratejilerine göre oynatılmaktadır” diyen Köse, “Buna oyunu bozacak ve Kürt halkı ile bütünleşmeyi sağlayacak tek örgütlü yapı ise isteseniz de istemeseniz de, benimseseniz de benimsemeseniz de, sevseniz de sevmeseniz de Hizbullah temeline dayanan HÜDA PAR ya da Mustaz’aflar Hareketi’dir.
 
Hem, PKK hâlâ terör örgütüdür ama görünen o ki on yılı aşkın bir süredir Hizbullah’ın herhangi bir eylemi olmamıştır. Tamamen ‘toplumsal bir değişim hareketi’ne dönüşmüş görünüyor” dedi.

DEVLET BU SALDIRILARA KARŞI ÖNLEM ALMALIDIR
Devletin barış sürecini korumak adına daha büyük bir ‘savaş süreci’nin fitilinin ateşlenmesine göz yumduğunu belirten Köse, “Şimdi bu durumda yapılan saldırılara karşı hukuk çevrelerinin, güvenlik güçlerinin, devlet aklının harekete geçmesi ve bunu önlemesi elzemdir. Ancak Devlet’in bölgedeki bu tür gelişmeleri tamamen ilgisinin dışına çıkarmış olduğu görünüyor.
 
Ve yandaşı olan sivil toplum kuruluşlarına PKK ve yan kuruluşlarının saldırıları alenen yapılıyorken ve bu sürekli bir hal almışken güvenlik güçlerinin bunu önlemeye dair tedbir almaması, savcıların bunun üzerine gitmemesi, Devletin buna ilgisiz kalması anlaşılır gibi değil.
 
Bu noktada şunu vurgulamak istiyorum: Eğer devlet bitti-bitecek noktasına gelen ‘PKK ile barış süreci’ni korumak için PKK ve yandaşlarının HÜDA PAR ve Mustaz’aflar camiasının sivil toplum kuruluşlarına yaptığı bu saldırılara göz yumuyorsa bilmeli ki barış sürecini kendi elleriyle boğuyor, daha büyük bir ‘savaş süreci’nin fitilinin ateşlenmesine göz yumuyor demektir. Çünkü Kürt İslami Hareketi buna daha ne kadar sabredebilir ve daha ne kadar sabretmesi gerekir, burası meçhul.
 
Sabır taşları çatladığında, saldırılar tahammül edilemez noktaya geldiğinde, dayanma sınırları aşıldığında, bölgede kanlı bir iç-savaş çıkabilir. Bu da hem terör örgütü PKK’nin, hem de arkasındaki uluslararası şer odaklarının asıl istediği kaos ve çatışma ortamını oluşturur. Bu nedenle Devlet aklı hemen devreye girip bunu önlemelidir” şeklinde konuştu.
 
PKK SALDIRISI, OLASI BİR ÇATIŞMANIN HABERCİSİDİR
Bölgede yaşanacak muhtemel bir çatışmanın Kürt halkına zarar vereceği sağduyu sahibi herkes tarafından kabul edilirken PKK/BDP’nin bu saldırılar ile ilgili açıklama yapmaması ‘PKK/BDP’nin Kürt halkının çıkarlarının değil kendi hakimiyet mücadelesinin peşinde olduğu’ şeklinde yorumlandı. Nasname adlı internet sitesinde yayınlanan bir analizde PKK’nın yaptığı saldırılara son vermesi çağrısı yapıldı.
 
İşte Nasname sitesinde yayınlanan analiz:
“PKK/BDP’nin her söyleminden ‘barış, demokrasi, şiddetsiz ortam’ gibi sözler dökülürken aynı anlayış, açıkça HÜDA PAR (Hizbullah) çevresine saldırmakta ve bir çatışma zeminin taşlarını hızla döşemektedir. Olası bir çatışmanın nelere mal olacağını geri zekâlılar bile tahmin ederken kendilerini toplumun öncüsü olarak gören “ileri zekâlı” politik aktörlerin bu tehlikeyi görmemesi düşündürücüdür. Şayet gördükleri halde sessiz kalıyorlarsa bu durum çok daha vahimdir.
 
PKK’nin tek taraflı saldırıları son günlerde insan hayatına kast etmeye dönüştü. Cizre’de yaşanan PKK saldırısı, olası bir çatışmanın ve katliamın habercisidir ne yazık ki. Ve halen utanmadan susuluyor, sessiz kalınıyor.

ÇATIŞMA ÇIKARSA SORUMLUSU PKK’DİR
Bu son olaylarda HÜDA-PAR çevresi oldukça olgun bir tutum takındı bugüne kadar ve umarız bu tutumları da devam eder. Bu nedenle her iki yapıyı aynı kefeye koyup eleştirmek haksızlık olur. Bugün legal alanda hareket eden Hizbullah, PKK’nin saldırgan tutumuna karşılık vermiş değildir.
 
Tek taraflı başlatılan saldırılar karşılıklı çatışmaya dönüşürse bunun baş sorumlusu PKK’dir kuşkusuz. Savaşsız ve gerilimsiz yaşayamayan PKK’nin saldırgan tutumu sert şekilde eleştirilmeli ve olası olaylardan kendisinin sorumlu olacağı en uygun şekilde ifade edilerek gereken tepki gösterilmelidir.”

Mustazaflar’dan  saldırılara sert tepki
Mustazaflar Cemiyeti Batman Şubesi, İslami STK`lara ve HÜDA PAR`a yönelik provokatif saldırıları sert bir dille kınadı. Yapılan açıklamada, bölgemiz üzerinde kirli emeller ve menfaatler peşinde olan PKK cenahından bazı kesimlerce özellikle son bir aydır bazı il ve ilçelerde mütedeyyin Müslümanlara karşı haince provakatif saldırılar yapıldığı belirtildi.

Bu saldırılara sessiz kalan ve gereğini yapmayan devlet yetkililerine seslenilen açıklamada, “Bugüne kadar yapılan saldırıların hiç birinde faillerin bulunduğunu ve haklarında işlem yapıldığını duymadık ve şahid olmadık. Devlet kendi asli vazifelerinden olan ‘Vatandaşının can ve mal emniyetini koruma’ noktasında büyük bir zaafiyet içerisindedir.
 
İstediği olayı en kısa zamanda aydınlatmasını bilen ve bunun için de ne gerekiyorsa yapan devlet, konu mütedeyyin Müslümanlar olunca tam bir sağır dilsiz rolünü üstlenmektedir. Bu da ister istemez Müslüman halkımızı `Acaba devlet muhtemel çatışmalara yol mu açmakta veya buna göz mü yummaktadır` diye düşündürtmektedir” denildi.

Geçmişte olduğu gibi bugün de Müslüman Kürtler üzerinde büyük çaplı oyunlar oynanmak istendiğine dikkat çekilen açıklamada, “Kan, gözyaşı ve acı ile beslenenler, bugün de aynı manzaraya özlem duymaktadırlar. Bu halk geçmişte çok büyük sıkıntılar çekti ve kendince çok büyük dersler çıkardı.
 
Bu halk bugün, dostu kim düşmanı kim çok iyi anlamış durumdadır. Üstüne adeta karabasan gibi çökenleri de ona şefkat elini uzatan gerçek sahiplerini ve evlatlarını da çok iyi tanımakta ve bilmektedir. Müslüman halkımızın içinden çıktığı halde bugüne kadar bu halka en ufak bir fayda vermemiş, tam aksine onu dininden, öz benliğinden ve kültüründen uzaklaştırmış çetelere halkımızın prim vermeyeceğine olan inancımız ve güvenimiz sonsuzdur” ifadelerine yer verildi.

HÜDA PAR`dan Cizre olayları açıklaması
Abit Dündar / Şırnak
Hür Dava Partisi Cizre İlçe Teşkilatı, Cizre`de PKK`li çeteler tarafından gerçekleştirilen saldırılar ile ilgili açıklama yaptı. Açıklamada bazı basın yayın organlarının olayı çarpıtmaya çalıştığına dikkat çekilerek çetelerin “kahrolsun İslam, kahrolsun Şeriat” şeklinde slogan atarak provokasyon yaptığına dikkat çekildi.

“KAHROLSUN İSLAM” SLOGANLARIYLA SALDIRDILAR
HÜDA PAR Cizre İlçe Teşkilatı, üyelerinin herhangi bir taziye evine saldırısının olmadığına dikkat çektiği açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Buna göre üyelerimizin herhangi bir taziye yerine saldırısı söz konusu olmamıştır. Tam aksine saldırıyı gerçekleştiren grup taziye çadırından alkışlarla uğurlanarak üyelerimizin ikamet ettiği Nur Mahallesi’ne gönderilmiştir.

Saldırı, taziye çadırında organize edilmiştir. 50-60 kişilik maskeli bir grup, üyelerimizin evlerinin önüne gelerek sloganlar atmaya başlamış ve hakaretlerde bulunmuşlardır. Attıkları sloganlar da `kahrolsun İslam`, `kahrolsun Şeriat` sloganları idi.

O sırada orada bulunan iki üyemize ‘Bundan sonra siz ve bu mahallede bulunan herkes bize uymak zorundadır. Biz ne istersek onu yapacaksınız’ dayatmasında bulunarak onlara fiili saldırıda bulunmuşlardır. Aynı sokakta bulunan Cizre Nuh Der Başkan Yardımcısı gürültü üzerine dernek binasının dışına çıkar çıkmaz kendisine de fiili saldırıda bulunulmuştur.”

Açıklamanın devamında “Bu arbede ve gürültü üzerine diğer üyelerimiz ve halk da olay yerine toplanmaya başlanmış, saldırgan YDG-H çeteleri rasgele sağa-sola ateş ederek kaçmışlardır. Olay bundan ibarettir. Parti binamıza ise herhangi bir saldırı söz konusu değildir” denildi.

BDP/PKK TEK PARTİ DÖNEMİNDEKİ CHP ZİHNİYETİYLE HAREKET EDİYOR
Nihat Kanat / Bingöl
BDP/PKK’nin kendisini bölgede tek güç olarak gördüğünü, bunun tehlikeli bir düşünce olduğunu belirten sosyolog Vahit Eser, “Birileri bu saldırıları yapmakla ‘bölgede bizim dışımızda başka bir sesin çıkmasına izin vermeyiz’ diyor. Geçmişe baktığımızda cumhuriyetin ilanıyla CHP tek parti döneminde ülkeyi tek bir fikir altında yönetme gayesindeydi. Bugün Doğu ve Güneydoğu’ya da baktığımız zaman parti olarak BDP, örgütlü güç olarak da PKK bölgenin tek hâkim gücü olarak kendilerini görmekteler.
 
Bu çok tehlikeli bir düşüncedir. Çünkü neticede demokratik bir ortamda yaşadığımızı iddia ediyorsak her düşüncenin kendini ifade etme hakkı vardır. Hiç kimse doğuda tek parti vardır başka parti yoktur, tek örgütlü güç PKK’dir başka yoktur fikrini taşımamalıdır” dedi.

BÖLGE HALKI BARIŞA HASRET
Özellikle hükümet tarafından demokratikleşme adımlarının atıldığı bugünlerde birilerinin yanlış hesap peşinden koşmaması gerektiğine dikkat çeken Eser, “Bu yanlış hesap bunların dışındaki insanlara da zarar vermektedir. Bölgede çok tehlikeli bir oyun oynanmakta, birilerinin sağduyulu davranmasında da fayda vardır.
 
Ama bu saldırılar devam ettiği sürece kimsenin birilerinden daha fazla sağduyu beklemeye hakkı yoktur. Çünkü çıkacak yangına herkesin su dökmesi gerekmektedir.
 
O yangına körükle gitmek yerine herkesin o yangını söndürme noktasında sorumluluk alması gerekmektedir. Kanaat önderlerine, STK’lara, İslami camialara, siyasilere ve devlete bu saldırıları durdurma noktasında büyük görev düşüyor.
 
Bölge halkı barışa hasret kaldı. Bu barış ve sükûnet ortamının devamında fayda vardır. Şimdiden bu saldırıları engelleyecek adımlar atılmazsa seçim sürecinde birileri bunları daha da körükleyebilir. Herkesin sorumluluk sahibi olmasında fayda vardır” diye konuştu.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.