Kürt sorunu nasıl çözülmez?

Selahaddin YILDIRIM

 Bir asra yakın süreden beri bölgenin kanayan yaralarından biri de Kürtlerin yaşadığı zulüm ve acılardır. Kürtler Osmanlı devletinin yıkılışından sonra bölgede devletsiz bırakılan tek topluluktur. Kürtlere bir devlet verilmemesi olayının bir perde arkası hesabının olduğuna inananlardanım. Yani Batılılar neredeyse her Arap aşiret şeyhine bir devlet bahşederken sayıları - o dönem- on milyonu aşan kalabalık bir toplumu devletsiz bırakmak yanında,  her biri bir devletin egemenliğinde olmak kaydıyla Kürdistan'ı dört parçaya bölmeleri asla hesapsız değildir.

Batılıların Kürtleri devletsiz bırakmalarının nedenleri bellidir. Devletsiz kalan Kürtler bünyesinde yaşadıkları ulus devletler için sorun teşkil edecek, bölgede sorun oluşturan her konu ise otomatikman Batı'nın bölge üzerindeki etkisini kalıcı kılmaya yarayacaktır.

Batılıların Kürtleri unutmalarının diğer bir sebebi ise onların İslama ve kendi geleneklerine sıkı bağlılıklarıdır. İslam ve onun şekillendirdiği her şeyden korkma sendromu yaşayan batılı ruh, Kürtleri sekülerize etmenin projelerini desteklemeye devam etmektedir. Çağdaş Haçlı torunlarının Selahaddin-i Eyyübi'nin atalarına vurduğu darbeyi unutmuş olduklarını sanmak da doğru değildir.

Çoğunluğu Türkiye'de olmak üzere İran, Irak ve Suriye'de yaşayan Kürtlerin karşılaştığı sorunlar hep aynı olmuştur. Ulus devletler Kürtlerin kimliklerini tanımamış, onlara ikinci sınıf muamelesi yapmış, katliam ve sürgün yaşatmışlardır.

Türkiye'de Kemalist rejimin seksen yıldan beri devam eden inkâr, asimilasyon ve zulümleri Kürtler üzerinde derin ve kalıcı etkiler bıraktı. Dillerini serbestçe kullanamamak, devlet hizmetlerinden eşit şekilde yararlanamamak ve en önemlisi kimliklerinin yok sayılması gibi önemli sebeplerin beslediği, içten içe kanayan bu toplumsal yara, seksenli yıllarda malum şiddet olaylarıyla kendisini dışa vurdu ve Türkiye gündeminin birinci maddesine yerleşti.

PKK nedir ne değildir sorusunu başka bir yazıya bırakıp bugün Kürt sorunu denilen vakıayı çözümsüzlüğe mahkûm eden malum nedenlere değinmek istiyorum.

Öncelikle inkâr, asimilasyon ve şiddetin Kürt meselesini doğuran ana nedenler olduğunu teslim etmek lazım. Her akl-ı selim sahibi kabul eder ki, devletin uyguladığı bu üç ana temel yanlış, Kürt sorununu hem var etti, hem de bu sorunun halen çözülememiş olmasının yegâne nedenleri olarak karşımızda duruyor. Yani devlet bu politikalarını tamamen terk etmediği sürece sorun çözülmeyecek, bilakis büyüyecek ve daha da ağırlaşacaktır.

Devletin son yıllarda inkâr ve asimilasyon politikalarının yanlışlığını idrak etmeye başladığını görmek gerekir; ancak bunun yetersiz kaldığını da ifade etmeden geçmeyelim. Devletin bu kapsamlı sorunu sadece bir terör ve PKK sorunu olarak görme yanlışını hâlâ terk etmediğini görüyoruz. Bu temel yanlış otuz küsur yıldan beri ısrarla ve inatla sürdürülüyor. Ulusçu ve ideoloji sahibi devlet yapısında doğal olarak şiddet olmakla beraber, Kemalist rejim, muhaliflere karşı politikasında şiddeti daima tek çözüm olarak görmüştür. Hatta biraz geriye gidip bunun Osmanlıdan intikal eden kötü bir miras olduğunu ve maalesef toplumun azımsanmayacak bir bölümünün de bunu onayladığını belirtmek gerekir. Zaman zaman ' Bu Kürtler gene azdılar bunlara bir Yavuz gerek' şeklinde ifadesini bulan şiddet ruhunun hortladığını görüyoruz. Bu son olayların, kısmen de olsa bu habis ruhtan kaynaklandığına inanıyorum.

Eğer gerçekten kalıcı bir çözüm isteniyorsa, devlet Kürtlerin tüm gasp edilmiş haklarını tereddüt etmeden, korkmadan vermelidir. Zira haklarının verildiğini gören Kürtler, artık bu hakları istismar etmek isteyenlerle aralarına mesafe koyacaklardır. Ancak, devlet Kürtlerin bu haklarını vermede isteksiz davrandığı, güvenliklerini temin etme de de ihmalkâr tavır sergilediği sürece sorun çözülemez. Devletin bir türlü vazgeçmek istemediği bu yanlış politikalar sadece PKK'nın işine yarıyor. Diğer bir deyişle, PKK bir sonuçtur. İstenmeyen bir sonucu görmek istemiyorsanız o sonucu doğuran sebepleri görüp ortadan kaldırmanız gerekir.

Bir sorunu doğru çözebilmenin doğru zamanda ve doğru kişilerin iyi niyetleri ile olabileceğini asla unutmamak gerekir. Devlet bu konuda çok gecikti. Sorunu çözmek için muhatap aldığı kişiler de yanlış. Devlet ve Ak Parti yaşadığı bu tecrübeden ders alarak Kürt halkının gerçek temsilcileriyle Kürt sorununu; Kandil ile de PKK sorununu çözmeye başlarsa yanlışını düzeltmiş olur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.