Meydanlarda bağıra bağıra boğazımız yırtılmıştı ki böylesine büyük bir iş şarkıcılarla, türkücülerle, çalgıcılarla yürütülemez diye.
Buyurun, işte geldiğiniz nokta, yeniden cehenneme dönüştü güzel coğrafyamız.
Katliamlar, yangınlar, yakılan tırlar, iş makineleri, hendekler, yağmalar, tehditler, sürgünler, kapanan iş yerleri, yapılamayan ödemeler ve her köşede bir yas evi…
En büyük özelliği İslam olan, aktif bir dindarlık olan, taşı toprağı İslam'la yoğrulmuş ve aslında başına ne gelmişse bu Müslümanlığından gelmiş olan bir coğrafyanın yıllardır kanayan yarasını iyileştirmek, akan kanını durdurmak için yola çıkmışsınız, bir çözüm süreci başlatmışsınız.
Hayret! İşin içinde bölgeye asıl rengini veren dindar kesim yok, defalarca görüşmeler yapılıyor, hiç birisinde muhatap alınmıyor. Dindarlık adına muhatap seçtikleri birkaç dernek ve şahıs var, onlar da şu an HDPKK saflarında yerlerini almış vaziyette.
Ve şarkıcılarla, türkücülerle, çalgıcılarla yürütülüyor bu kadar önemli bir konu. Ayıp diye bir şey var, İslam adına, insanlık adına, Müslüman Kürt halkı adına ayıptır beyler!
Hem bizim derdimiz sadece İbrahim Tatlıses'le birlikte, Şivan Perver'le birlikte sahnede birkaç tane de âlim yer alması meselesi değildir, biz asla böyle bir şeyi tasvip etmeyiz.
Biz hiçbir zaman İslam ulemasının böylesi protokollerde süs malzemesi olmasını, sofra duaları ve açılışlar için bulundurulmasını asla kabul etmeyiz.
Aynı şekilde çözüm sürecinde masanın etrafındaki sandalyelerden birisine de biz oturalım derdinde de değiliz, masanız da batsın, sandalyeniz de batsın!
Bu sürecin başlamasıyla birlikte durmadan bağırdık, çağırdık, yazıp çizdik ki Kürdistan Müslümandır, en bariz vasfı İslam'dır, lütfen bunu görün, bilin ve ona göre hareket edin diye.
Burada Müslümanca var olabilme mücadelesi veren, her türlü baskı ve zulme rağmen bugüne kadar gelen ve bugün dimdik ayakta duran dindar bir kitle var, İslam adına defalarca meydanları dolduran kitleler var.
Bu Müslümanlar aynı zamanda Marksist örgütün ciğerinin içini bilen, en ince noktasına kadar karakterini çözmüş, yarın ne yapacağını bugünkü tavrından çabucak anlayan, onların gözlerinin içini okuyan bir kitledir. PKK'nin sessizliğinin, suskunluğunun ne anlama geldiğini, konuşmalarıyla asıl olarak neyi kastettiklerini en iyi anlayan bir kitle.
Bu örgütün şiddet ve kuvvetten başka hiçbir özelliğinin olmadığını ezberlemiştir bölgenin bu Müslümanları.
Silah bırakmalarının asla mümkün olmadığını, dağdan indiklerinde sadece üniforma giyeceklerini, silahlarıyla birlikte kurumsallaşacaklarını en iyi bu Müslüman kitle biliyordu ve bunu Türkiye kamuoyuna defalarca duyurdu.
Çünkü bunlar bir birlerine uzak diyarların, ayrı dünyaların insanı değil, hep iç içeler, onlarla aynı sokaktalar, hatta aynı evdeler.
Kürtler adına sadece PKK ve türevleri muhatap alındığında bu işin nasıl bir felaketle sonuçlanacağını, şımartılmış, silahlarını bırakmamış hatta resmileştirmiş bir eşkıyanın bölgeyi cehenneme çevireceğini çok iyi biliyorlardı.
Ve şu anda o Müslümanların bildiği ve dillendirdiği her şey bir bir gerçekleşiyor.
O gün Diyarbakır'da şarkıcılarla, türkücülerle şov yapan iktidara ve o havaya kendisini kaptıranlara sesleniyoruz;
Buyursun kurtarsın sizi Şivan Perver, kurtarsın sizi İbrahim Tatlıses!
Bütün bu olup bitenlere rağmen şu anda bu süreci yürütenlerin kesinlikle akıllarının başlarına geldiğine inanmıyorum.
Akıllanmak, aynı delikten bir daha ısırılmamak adına bu defa başka hatalar yapacaklarına, hem de onarılması mümkün olmayan faşizan hatalar yapacaklarına inanıyorum. İnşaallah yanılmış olurum.