Bir kültürü, inancı ve dili sistemli olarak yok etmek demek olan asimilasyon, sömürgecilerden kalan gayrı meşru, kötü bir mirastır. Avrupa kültürü asimilasyoncudur. Kendi dışında kalan kültürleri ya yok eder ya da asimile. Sömürgeci güçler, işgal ettikleri memleketlerdeki kadim kültürleri ortadan kaldırmak için planlar yapmışlar ve ilk olarak oradaki halkın dilini değiştirmek ve onları ana dillerinden koparmak ile işe başlamışlardır. Çünkü bir toplumu var eden, ona şahsiyet kazandıran ve kültürlerini koruyup devam ettiren şey dildir. Bir bebek için anne ve onun sütü ne ise bir kültür için de ana dil odur. Ana dil kişinin kendisi ile dünyayı tanıdığı ve yorumladığı yegâne vasıtadır. Değişir veya unutturulursa ortaya başka bir insan çıkar. Afrika ve Amerika kıtasındaki eski kültürler Avrupalılar tarafından yok edildiler. Dünyanın rengârenk kültür bahçelerine domuzlar gibi girdiler ve her şeyi yağmalayıp talan ettiler.
Kürt kültürü ve dili üzerindeki sistemli yok etme planları da Türkiye'nin rotayı batıya çevirmesinden sonra oluştu. Osmanlı ve daha önceki dönemlerde batı tarzı sistemli bir eritme, yok etme planının olduğunu söyleyemeyiz. Ancak iç içe yaşayan Müslüman halklar kimi zamanlar bir birlerinin dillerini benimsemiş olabilirler.
Kürtçe üzerinde cumhuriyetin ilk yıllarından beri başlayan ve uzun bir süre devam eden bir ‘yasak' ve ‘yok sayma' politikası oluşturuldu. Bugün bunun tamamen kalktığını söylemek de hayli zor. Asırlardan beri Türkler başta olmak kaydıyla Araplar ve İranlılarla iç içe ve komşu olarak yaşayan Kürtler, tarihin hiçbir döneminde kendi dillerinin ve kültürlerinin bir saldırıya maruz kaldığına şahit olmamışlardı.
Bugün ülke istikrarı ve bütünlüğünü koruma açısından bir tehlike olarak görülen Kürt sorununu doğuran ana sebeplerin başında Kürtçe ‘ye konan yasağın geldiğini söylemek yanlış olmaz. Dili yasaklanmış, aşağılanıp horlanmış büyük bir kitlenin kendisine dayatılan dile de onu dayatanlara da iyi bir gözle bakmayacağı, kendisini bir başkası olarak göreceği gerçeğini göz ardı edemeyiz.
Cumhuriyeti kuran Batılı kafa her şeyi teke indirme yolunu seçti. Ulus devlet ve ulus toplum projesi kapsamında farklı olan her şey ya yasaklandı veya değiştirilmeye çalışıldı. Müslüman halkın dini şiarları bile bu yasak ve değiştirmelerden kurtulamadı. Ülkede yaşayan herkes resmi ideolojinin tanımladığı şekilde Türk ve Müslüman olabilirdi ancak. Dayatılanlara direnenlerle beraber direnme potansiyeli taşıyan herkes baskı altına alındı veya imha edildi.
Kürt dili ve kimliği üzerindeki sistemli baskılar sadece resmi yasaklarla kalmadı. Bunun sahadaki pratik uygulamasına göç ettirmelerle destek sağlandı. Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgeler ekonomik açıdan zayıf bırakıldı ve Kürtlerin büyük şehirlere göç ederek zaman içinde asimile olmaları sağlandı. Batı Anadolu'nun büyük şehirlerine hâlâ devam etmekte olan göç vakıası, Kürt dili ve kimliği açısından ölümcül bir etkinin ana sebeplerinden biri olmuştur. Özellikle doksanlı yılların başından itibaren PKK ile çatışma gerekçesiyle boşaltılan köylerden göç ettirilenlerle beraber büyük şehirlere göçen Kürt nüfusun on milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Büyük şehirler dil ile beraber İslami inancın şekillendirdiği örf ve adetlerin de eriyip kaybolmasının zemini olmuşlardır.
Yetmişlerden sonra başlayan hızlı okullaşma ve eğitimde Türkçe dışında kalan dillere müsamaha edilmemesinin en çok Kürtçe üzerinde olumsuz etkisi oldu. Yetmişli yıllarda hiç Türkçe konuşanın olmadığı Kürt köylerinde bugün doğru dürüst Kürtçe konuşan birini bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiş. Böyle devam ettiği takdirde bu coğrafyada Kürt dilinin yakın bir gelecekte yok olma tehlikesi söz konusu.
Kürtçenin korunması ve yaşatılması adına yapılan hemen hiçbir faaliyet yok gibi. Devlet milyonlarca vatandaşının ana dilini koruyacak bir önlem almak şöyle dursun, o dili unutturmak için gereken her şeyi fazlasıyla yapmış. Sosyolojik olarak bunun ne tip sorunlar doğuracağı hiç hesap edilmemiş. Ve doğrusunu söylemek gerekirse devlet eliyle uygulanan bu asimilasyon planları terörü ortaya çıkaran ve besleyen ana kaynak olmuştur.
İki binli yılların başında iktidara gelen muhafazakâr kimlikli Ak Parti, Kürt dili ve kimliği üzerindeki baskı ve asimilasyonu kaldırma konusunda umut verici icraatlara imza attı diyebiliriz. Cumhuriyet tarihinde bir ilk olması sebebiyle atılan bu adımların önemli olduğunu kabul etmek lazım. Ana dilde eğitimin serbest olacağı umudu belirdi ve geleceğin daha iyi olacağı yorumları yapıldı.
Kürt dili ve kültürünün yaşatılması bu memlekete hayırdan başka bir şey getirmeyecektir. Bunun aksini düşünenler bu memleketin hayrını istemeyenlerdir ancak. Devlet Kürtçe yayınları yasaklamak bir yana, teşvik etmeli ve en kısa zamanda ana dilde eğitim hakkını tanımalıdır. Legal bir katliam demek olan asimilasyona devam kararı bu ülkenin huzur ve istikrarına indirilen en büyük darbedir.