Kürtler de burada, Araplar da burada, hep beraberiz, iç içeyiz. Ama onlarla komşuluğu bile kabullenemiyoruz, komşuluğu bile uzak ve soğuk buluyoruz. Suriye ile ilişkimiz anlatılırken “910 km, Irak’la bilmem şu kadar sınırımız” olduğu söylemi bile üzüyor insanı.
Güneyiyle olsun kuzeyiyle olsun ne Irak, ne de Suriye bizim komşumuz değil gibi.
Türkiye biziz, Irak biziz, Suriye biziz. Eğer komşularımız kimdir diye sorulacak olursa; Yunanistan’dır, Bulgaristan’dır, Ermenistan’dır, Gürcistan’dır.
Bugün kendi içimizdeki problemleri çözmek için ne zaman kendilerini hiç ilgilendirmeyen kâfirlerin diyarına gidilse “eyvah!” diyorum.
Söyleyin, hangisinden bir hayır gördük?
Cenevre’den mi, New York’tan mı, Moskova’dan mı, Soçi’den mi? Uzmanlar bir hesap yapsınlar, kendi insanımızla aramızdaki problemleri çözmek için yıllar yılı kâfir memleketlerine harcadığımız paralar ve enerji ne kadardır? Ve karşılığında ne elde ettik?
Bu soruyu bütün taraflara soru yorum, hem Türkiye devletine soru yorum hem de hak elde edebilmek için dışarılarda koşuşturan ve oralardan destek arayan Kürtlere soruyorum.
Allah aşkına önce şu kâfirleri çıkarın bir aradan.
Onlar kendi aralarındaki meşeleleri halletmek için Türkiye’ye mi geliyorlar, bizi mi aracı yapıyorlar?
Amerika, Meksika ile olan meselesini, diğer Güney Amerika ülkeleriyle olan dertlerini Türkiye’de, Türkiye aracılığı ve garantörlüğü ile mi hallediyor?
İspanya Katalonya problemini Türkiye üzerinden mi çözmeye çalışıyor?
İngiltere, çevresindeki muhalifleriyle Ankara’da mı buluşuyor, İstanbul’da mı ve bizim gözetimimizde mi buluşup çözüm arıyor?
Çin-Hong Kong meselesi İstanbul’da masaya yatırıldı da bizim mi haberimiz yok?
Japonya-Rusya ilişkilerindeki çıkmaz ve uzak doğunun dertlerinde bizmi hakem olduk?
Günümüz dünyasının tescilli eşkıyalarının şehirlerinde Müslümanların kendi iç meselelerinin halledilebileceğine ne kadar inanıyorsunuz, bunun bir tek örneğini göstere bilir misiniz?
Gelin şu dışarı gitme işine bir son verelim, aynı evde, aynı avlunun içinde oturuyoruz, birlikte bir oturup konuşalım, kapılarımızı bu müddet içinde dışarıya kapatalım.
Diplomasi adına trilyonları harcamaktan ve her defasında hüsrana uğramaktan da mı zor?