Keşke bunların toplamından birazcık da olsa hak, adalet ve insanlık çıksaydı! Üzerinden 95 yıl geçtiği halde devlet, ne yazık ki inkâr, asimilasyon ve imhadan öte bir anlam ifade etmemesi, bin yıllık kardeşlikten dem vuran bizler adına büyük bir utançtır!
Kendimi bildim bileli, Türkiye’deki seçimlerin konularından biri de her zaman Kürtler olagelmiştir. Yaşı yetenler hatırlayacaklardır, evvela Demirel ve oğul İnönü, “Kürt realitesini tanıdıklarını” söylemek zorunda kaldılar. Onları merhum Özal ve merhum Erbakan izledi. Ve olayın adına da “Kürt Sorunu” konuldu. Böylece Türkiye’nin bir Kürt Sorununun olduğu kabul gördü.
Bu konudaki en devrimci adımı da, “devletin inkâr ve asimilasyon politikalarına son verdikleri” sözleriyle Erdoğan attı ve çözüm süreci bağlamında bazı güzel şeyler daha yaptı. Ancak kandan beslenen ve dahası, artık dış güçlerin bir maşası olan PKK’nın terör eylemleri ve siyası kanadının da terörü destekleyici politikalarına rağmen yola devam etmek yerine güvenlikçi politikalara yöneldi. Hâlbuki Türkiye kamuoyunun ezici çoğunluğunun da desteğini alan Erdoğan, kardeşliğimizde yaşadığımız bu 80 yıllık fetret dönemini adil bir şekilde çözebilirdi. Ama olmadı, olmadı.
Ve şimdi yeni bir seçime günler sayıyoruz. Seçim değil, sanki savaş. Buna Cumhuriyet tarihinin en seviyesiz, en ilkesiz ve en ırkçı seçimi demek de mümkün… Tarafların birbirilerini ihanet, zillet ve bölücülük gibi sıfatlarla suçlamalarının başkaca bir izahı yok. Bu seçimde bazı ilkler de var. Örneğin, dün birbirilerine neler söyledikleri hala hafızalarda olan MHP ile Ak Parti’nin Cumhur İttifakı, CHP ile İP’in Millet İttifakı ve CHP’nin laiklik terbiyesinden geçen HDP’nin Millet İttifakına gayri resmi üyeliği…
İnsanlık adına beni korkutan şey ise, birbirilerine söylemedik söz bırakmayan partilerin, söz konusu Kürt-Kürtlük-Kürdistan olduğunda, derin bir huşu içinde 6 okun önünde eğilmeleri ve birer Atatürk-Atatürkçü oluvermeleridir! Ak Parti Atatürk’ün Milliyetçilik ve Devletçilik ilkeleri üzerinden Kürtlerin gasp edilen haklarını meşru gösterirken, HDP de Atatürk’ün laiklik ilkesi ve diğer bazı düşünceleri üzerinden Kürtlerin dini değerlerine amansız saldırılarda bulunuyor.
Cumhur İttifakının onur kırıcı, aşağılayıcı ve ırkçı olan Kürt-Kürdistan söylemini görüp mahkûm eden Kürtler eğer HDP’nin önceliğinin de tıpkı Atatürk ve CHP’si gibi Kürtleri kendi değerlerinden koparmak olduğu gerçeğini göremezlerse veya görmezden gelseler, kendilerine yazık ederler. Zaten aklıselim ile düşünen Kürtler, Millet İttifakına sığınmanın da akıl karı olmadığını ve bunun tıpkı yağmurdan doluya kaçmak gibi bir şey olduğunu da görüyorlar. Çünkü biliyorlar ki, inkâr politikalarının, Kürtçe yasağının, on binlerce masum insanın canına mal olan katliamların, binlerce köyün yakılarak terk ettirilmesinin, onca idam, sürgün ve mahkûmiyetlerin, adları değiştirilen yerlerin ve daha nice insanlık dışı eylemlerin mimarı CHP’dir ve hepsinin altında 6 oklu imzası vardır! Bu zulümlerden dolayı zerre kadar pişmanlık duymak şöyle dursun, bugün dahi eline fırsat geçerse, aynısını yapar! Kanına girdiği masum insanların sayısı en az CHP’ninki kadar olan diğer bir yapı da PKK’dır. Dolayısıyla emperyalistlerin Kürtlere biçtiği rolün, “ölünceye-öldürülünceye kadar öldürmek” olduğunu bile bile onların tetikçisi olan PKK’nın ve uzantılarının Kürtleri götürecekleri yer de bellidir. Daha insanca bir yaşam ve daha adil bir Türkiye için seçimlerin de ötesini görmek ve hele hele şiddete çağıran yapılardan uzak durmak gerekir. Tıpkı Mekke müşriklerinin uyguladıkları şiddete karşılık Hz. Muhammed (sav)’in ortaya koyduğu tavır ve işgalci İngilizlere karşı Gandi’nin izlediği yol gibi…
Türkiye’nin bekasına yönelik tehditleri yanlış yerlerde arayanlara şu dostane sözler söylenebilir: Kürtlerin gasp edilen fıtri haklarını iade etmediğimiz, Türklerle Kürtlerin bin yıldan beridir kader yoldaşı ve dindaş olduklarına bütün kalbimizle de inanmadığımız ve Kürdistan coğrafyasını da hem kardeşlerimizin yaşadıkları bir yer ve hem de Türkiye’nin bekasının sigortası olarak görmediğimiz sürece bu zilletten kurtulamayız!