Son günlerde ülke karıştıkça barış, kardeşlik, milli birlik, beraberlik, demokratik açılım ve benzeri kelimeler gündemden düşmez oldu. Olay biraz aile içi şiddetli geçimsizliğe benziyor. Kuşkusuz şiddetli geçimsizlik olan ailede tarafların önceliği aile bütünlüğünü korumaktır. Ancak maalesef her iki taraf da çok istediği halde beraberliğin devam edemeyeceği kanaatine bir süre sonra varırlar. Taraflara aile bütünlüğünün önemini, çocukların geleceğini, boşanmanın sosyal ve ruhsal yıkım olacağını anlatmak bu aşamadan sonra nafile. Her iki taraf bu konuda elinden geleni yaptığını, hiçbir fedakârlıktan kaçınmadığını bu işin tek taraflı fedakârlıkla yürütülemeyeceğini, evlilikten kısa bir süre sonra ihanetlerin başladığını 80 yıllık çabaya rağmen artık daha fazla uzatmanın bir anlamı olmadığını söyleyecektir. Bu aşamadan sonra tarafların anlaşmalı boşanmaları ya da kaza’i (yargısal) boşanmaları kaçınılmaz olacaktır. Boşanma ilk etapta hiç kimsenin özellikle ailelerin, dost ve akrabaların hiç de razı olmadığı bir durumdur. Ancak boşanmadan yarar uman hainler ya da başka nedenle bu aileye düşman olanlar hararetle bunu isteyebilirler.
Boşanma kaçınılmaz hale gelmişse kuşkusuz anlaşmalı boşanma en az hasarlı olan yöntemdir. Taraflar bir protokolle mallarını paylaştırır, velayet sorununu aralarında hallederler. Ancak anlaşma olmadığı takdirde medeni bir ayrılık için, medeniyet (tek dişi kalmış canavar) sahiplerine müracaat kaçınılmaz olur. Hatta bazen taraflar istemese de asayişin temini için re’sen harekete geçen “canavar” ya da “medeni dünya” boşanmayı fiilen infaz eder.
Halen böyle boşanma davaları Irak’ta ve Afganistan’da devam etmekte. Irak’ın üçe veya dörde bölünme ihtimali söz konusu. Kısa zaman önce de Yugoslavya’da gerçekleşti. Bu boşanmanın nasıl gerçekleşeceğini Basralı Ömer çok veciz bir şekilde ifade eder. “Önce demokrasi yağar göklerden; Sonra özgürlük geçer üstümüzden Palet palet...Ve insan hakları namlularından. Yüzü maskeli adamların saniyede bilmem kaç bin adet. Demokrasi bizim evlere de isabet eder. Bir gün sonra anlarız kol bacak ve kaflarımızın koptuğunu”
Ailenin kurtuluşu birbirini teslim almak gayretlerinden vazgeçip topyekûn Allah’a teslim olmaktan geçiyor. Buna da taraflar değil yanaşmak, ağızlarına dahi almıyorlar. Çünkü evlilik akitlerinde laiklik ve demokrasi üzerine yemin edilmiştir. İhtilafların hangi mahkemede çözüleceğine karar verilmemiş ise de İslam’a götürülmeyeceğine baştan karar vermişler.
Şiiri okumayanlar için ekliyorum.
Ben Basra’dan Ömer...
Belki haberin yoktur diye yazıyorum Franks;
Önce demokrasi yağdı göklerden
Sonra özgürlük geçti üstümüzden
Palet palet...
Ve insan hakları namlularından
Yüzü maskeli adamların
Saniyede bilmem kaç bin adet.
Demokrasi bizim eve de isabet etti
Bir gün sonra anladım ayaklarımın koptuğunu
Babamın vücudunda
Tam on sekiz adet
İnsan hakları saymışlar.
Annem zaten yoktu
Ben doğarken
İlaç yokluğundan ölmüş.
Ambargo falan dediler ya
Anlamadım, çocuk aklı işte
Sen daha iyi bilirsin...
Sizde de barış böyle midir Franks?
İnsan hakları çocukları yetim,
Ve ayaksız bırakır mı orada da?
Ya demokrasi?
Güpegündüz pazara düşer mi?
Ve zenginlik...
İnsanları korkudan uykusuz bırakır mı?
Ve kuşlar gökyüzünü terk eder mi orada da?
Babamla söylediğim son dua dilimde,
Ayaklarım hastanede
Ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar
Elimde kaldı...
Çocuğun var mı Franks?
Al... Çocuğuna götür onları
Bir işe yarasın.
Kim bilir baktıkça,
Belki beni hatırlarsın
“Bu nasıl demokrasi Franks.?
Dağı, taşı, yeri yaktı
Merhamet, hür dünyaya
Bu kadar mı Irak’tı?....
Doğruhaber Gazetesi