Kürtçe-Kurmanci
Kendimi dağ eteklerinden dönmüş biri olarak görüyorum. İdrak eder yaşlara ulaştığım 80'li yılların sonu 90'lı yılların başlarında yaşadığımız devlet zulümleri karşısında, Kürtlerin haklarının mücadelesini verdiğini iddia eden PKK'nın söylemleri mazlum Kürt çocukları gibi bizleri de etkiliyordu.
O yıllarda Kürtlerin yaşadığı devlet zulmünün haddi hesabı yoktur. Zulmün her çeşidini yaşamıştır. Kürtlerin yaşadığı devlet zulmünü izah ederken zaman zaman şu örneği veririm:
Biri avukat iki oğlu İHYA DER davasından cezaevinde iken, geçen Aralık ayında vefat eden amcam, 90'ların başında Elazığ'ın Alacakaya krom ocaklarında iki bekçiden biri iken, gece PKK'lı grup ocağı basıyor. Ellerinde sadece kırma tüfek olan bekçiler, niye PKK ile çatışmaya girmediniz diye Elazığ'ın meşhur işkence merkezi olan Bin Sekiz Yüz Evler'de günlerce ağır işkencelerden geçirildikten sonra cezaevine konuluyorlar. Dokuz ay sonra çıkarıldıkları mahkemede serbest bırakılıyorlar. Cezaevinden yeni çıktığı günlerde amcam çarşıdan eve doğru gidiyor, okuldan çıkmış olan oğlu babasını görüyor ve babam ile eve gideyim düşüncesiyle babasının yanına sokulup yürümeye başlıyor. Amcam, yanına sokulan oğluna okuldan mı geliyorsun diye soruyor, ardından da “kimin oğlusun?” sorusunu soruyor.
Bu garip diyalog, gençliğimizin o ilk günlerinin sohbet meclislerinde amcam garipsenerek anlatılsa da, ben sonradan öğrendim; zulmün, babaları çocuklarını dahi tanımayacak hale soktuğunu.
Köylerde ve şehirlerde devam eden fiziki devlet zulmü yanında, Kürtlere yönelik sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi haksızlıklar, biz Kürt gençlerini isyan duygularına sürüklemişti. Bu isyankar ruh hali ile dağ eteklerinde iken, Hizbullah Cemaati'nin yüzlerce camide yüzbinlerce genci kapsayan İslami çalışmalar kapsamında, İslam ile tanışıp, yeniden doğdum. Zulme karşı müslümanca da başkaldırılabileceğinin yanında, PKK'nın gerçek yüzünü ve sadece devletin değil, PKK'nın da zulmeden bir örgüt olduğunu öğrendim.
Bir taraftan devletin 70-80 yıllık zulmü ve devlet terörü, diğer taraftan PKK'nın Kürt halkına baskısı, zulmü ve Kürt halkı içinde işlediği katliamlar… Öyle ki 90'lı yılların ortalarından itibaren Kürtler yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kaldılar. Yüzlerce köy boşaltıldı ve yakıldı. Köylüler hazırlıksız bir şekilde elde avuçta ne varsa elden çıkarıp per perişan bir şekilde şehirlere göç ettiler.
Hiç unutmam, dedem dayımla beraber köyden çıkıp perişan bir şekilde Elazığ çevresine yerleşmişlerdi. Ben de üniversite 1. sınıftayım. Küçüklükten yetim büyüdüğümüz için, büyük abim zor şartlarda okutuyordu bizi. Bu halimle bazen bir torba un alacak kadar bir parayı, dayımın rencide olmasını istemez, götürür hasta dedemin yatağının yastığı altına bırakırdım.
90 yılın devlet zulmü ve 90'lı yılların göçleri, Kürt halkına çok acılar yaşattı. Kürt halkı bugünlerde yine yollara düşmüş. Evinden aldığı üç beş parça yatak yorgan ile bilinmez bir sefalete kaçıyor. Bu manzarayı görünce zulmün, göçün ne manaya geldiğini bilen biri olarak yukarıda bahsettiğim dönem ve acılar aklıma geldi. Ancak bu defa köylüler değil göç eden, PKK'nın öz yönetim ilan ettiği, çoğu da HDP'ye oy vermiş şehirlerin, ilçelerin halkıdır. PKK'nın hendek ve barikatlı öz yönetiminden, devletin sokağa çıkma yasaklarından ve daha da önemlisi şehir içlerine taşınan devlet ve PKK arasındaki çatışmadan, evlerinin delik deşik oluşundan kaçıyorlar.
Kürt halkı kendi ülkesinde Suriye halkına; Sur ilçesi de Suriye'ye dönmüş durumda. Sorunun temel müsebbibini ve kaynağının Kemalist rejim ve bu yaşananlarda devletin, hükümetin payı olduğunu söylesek de, son yaşananların sorumlusu HDP/PKK'dır.
PKK sadece Türkiye Kürdistanında sorun değil, aynı zamanda diğer Kürdistan parçalarında da Kürt halkı için(de) sorundur. Barzanili KDP'den gelen açıklama da bu yönde:
“Kürt kurtuluş hareketi (KDP) ve Kürdistan halkının önünde sizler sorunların kaynağı oldunuz… Kürt milletine sorun ve engel çıkarmaktan başka ne yaptınız?
“Sizin Kürdistan bölgesine neler yaptığınızı Kürdistan halkının bilmesi ve bu zulmünden haberdar olması için harabeye dönmesine sebep olduğunuz 500 köy ismini verebiliriz. Oralardaki köylerde hayat adına bir şey kalmadı ve insanlar göç etti. Kürdistan hükümetinin bu köyleri yeniden inşa edip hizmet götürmesine de izin vermediniz. Kürtlerin hayatını karıştırmak sizin mesleğiniz olmuştur. Bu sebeple de Türkiye'deki birçok köyde hayatı ortadan kaldırmak ile meşgulsünüz. Sizin bu yanlış siyasetiniz yüzünden o bölgedeki halkın huzuru kalmadı ve göç yollarına düştüler. Kürdistan halkının sizi tanımasının vakti gelmiştir.”