Durup dururken komplo teorileriyle milletin moralini bozan söylemlerden nefret ederim, bu tür yazıları ve kitapları hiç okumam, tavsiye de etmem.
Seksenli doksanlı yılların en çok satan Yahudilik Masonluk ve benzer kitaplardan hiç mi hiç hoşlanmazdım. Çünkü o kitapları okuyan birisine sorsanız özet olarak söyleyeceği şey şu olurdu:
“Efendim her taraftan kuşatılmışız, adamlar her yeri ele geçirmişler. Onların olmadığı hiçbir yer yok. Şu anda bizim konuşmamızı izliyorlar, attığımız adımlardan, aldığımız nefeslerden hep haberdarlar. Türkiye'nin her noktası Mossad tarafından, CIA tarafından, bilmem ne örgütleri tarafından ele geçirilmiş durumda. Kısacası direnmenin anlamı yok, şu saatten sonra teslim olmaktan başka çare yok…”
Söylediğim gibi genellikle bu şekilde insanımızın moralini bozmak, daha baştan teslim olmaya yönelik söylemlerdir bunlar.
Elhamdülillah bizler hiçbir zaman moralini bozmayan, bütün zamanlarda kazanacağımıza inanan müminleriz.
Fakat şu anda dile getirmeye çalıştığımız kuşatılmışlığımız bir komplo teorisi değil hepimizin naklen izleme imkânını bulduğumuz bir hakikattir.
Çok kısa bir zaman dilimi içinde yaşadığımız ülkenin güneyine, ümmetin orta noktasına, yani Irak ve Suriye içlerine ABD tarafından bir hamlede 906 tır her çeşit silah girdirilmiştir. Dünyadaki birçok ülke bile bu kadar silaha sahip değildir.
Bu silahlarla Türkiye resmen kuşatılmıştır. Velev ki öyle olmasa bile Ümmet kuşatılmıştır.
Ayrıca okuduğumuz kadarıyla Amerika yönetiminin bütün birimleri Türkiye'ye karşı resmen bir savaş hazırlığında. Şu anda bunun gerekçelerini hazırlamakta, dünyaya sunacağı bahaneler için malzeme toplamakla meşgul. Türkiye teröre, özellikle el-Kaide'ye destek vermekle itham ediliyor.
Avrupa ülkeleri de aynı hızla çalışmakta, bütün kurumlarıyla Türkiye'ye karşı seferber olmuş durumda. Zaten ABD ne derse onu yapmaktan başka çaresi de yok.
Aklımız erdiği günden bu yana Amerika ile hiç bu kadar fiili bir çatışmayla karşı karşıya gelinmedi zannedersem. Başta Kıbrıs harekâtı olmak üzere son elli yıl içerisinde bir takım gerginlikler olmuşsa da ambargodan öteye geçmemişti.
Çok sıcak günlerden, hatta saatlerden geçiyoruz.
İşin bir başka acı yönü, gerek Türkiye'nin gerek İslam ümmetinin bu kuşatılmışlığına karşı İslam coğrafyasından ciddi anlamda direnecek bir nokta da göremiyoruz. Tam aksine körfezin hain kralları ümmet adına direnme ihtimali olan noktalara karşı Amerika adına hücuma geçmiş durumda. İslam ümmetinin alın teri ve zenginliğinin üzerine çöreklenmiş olan bu krallıklar kuşatmada başı çekmektedirler.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bu kuşatmaya ülke içerisinden destek veren ciddi odaklar var.
Söylediğimiz gibi bütün bunları hepimiz naklen izliyoruz.
Eğer yanlış yapmıyorsak hiç mi hiç korkmuyoruz, paniklemiyoruz. Yeter ki yanlış yapmadığımıza inanalım.
Eğer bu kuşatılmışlığımız Allah adına, İslam ümmeti adına başımıza gelmişse, Rabbimizi razı etmek istediğimizden başımıza gelmişse, bu kuşatmanın yarılacağından asla şüpheniz olmasın.
“…Kim Allah'tan korkar(ak hareket eder)se Allah mutlaka onlar için bir çıkış açar ve hiç hesap etmediği yerden rızıklandırır. Ve kim Allah'a tevekkül ederse o ona yeter ve Allah kendi emrini yerine getirendir…” (65/2,3)