Hâlâ akletmez misiniz' diyen Rabb'in nidasıyla...
Peki ebeveyn olarak sadece bunlarla yetiniyor muyuz?
Televizyonu onlara bakıcı, telefonu arkadaş kılarak bu direnişimize var gücümüzle devam ediyoruz aşkla, şevkle(!)...Hemen ağladıklarında, bir şey istediklerinde ve bunun üstesinden gelmeyi beceremediğimizde telefonları, televizyonları açıveririz ki ağlayıp rahatımızı kaçırmasınlar...Ne izledikleri ne dinledikleri önemli mi peki? Sesleri, çıtları çıkmasın kâfi..Bedenen burda olsun ama ruhen başka yerde olmasının pek de önemi yok açıkçası...Buna ek olarak onları susturmak adına onlara açtığımız çoğu çizgi filmlerde de aşk sahneleri dönebiliyor. Za'fa düşen çocuk ise ister istemez bunu model alıp o kimliğe bürünebiliyor. Ama kimin umurunda? Çocuğun sesi, çıtı çıkmasın kâfi...
Yine okulların açılışının ilk günlerinde defter, çanta kitap, kalemlik gibi okula dair ne var ise A'dan Z'ye üzerinde s...man, w...ks, b...by, e...sa gibi çizgi film karekterleriyle, kezâ ellerindeki b...by bebeklerin İslam çerçevesine aykırı renk renk mini etekleri, şortları, büstiyerleri, askılı elbiseleri ile bu ahlâksızlık yavaş yavaş beyinlere enjekte ediliyor veya dijital ortamda - özellikle erkek çocuklarının- gözü dönmüşçesine terör estirmeleri ve verilebilecek birçok örnekle çocuğun ahlak tuğlalarını masumca yıkmaya yetebiliyor...
Hülasa, sanat/medya adı altında damarlara kadar enjekte edilen, bir çift ayakkabı adına annesini merdiven boşluğuna iten, medyada fenomen olmak için anneannesinin kafasında yumurta kıran şahsiyetsiz, kimliksiz bir nesil yetiştirilliyor...
Hasıl-ı kelam, uzun uzadıya kelime israfına girmek yerine siz, insan olma hasebiyle mesuliyet altında olan anne/babalar;
Daha vaktiniz varken, henüz çocuklarınızın kanları tam emilip kurban gitmeden kendinizi hesaba çekin o din gününde El-Hasib sizi hesaba çekmeden önce...
Bu çocuklar kimin kurbanı, kimin kıskacında, kimi rol model alıyor, şahsiyetinde bozuk kimlik taşıyor mu?
Bu çocuklar nasıl konuşuyor, nasıl yürüyor, nasıl giyiniyor, nasıl gülüyor? Bir bakın! Kimin kimliğine uygun bir şahsiyete bürünüyor? Ümmete yakışan bir şahsiyet kimliğine mi yoksa sözünü ettiğim kesimin alkış tuttuğu bir şahsiyete mi?
Şuna da değinmek gerekir ki yarın bir gün istemediğiniz bir çocuk profiliyle karşı karşıya kaldığınızda kimseyi suçlamaya hakkınız yok malesef, çünkü çocuğunuza ahlâk dersi vermek görevi ne sözüm olan bu kesime ait ne de şu an var gücüyle çalışıp çocuklarınızı ele geçirmek isteyen medyaya. Çünkü herkes kendi işini yapıyor... Ve diyoruz ki çocuğunuz için siz yoksanız hiç kimse yoktur!
Siz, çocuğunuza Hz. İbrahim’den(a.s.) bahsetmezseniz birileri gelir sizin çocuğunuzu İbrahim Tatlıses yapar, siz ona İsmail(a.s.) gibi kurban olmayı öğretemezseniz birileri gelir çocuğunuzu kendi adına kurban eder!
Bunun için de elbette ebeveynin Hacer, İbrahim olması gerek...Siz İbrahim, Hacer olmadıkça da çocuklarınızın İsmail olmasını beklemeyin! Buna gerçekten hakkınız yok!
Onlara bir şahsiyet kimliği kazandıracaksanız Hz. Meryem'in iffetini, Hz. Fatma'nın hayasını, Peygamberimizin güzel ahlakını, Hz. Ebubekir'in cömertliğini, Hz. Ömer'in adaletini, Hz. Hamza'nın cesaretini ve nice İslami şahsiyet sahibi olan kimlikleri kazandırmaya çalışın!
Onlara bir şahsiyet kaftanı giydirecekseniz İslam davası uğruna canını feda eden Mevdudi, Seyyid Kutup, Hasan El-Benna, Malcom X gibi ulvi şahsiyetlerin kaftanını giydirin ki iman bayrağını bir adım öne götürme nimetinin şükür ve sürurunu yaşasınlar.
Yazıma son verirken; bu ümmete yakışır bir nesil inşa etmenizi Cenab-ı Vacibül Vücud Hazreti Allah'tan niyaz ederim...