Tüm gündemi salgın işgal edince, diğerleri pek konuşulmaz oldu.
O denli bulaşıcı, hızlı ve yaygın ki, başka şeyleri unutuverdik!
Halbuki başta Filistin, Suriye, Yemen, Libya olmak üzere İslam coğrafyasındaki yıkım hallerinde bir değişim olmadı.
Hatta siyonistler gibi bazıları, fırsat bulmuşken dozu şiddetlendirmeye başladı.
En göze çarpanlarından biri de Libya'daki siyonist uşağı, emekli general Hafter oldu.
Malum, çok ilginç bir şekilde Hafter lehine, hemen herkes ittifak etmişti.
Rusya'sı, Amerika'sı, Suud'u, Birleşik Arap Emirlikleri'si, Mısır'ı, hatta Esed'i, hepsini İslam karşıtlığında birleştirivermişti.
Hatta şıracı-bozacı gibi, bir de birbirlerinin meşruiyetini ilan etmezler mi!
Birbirlerine karşılıklı büyükelçiler atayarak..
Hatta büyük hamileri Rusların istek ve de desteğiyle Libya'ya Suriye askerlerini de yığmışlardı.
İçerideki vahşi işlerini cümle düvelin desteğiyle halledince, boş oturacak değillerdi ya!
Hatta, hatırlanacaktır, Libya meşru hükümeti yanında yer alan Türkiye, bizzat Cumhurbaşkanı düzeyinde girişimlerde bulunmuştu da, bazısı sonuçsuz gibi kalmıştı.
İşte tüm bunların saikiyle Hafter emeklisi ve güçleri epeyce bir ilerleyip coşmuştu.
Öyle ki başkent Trablus'u 1-2 günde ele geçireceklerini büyük bir iştahla söyler hale geldiler.
Tam da salgının, neredeyse tüm dünyaya hızla yayılmaya başladığı günlerde uluslararası tarafların ateşkes çağrılarına da kulak asmadılar.
Sonrasında göstermelik ateşkes kabulleri olsa dahi, sahada uygulamadılar.
Lâkin, son süreçte Türkiye'nin de ciddi desteği ile meşru hükümet epeyce bir toparlandı,
Birçok yeri geri aldı.
Sahillerin kontrolünü ele geçirdi.
Komşu Tunus sınırlarında da Hakimiyet kurdu.
Öyle ki, en son dün Tunus Cumhurbaşkanı Libya'da meşru hükümeti desteklediğini ilan etti.
Halbuki henüz dün, Tunus Dışişleri Bakanı aksi açıklamalar yapmıştı.
Zaten Tunus'un politikasının da bu yönde olduğu biliniyordu.
Hatta Türkiye’nin, bizzat Cumhurbaşkanı düzeyindeki ziyareti bile istenen politika değişikliğini getirememişti.
Dün ise işte böyle bir açıklama geldi.
Doğrusu, Özellikle de Filistin meselesindeki açıklamaları cihetiyle çok güzel mesajlar veren Tunus'un, çiçeği burnundaki Cumhurbaşkanı Kays Said'in gerçek kişiliğini, ileriki süreçte ortaya koyacağı politikalar üzerinden görme imkânı bulacağız.
Anayasal cihetle bizzat kendisine bağlı Dışişleri Bakanı ile iyi polis-kötü polis rolü mu oynuyorlar, yoksa Kays Said, gerçekten de derin eski devlet geleneğine zıt refleks mi gösteriyor, anlayacağız.
Lâkin, nihayetinde Tunus'un Libya politikasındaki bu değişiklik, dengeleri ciddi bir şekilde değiştireceğe benziyor.
Öyle anlaşılıyor ki, virüs fırsatçılığı ile coşan Hafter emeklisi, düşündüğünün tam tersi bir durumla karşı karşıya kalmış oldu.
E, herhalde virüs de zalimlerden yana olacak değil ya!