Geçenlerde ziyaret ettiğimiz bir dostumun dört yaşındaki çocuğu benim dikkatimi çekti. Küçük çocuk parmaklarını şekilden şekle sokarak babasına bu nedir? diye soruyordu. Çocuk kendi küçük dünyasında bu işaretlerin bir manayı barındırdığını biliyordu. Her parmak işretine de; “bu iyi midir? Kötü müdür?” diye babasına soruyordu… Her parti'nin ayrı işareti olan bu siyasi rekabet o kadar fazlalaşmış ki başta küçük çocuklarımız olmak üzere halkımızın dünyasını fazlasıyla işgal etmiştir.
Özellikle Doğu ve Güneydoğudaki çocuklar batı illerindeki çocuklardan çok daha fazla bu algının pençesindeler. Hatta bu bölgedeki 10 yaşındaki bir çocuk batı illerinde yaşayan 30 yaşındaki birisinden daha fazla siyasi kimliklidir diyebilirim. Tabi bunun farklı nedenleri varken bunlardan bir tanesi de bu günlerde yaşadığımız partiler arasındaki dilin ve rekabetlerin çok sert oluşundandır. “Fay hatları” oluşturan bu dilin değişmesi gerekir. Neticede savaşa değil seçime gidiyoruz.
24 Haziran seçimleri yaklaşırken bu dil gittikçe daha da sertleşiyor. Geçmiş seçimlerde bunu daha çok “HDP baskısı” ve HÜDA PAR'lılara saldırı üzerinden dillendiriyorduk. Ancak şimdiki pozisyonu buna müsait olmadığından sesi-soluğu çıkmıyor. Bunu daha çok medya karşısında olan farklı partilerde görüyoruz. Mesela, Saadet Partisi ve MHP teşkilatları arasında çıkan kavgada, vekil adayı yaralandı ve hastaneye kaldırıldı… CHP adayı İnce'nin miting meydanında TRT'yi ağır eleştirmesi sonrasında, TRT aracına saldırı oldu...
Buna benzer farklı olaylarda oldu. Çünkü parti liderleri birbirini bir kaşık suda boğmak istiyorlar. Olmadık iddialarda bulunuyorlar. Örneğin; Muharrem İnce, “Erdoğan, Parti kurarken FETÖ'den izin aldı” diye ağır bir suçlamada bulundu, Erdoğan yalanladı, delil istedi… Ya da “Temel Karamollaoğlu rakı içiyor” diye paylaşılan fotoğrafın sahte olduğu anlaşıldı… Tabi bu söylemler sosyal medyada farklı boyutlara eviriliyor ve halka yansıması gerginlik olarak dönüyor.
Seçim atmosferleri sona doğru gerilim daha da artar ve seçim gecesi zirveye çıkar. Daha fazla gerilimin yaşanmaması için başta parti liderleri sorumluluk almalıdır. Çünkü sahada çalışan parti teşkilatları ve taraftarları lidere bakarak pozisyon alırlar. Liderin durduğu yer neresiyse, herkes oradan başlayarak kendilerini konumlandırır.
Sonuç olarak; Lider ve teşkilat arasında bir bağ vardır. Yukarıdan aşağıya düşen taşın ağırlığı artar ve yere öyle çarpar. Liderden çıkan bir mesajın da aşağı teşkilatlara inene kadar ağırlığı ve etkisi artar. Fotoğrafın bütününe baktığınızda; parti liderinden sözcüsüne, yazarından televizyon yorumcusuna, parti teşkilatından sivil toplum kuruluşlarına kadar hepimizin içinde olduğu bir sorumluluk alanı çıkıyor. Liderler şiddet, küfür, hakaret, iftira, yalan haber gibi konularda “fikir enginliğine” sahip olsalar herhalde toplumda “fay hatları” minimize olur.