Listeler demeden önce biz bunu defalarca dile getirmiştik;
Türkiye'de İslamî bir muhalefete, Müslümanca muhalif ve etkin bir duruşa şiddetle ihtiyaç vardır…
Bu ülkedeki ve hatta bütün bir Orta Doğudaki İslamî Muhalefet boşluğu başka hiçbir şeyle doldurulamaz.
Şu anda bir takım Sivil Toplum kuruluşlarıyla kendimizi avutsak da bu ve benzeri oluşumlar mevcut rejimin gazını almaktan ve ona meşruiyet kazandırmaktan öteye gidemezler.
Aslında listelerden bizim bu konuda bir beklentimiz, bir ümidimiz yoktu fakat bunu herkes net bir şekilde görsün, sonra söyleyelim istedik.
Özellikle iktidar partisinin listesine dikilmişti gözler, on iki yıllık iktidarları döneminde kendi kadrolarından yediği darbeler neticesinde akıllanmış mıydı acaba?
Çoktandır iktidar milletvekillerinin büyük bir kısmı, belediye başkanları, il başkanları ve bu parti içinde sözü geçenlerin tamamına yakınının isimleri İslam'la özdeşleşmiş kişiler değildi. İslam denilince o bölgede akla ilk gelen isimler değildi, İslam adına taşın altına elini koyan, İslam davasına omuz veren isimler değildi. Büyük bir kısmı ya devletçi bürokrattı, ya iş adamıydı, ya müteahhitti, ya fabrikatördü, kısacası patronlardı.
Açıklanan son listede eskilerin yerine bir takım yeni yüzler gelmiş olsa da, beklenen anlamda hiçbir değişikliğin olmadığını görüyoruz.
Ve bunların büyük çoğunluğu tehlike anında gemiyi ilk terk edecek tipler. Hepsinin en azından bir B planı var, hepsi de Erdoğansız günler için çoktan hazırlar. Kurulu düzenlerini ve dönen çarklarını diğer zamanlarda da çalışacak şekilde ayarlamışlardır
Onun için diyoruz ki, bu ülkede tez zamanda İslami Muhalefet oluşmalıdır.
Söz konusu muhalefeti oluşturacakların bir kısmı Ankara'dan, Meclisten olabileceği gibi bu konuda Müslümanlar Ankara'ya mahkûm olmadıklarının bilincine varmalıdırlar.
İslami Muhalefeti daha somut bir şekle büründürecek olan Şûrâ Meclislerini oluşturmalıdırlar.
Bunun için tabanı güçlü, İslam için bedel ödemiş Tevhidî düşünceye mensup Müslümanlar sorumluluk üstlenmelidirler.
Siyasi şuura sahip İslam uleması bu konuda bir adım öne çıkarak bu işe öncülük etmelidirler.
Ülke içinde ve ülke dışında üst düzeyde emr-i bilmağruf, nehy-i anilmünker yapacak olan İslami Muhalefet veya daha somut haliyle İslami Şûrâ asla Ankara'ya mahkûm olmadığı gibi, dört sene sonra yapılacak seçimleri beklemek zorunda da değildir.
Çünkü parçalanmakla karşı karşıya olan ümmetin bunu beklemeye tahammülü olmadığı gibi, akıtacak kanı da kalmamıştır damarlarında.
Müslümanlar Ankara'sız da neler yapabileceklerini tez zamanda göstermelidirler.
Açıklanan seçim listelerinin de işaret ettiği gibi derhal bir İslami Muhalefet oluşturulmalıdır.
Ve İslâmî Muhalefet öncelikle mevcut sistemin alternatifi olacaktır, doksan yıldan bu yana insanımıza zoraki dayatılan bu rejimin muhalifi olacaktır.
Mevcut rejim bugün her ne kadar birazcık yumuşamış ve törpülenmiş gibi görünse de, kuruluşundaki hedeflerinden asla vazgeçmemiş, fırsatını bulduğunda dişlerini göstermektedir.
Aynı zamanda mevcut iktidar, İslâmî Muhalefetin sıcak nefesini her an ensesinde hissedeceği için İslâmî çizgiden iktidar eliyle sapmalar daha az yaşanacak, Müslüman halkın talepleri ciddiye alınacaktır.
İslami Muhalefet toplumsal ve bireysel anlamda her türlü grileşmenin, her türlü bulanıklığın ve sapkınlığın önündeki yegâne engel olacaktır.
Allah'ın izniyle Müslümanlar bunu başaracaktır, bu potansiyeli bünyelerinde taşımaktadırlar.
İslam'ın yazılı hukuku olan Mecelle'de bir kural vardır; Bir şey tamamen elde edilemezse tamamen de terk edilemez.
Önceki ay düzenlenen Diyarbakır Çalıştayını bu anlamda atılmış bir adım olarak düşünemez miyiz?