Lübnanlı rehineler, pilotlar, Beşar Kadumi: Dünyanın sevinçleri ve acıla

Sait ŞAHİN

Suriye’deki muhaliflerin dokuz Lübnanlı’yı kaçırma eylemine karşılık, Ağustos ayında THY’nın Beyrut seferini yapan uçağın iki Türk pilotu, Lübnanlı bir grup tarafından kaçırılmıştı. Grup, pilotlar karşılığında Suriyeli muhaliflerin elinde bulunan Lübnanlıların serbest bırakılmasını istiyordu. Aylardır süren pazarlıklar sonucunda, rehineler karşılıklı olarak serbest bırakıldı. Rehinelerin serbest bırakılması ile sevinçler yaşandı.

Başbakan Erdoğan bizzat ailesi ile birlikte pilotları karşıladı ve bu sevince ortak oldu. Bunlar güzel şeyler; insanların sevinci, sevindiriyor insanı. Lakin bu kaçırmalar, pazarlıklar, serbest bırakmalar ve sevinçler, benzer bir hadisenin bir türlü sevince dönüşmeyen kahredici acısını hatırlatıyor insana.

Suriye’de kaçırılan Filistin asıllı Beşar Kadumi’den 14 aydır haber yok. Aslında Beşar Kadumi, Türk gazeteci Cüneyt Ünal ile birlikte kaçırılmıştı. Cüneyt Ünal, kaçırıldıktan 3 ay sonra CHP’li vekillerin araya girmesi ile serbest bırakılmıştı. CHP’lilerin aracılığında Cüneyt Ünal serbest bırakılırken, Beşar Kadumi pazarlık dışı kalmıştı. (CHP ve Esed’in başörtü ve din düşmanlığı göz önünde bulundurulduğunda eşi başörtülü ve dindar-mütevekkil bir aile olan Beşar Kadumi’nin pazarlık dışı kalması pekala anlaşılıyor! Beşar Kadumi’nin aile yapısı farklı olsaydı sonuç da farklı olabilirdi.)  Beşar Kadumi’nin Türk eşi Arzu Kadumi ve çocuklarının acısı devam ediyor ve kimsesizliklerine, sahip çıkılmayışlarına yanıyorlar. Acılarını sevince dönüştürmek için -Allah’ın dışında- bildikleri bir adresleri de yok.

Diğer kaçırılanların her birinin serbest kalışında bir adres girdi devreye. Cüneyt Ünal’ın adresi ilginç bir şekilde CHP oldu. Suriyeli muhaliflerin kaçırdığı Lübnanlıları kurtarmak için Lübnanlı grubun operasyon yaptığı yer ise, Suriye olmadığı gibi, kaçırdığı kimseler de Suriyeli muhalifler olmadı. İlginç bir şekilde Türk pilotları kaçırdılar ve Suriyeli muhaliflerin elinde rehin tutulan Lübnanlıları serbest bıraktırmakla da adrese isabet etmiş olduklarını gösterdiler.

Kaçırmalar, aracılıklar, karşı operasyonlar, üzerinden pazarlıklar yürütülen devletler ve yapılar, Suriye’deki savaşın açık ve örtük ilişki ve taraflarını ele veriyor. Kim kimin yanında, kim kiminle ilişkili ve üzerinde etkili. Değinmek istediğim asıl mevzu bu değil tabi.

Biz yine serbest kalanların ve aracı olanların sevincine ve hala rehin tutulan Beşar Kadumi’nin, bir de adresi olmayan ailesinin ve adres olamayanların acısına dönelim.

CHP’lilerin aracı olduğu Cüneyt Ünal’ın serbest bırakılması pazarlığında hesap dışı kalan Beşar Kadumi, hükümetin pek tabii devreye girdiği pilot ve Lübnanlı rehinelerin pazarlığına niçin sokulmadı? Beşar Kadumi’nin de –eğer yaşıyorsa- kurtarılabileceği çok uygun bir pazarlık ortamı oluşmuştu. Çünkü Lübnanlı grubun nezdinde, kaçırılan Lübnanlılar konusu hayat memat meselesiydi. Dokuz Lübnanlı’ya karşılık iki pilotun yanına Beşar Kadumi de çok rahat konulabilirdi.  Bilmiyorum, belki pazarlıklarda söz konusu olmuştur ancak bu konuda herhangi bir bilgi paylaşılmadığından bunları dile getiriyorum.

Acıları çok bir dünyada yaşıyoruz. Halk ifadesi ile müslümanlar olarak adeta acıların çocuğu olduk. Öyle ki her yanımız acı. Bu yüzden karşılaştığımız sevinçler bizde benzer sevinçleri çağrıştırmaktan ziyade, zıddı acılar hatırlatıyor. Çevremizdeki sevinçlere, buruk bir sevinçle anlam veriyoruz ama kalbimize dokunan, acı oluyor.

Ateş düştüğü yeri yakmakla kalmıyor, bizim kalbimizi de vicdan sahiplerinin yüreklerini de yakıyor. Dünyanın yaşanan acılarının etkisiyle kalbimiz bazen nefes almakta zorlanıyor.

Bütün acılara rağmen bizi ayakta tutan inancımızdır. Çünkü biz biliyoruz ki, dünyanın acıları da sevinçleri de ağlamaları da gülmeleri de burada kalıyor. Ebedi sevinç ve acı, gülme ve ağlama ahirette yaşanacak.

Her şey burada bitmiyor ve biz de her şeyi burada bitirmekle memur/vazifeli değiliz. Gidin mezarlıklara, on milyarlar; saray ehliyle zindan ehliyle, zalimiyle mazlumuyla, ağlayanıyla güleniyle orada yatıyor. Nasıl yaşamak adına ibret tablosu akibetler!

Her şey ahirette ve Allah’ta bitecek. Geliş O’ndandır, dönüş O’nadır; işler ona döndürülür, hesap görücü O’dur. Bize düşen de bu inançla sorumluluklarımızı, önümüze konulan çerçevede yerine getirip, teslimiyet içinde sabırdır.

“Sen güzel bir sabırla sabret! Şüphesiz onlar onu uzak görüyorlar ama biz onu yakın görüyoruz.” (Mearic:5)

“Sen sabret! Muhakkak ki Allah, iyilerin/iyilik yapanların mükafatını zayi etmeyecektir.” (Hud:115)

“Muhakkak ki ahiret, senin için dünyadan daha hayırlıdır. Ve Rabbin ileride sana verecek, sen de razı olacaksın” (Duha:4,5)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.