Yusuf ismi eseften gelir. Esef hem hüzün hem gazap hem de pişmanlık manasındadır. Yusuf mahzun olduğunda onun hüznü diğer insanlara hasret olarak yansır.
Yusuf, vizyon ile özdeşleşmiş bir isimdir. Çünkü rüyanın manası vizyondur. Daha çocukluğunda hayatının, memleketin vizyonunu-rüyasını görmüş ve hayatının sonuna kadar buna doğru bir seyir izlemiştir.
Yusuf vizyon sahibidir. Olayların yorumunu bilir. Hadiseleri en mükemmel ve en isabetli şekilde okur. Hadiselerin tevilini yani evvelini ve tabii olarak nihayetini bilir. Zira evveli bilen ahiri de bilir. Çünkü her şey evveline (ilk haline) döner. Her hadiseye uygun bir hadisi yani münasip bir sözü vardır. Bilge kişi her hadiseye uygun bir hadis söyler. Bu hadis de manevi olarak hadisin güç ve bereketinden bir paya sahiptir.
Yusuf'un rüyası bildiğimiz rüya değildir. İdeal ile realite arasında bir dengedir. Bir ayağı yerde bir ayağı yücelerdedir. Hadise yerde olur. Bunun tevili(hadisi) ise yüksek bir noktada, yerin kuş bakışı görüleceği bir yerde olmalıdır ki vizyon doğru olsun.
Mısır azizi rüya gördü ama bunun bir vizyon olduğunu anlamadı. Eğer Yusuf'a başvurmasaydı ülkesini vizyonsuz bırakacak, esefle, hasret ve hüzünle hadiseleri seyretmekle kalacaktı. Çözüme dair bir hadisi olamayacaktı. Ülke açlığın ve yoksulluğun pençesine düşecek içe kapanacaktı. Etrafına söz söyleme, söz geçirme gücünden yoksun olacaktı. Zayıf ineklerin(bakara), yani zayıf akılların, yani ahmakların güçlü ve besili akılları yediğine şahit olacaktı. Kısaca vizyon sahibi olamayacak olsa bile bunun içini dolduramayacaktı. Yaş ile kuru birbirine karışacaktı. Ülkeyi ziraat değil; ot kaplayacaktı. Ülke bir mezra değil adeta bir mezar haline gelecekti. Bunun mazereti de olamayacaktı. Çünkü yönetim mazeret yeri değil ziraat ve üretim yeridir. Doğru ve adil icraat yeridir.
“Eseflenmeyesiniz diye başınıza geleni önceden yazdık”(Hadid:23) buyrulur. Yani Yusuf'unuzu zindandan çıkarın da işin hakikatini anlayıp eseften kurtulun. İşin başını sonunu kestirin. Yusuf bireylerin, ülkelerin, toplumların kaderini doğru takdir etmek demektir. Şimdi buna vizyon diyorlar. Ama vizyon için doğru rüyayı görmek gerekir. Görülen doğru rüyayı, gelişen hadiseleri esefe mahal vermeyecek şekilde açıklamak temel bir kaidedir.
Yusuf eseften(üzüntü) gelir. Onun esefi sırf kendine bağlı değildir. Acizlikten dolayı da değildir. Onun esefi bir bakıma tüm memleketin esefidir. İnsanların kadir bilmeyip kaderlerini kötü görmelerinden kaynaklı bir eseftir. Yusuf'u mahpus olan kimse maalesef yaşar. Esefle yaşar. Buna mahkûm olur. Hakikatin rüyasına; rüyanın hakikatine hasret kalır. Herhalde eseflenir. Binaenaleyh her bir işi Maalesef olur.
Yakup akıbetten gelir. O da Yusuf için “ey esef! Neredesin demişti”(Yusuf:83). Çünkü Hz. Yakup biliyordu ki akıbetin güzel olması için Yusuf'un özgür ve gözde olması gerekir. Yusufsuz bir memleket mahzundur, Eseftir. Bu nedenle esefi görmesin diye Hz. Yakup'un gözleri beyazlamıştı. Maalesef demesin, Yusuf desin diye böyle olmuştu. Mısır azizi vaziyeti gördü lakin çözümü bulamadı. O da eseften kurtulmak, sonrasını “maalesef” diye geçirmemek için Yusuf'a başvurdu. Böylece ülkesinin güzel bir akıbeti oldu. İşi doğru ve isabetli şekilde takip etti.
Türkiye'nin büyük ve uzun vadeli vizyonları, rüyaları vardır. Fakat öte yandan zindanlarda Yusufileri vardır. Bunlar zindanlarda bulunduğu sürece ülkenin vizyonu nasıl gerçekleşsin. Doğusuyla batısıyla ülke nasıl rüyalarının içini doldurabilsin. Dolayısıyla bu vizyonun hak ve adalet boyutu ancak Yusufilerin haklı özgürlükleri ile gerçekleşir. Bu olmadan vizyonda boşluklar ve açıklar oluşur. Hatta vizyon “maalesef(üzüntü) vizyonu” olma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.