Şırnak'ta PKK'nin çukur siyaseti ile başlayan ve neredeyse dokuz ayı bulan sokağa çıkma yasağı hafta başında kısmî olarak kaldırıldı.
Aylardır evlerinden uzaklarda yokluk ve bin bir sıkıntıyla yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılan halk, çatışmaların başladığı günlerde evlerinden çıkmak ve memleketlerini terk etmek istemiyordu.
Bunun için evlerinin önünde kazılan çukurlara yerleştirilen patlayıcıların temizlenmesi için yetkililere ve devletin kolluk kuvvetlerine seslerini duyurmak istiyordu.
Ancak ne var ki o süreçte halkın sesine kulak verilmemiş, bölgenin birçok il ve ilçesinde olduğu gibi Şırnak'ta da kazılan çukurlara müdahalede bulunulmamıştı.
O günlerde yaşanan süreci Şırnaklı bir vatandaştan dinleyelim:
“Ne yazık ki açılan çukurlar ile ilgili sesimizi devlete duyuramadık. Çünkü orada bir devlet yoktu. Nereye gitsek elimiz boş dönüyorduk. Arada kalan bizler oluyorduk. Şırnak'ın çoğu çukurların kazılmasına destek vermedi. Ama eli silahlı insanlara karşı sesimizi yükseltemedik ve her şeyimizi bırakıp kaçmak zorunda kaldık.”
Devletin kolluk güçleri o gün şehir merkezlerinde kazılan çukurlara ve örülen barikatlara müdahale etmiş olsaydı, bugün bu tahribatlar yaşanacak mıydı?
Biraz daha geriye gidelim:
6-8 Ekim olaylarında sokaklarda terör estiren, İslami STK ve parti binalarını pervasızca ateşe verenlere müdahalede bulunulmuş olunsaydı, çukur kazmaya cesaret edebilecekler miydi?
Devlet, 6-8 Ekim olaylarında halkın can ve mal güvenliğini sağlayabilseydi ve çatışmalı süreç başlarken kazılan çukurlara müsaade etmeseydi, bölgenin birçok il ve ilçesinde yaşanan yıkım ve tahribatlar yaşanmamış olacaktı.
Ama maalesef ki telafisi çok zaman alacak yıkım ve tahribatlar yaşandı çatışmalı süreç boyunca. Yıkılan binalar, yerle yeksan olan evler, kullanılamaz hale gelen işyerleri, zarar gören camiler, hastaneler, okullar… Ölümler, ağıtlar, acılar, yitirilen umutlar… Ve evsiz barksız sokaklarda kalan biçare aileler…
Tüm bu yıkım ve felaket tabloları, Şırnak'ta sokağa çıkma yasağının kaldırılmasından sonra net bir biçimde gün yüzüne çıktı. O yüzden, telafisi ve yeniden inşası için geciktirilmeden, hızlıca adımlar atılması gerekiyor.
Önümüz kış ve memleketlerine dönen Şırnaklıları çetin bir imtihan daha bekliyor. İslami ve insani sorumluluğumuz, çukur siyasetinin mağdur ettiği bu insanlara kucak açıp sahip çıkmayı ve imkânlar nispetince yardımlarda bulunmayı gerektiriyor.
Geriye dönüp küçük nüanslara takılmanın bir anlamı yok. Ortada insani bir durum söz konusudur. Yasağın kaldırılmasından sonra yıkılmış ve talan edilmiş evlerine dönen insanlar, bir umutla Şırnak'ın inşa sürecinin bir an evvel başlatılmasını ve yaşamın normale dönmesini bekliyor.
Çatışmalı süreç öncesinde sesleri duyulmadığı için ağır bedeller ödeyen ve büyük acılar çeken insanların ikinci kez zulme uğramasına göz yummayalım, bu mağdur insanlara sahip çıkalım. Yapmamız gereken; üzerimize düşenleri yapmakla birlikte, dokuz ay boyunca iki ateş arasında kalan ve ciddi manada mağduriyet ve yoksulluk yaşayan halkın mağduriyetini hakkaniyet ölçüleri içerisinde gidermesi için hükümete ivedi adımlar atması konusunda baskı yapıp kamuoyu oluşturmak.