Bazı insanlar mağdurlarla iyi empati kurarlar; ama bu arada mağduriyetin asıl sebebi üzerinde pek durmak istemezler.
Hilal Kaplan “Genç evlilik mağdurlarından birinin dramını işlerken şu ifadeleri kullanmış:
“Eşini cezaevinde ziyaret ettiği bir gün, çıkış kapısının orda yere yığılıyor. Üzüntüden felç geçiriyor ve sol tarafı tutmuyor. Günler sonra da hastanede vefât ediyor.
Baba cezaevinde, anne mezarda; çocuklar hem yetim hem öksüz. İşte CHP'nin 'cinsel istismarcı' diyerek suçladığı insanların böyle yürek burkan hikâyeleri var. Sayıları 9 bini, aileleriyle 30 bini bulan bu insanlar tekrar aile birliklerine kavuşmayı bekliyorlar.
Türk Ceza Kanunu'nda 15 yaşındakilerin evlilik öncesi beraber olmasını suç sayan bir yasa veya ergen hamileliğini önleyen bir tedbir yok. Ancak iki genç evlenerek bu 'hatayı' işliyorsa, suç...”
Evet, gerçekten de üzüntü verici; ama biraz da düşündürücü öyle değil mi?
Bir yere odakladığınız eleştirilerinizi bir süreliğine kesip kafa konforunuzu bozmaya ne dersiniz?
Mesela bu kanunu kim çıkardı?
Ya da bu çok zor oldu diyorsanız şöyle diyelim: Evlendikten, çoluk çocuk sahibi olduktan ve aradan 9 yıl geçtikten sonra kimsenin şikayeti yokken eşlerden birini “istismarcı” diye hapse atan kim?
Sahi bu Hilal Kaplan’ın bile itiraz ettiği Türk Ceza Kanunu, en son bu cezayı verecek hale ne zaman geldi?
Sorulardan kurtulmanın yolunu da biliyorum bu arada.
Mesela…
Ama CHP de ekmeği karneyle veriyordu.
Ama CHP döneminde suçsuz insanlar cezaevlerine atılıyordu.
Ama CHP döneminde…
Lütfen gülmeyin! Hiç komik değil.
***
“Ali Babacan da bir şey söylemiyor” diye diye adamı konuşturmaya başladılar.
Pek siyaset bilmeyince bir sürü PR çalışmasını berbat edebiliyor.
Bir haber sitesine konuşmuş:
“Türkiye’nin corona virüsünün yarattığı krize ‘zayıf bir Merkez Bankası, zayıf bir bankacılık sistemi, zayıf bir bütçeyle’ yakalandığını savunan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye’nin krizin etkisini azaltmak için Batılı kaynaklardan yüzde 1 gibi düşük bir faizle borç bulabileceğini ancak hükümetin geçmişteki Batı karşıtı söylemleri nedeniyle buna yanaşacağını düşünmediğini dile getirdi.”
Yani…
Yani hakkında söylenen “faiz lobisinin adamı” sözünü bir çırpıda haklı çıkarıyor.
Hükümete “Yine faizle borç al, yine para verenler senin iç siyasetini dizayn etsinler, teslim ol rahat et” diyor.
Kısaca böyle…
***
Karantina, sokağa çıkma yasağı, sosyal mesafe, maske meseleleri konuşulurken İBB başkanı da görüşünü söyledi:
“11 gün tatil ilan edilebilir”
Baklayı ağzından çıkardı İmamoğlu.
Karantina değil “tatil” istiyor.
Çok yoruldu çok!
***
Haber dili sizi hemen ele veriyor.
“Cumhurbaşkanı kararıyla; kolonyadan parfüme, şampuandan gözlüğe, ayakkabıdan mobilyaya ek vergi geldi.”
Amaç ithalatı azaltmak ve iç üretime yoğunlaşmak.
Ama habere bakış bu!
“Ek gümrük vergisine” ek vergi demek!
Bir haber “nasıl hizaya getirilir”e iyi bir örnek.
Habere neresinden baktığın önemli.
Sol bir haber sitesi “Kübalı doktorların tedavi ettiği her üç hastadan biri iyileşti” diye haber yapmıştı.
Evet, nereden baktığın önemli.
Yani…
İstersen haberi böyle görürsün, istersen “Kübalı doktorların tedavi ettiği her üç hastadan ikisi öldü” diye görür ve “Sosyalizm öldürür” diye yorum yapabilirsin.
***
Fikret Bila yazmış:
“Ankara’da uygulamaya konulan üretici, sosyal belediyecilik anlayışı hangi partiden olursa olsun tüm belediyeler tarafından örnek alınmalıdır.”
Bana sorarsanız bu bir trajedidir.
Sen onca parlat, onca reklamını yap; ama o durmadan yanlış üstüne yanlış yapsın.
Ekrem İmamoğlu’ndan söz ediyorum.
İşte Fikret Bila’nın da yaptığı bu tabloyu okumak ve vatandaşa “İmamoğlu olmadıysa Yavaş verelim” demekten başka bir şey değil.