Türkiye’de ve hatta dünyada adalet yaklaşımı maalesef sakat bir perspektifle devam ettiriliyor. Bizim de işte itirazımız bunadır.
Her yeni gelenin veya nüfuzu elinde bulunduranın kendini adalete göre uyarlamaktan ziyade, adaleti kendine göre dizayn etmeye çalışması dünyayı, hayatı yaşanmaz kılmaktadır.
Sisi’nin adalet anlayışı, Suud hanedanının adalet şekli, ABD’nin, Avrupa’nın adalet tarzı... Her bir yerde adalet belli zümrelerin keyfine göre ideolojik ve ben merkezli çerçevede gerçekleşiyor. İşte onun için bunun adı adalet olmuyor; zulüm oluyor, despotluk oluyor.
Son günlerde Türkiye’de de özellikle Çakıcı üzerinden, önceki gün de HDP’nin eski yöneticisi üzerinden tutukluluk ve adalet tartışıldı, tartışılıyor.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, Alaaddin Çakıcı’yı mahkumken ziyaret etmiş, onun cezaevinden çıkarılması gerektiğini de değişik vesilelerle ifade etmişti. Çakıcı, cezaevinde 16 yıl yattıktan sonra son çıkarılan infaz yasasıyla Nisan ayında serbest bırakılmıştı.
Önceki gün özel bir televizyona konuk olan Bülent Arınç da bu sefer Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş üzerinden adalet vurgusu yaparak söz konusu şahısların serbest olmaları gerektiği vurgusunu yaptı. ‘Adalet istiyorum’ çağrılarının altını çizdi.
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç özetle, ‘Kavala'nın tutuklu kalmasına hayret ediyorum, Demirtaş'ın da tahliyesi olabilir’ dedi. Arınç, Demirtaş’ın kitabından da Kürtlerin çektikleri yönüyle etkilendiğini belirtti. Tabi burada ifade edilmesi gereken bir husus var ki; Kürtlerin çektikleri doğru, ancak söz konusu zihniyet eliyle Kürtlerin çektiklerinin göz ardı edilmesi hiç doğru değil. 6-8 Ekim olayları bunun bariz örneği: Kürt gençlerin balkonlardan atılıp üzerlerinden araçlarla geçildiği, ardından benzin dökülerek nazik bedenlerin yakıldığı türünden cürümler, bir kitap okumayla unutulmamalı, üzerleri örtülmemeli.
Osman Kavala’nın da suçlandığı iki husus var, biliyorsunuz: Bir, Gezi olayları organizatörlüğü; iki, 15 Temmuz darbe girişimi sürecinin bir parçası olması. Yani özetle Kavala bunlarla suçlanıyor.
Kavala’nın 15-16 Temmuz 2016 tarihinde Büyükada’da Splendid Otel’de düzenlenen bir seminere katılan ABD’deki Wilson Center adlı sözde düşünce kuruluşunun o tarihteki yöneticilerinden Henri Barkey ile olan bir teması söz konusu. Büyükada toplantısının polis ve savcılık makamı tarafından doğrudan darbe teşebbüsü sürecinin bir parçası olarak değerlendirildiği, Barkey’in de darbenin organizatörlerinden biri olarak görüldüğü değerlendiriliyor.
Ben burada şahıslarla ilgili bunlar içerde tutulsun veya niye tahliyeleri söz konusu oluyor vurgusundan çok, çarpık adalet anlayışıyla diğer içerde tutulanlarla ilgili isyanım var. Masumluk ve mağduriyet sıralamasına göre kimilerin tahliyelerine sıra gelene kadar, sırası çoktan gelmiş geçmiş o kadar mağdur o kadar mahkum var ki!!!
Siz birilerin ‘hak-hukuk’unu savunur gibi yaparken, unutmayın mağdurlar da adalet istiyor.
Türkiye’de sadece bu iki-üç şahsın tutukluluk veya sözüm ona mağduriyet hali olmadığı gerçeğinden yola çıkarak, peki ya haksız yere tutuklu olan diğer masumlar için ne demeli, diye sormak gerekmez mi?! Onlar da adalet istiyor.
Hele hasta tutuklular meselesi... Herkesin malumu ki bu konu can yakmaya devam ediyor. Hüseyin Akbalık gibileri sedyeyle cezaevinden çıkarılmıştı ki artık tedavi edilecek durumları kalmamıştı ve vefat edip şikayetlerini Yüce Rahman’a arz etmeye gitmişlerdi.
Genç Evlilik Mağdurları, çıkarılan infaz yasası kapsamına dahi alınmadı. Oysaki bu mağdurların, ailelerin, babasız kalan çocukların feryatlarını sağır sultanlar bile duydu.
Hele FETÖ suçlamasıyla içeri atılan kadınlar, çocuklar... Bunların içerde hapis yatacakları kadar örgütsel faaliyetlerinin olduğuna bu ülkenin kaçta kaçı inanıyor acep?!
Aslını sorarsanız, burada asıl mesele ilgili şahısların yani sözü edilenlerin sözüm ona mağduriyetleri falan da değildir. Mesele yine siyasi çıkarlar ve seçim hesaplarıdır. Mesele eklemlenme ve ittifaklardır. Bu isimler üzerinden ittifakları şekillendirme vardır. Ancak her ne olursa olsun adaleti buna alet etmek doğru değildir. Adalet diyorsanız o zaman adalete başlanması gereken yerden başlayın ki inanılır olsun!
Diyelim ki yanlış yerden hareketle milleti de iğfal becerisini elde edebildiniz, o zaman işin bir de öbür dünyası vardır, bunu unutmayın!
Selam ve dua ile.