Fransa'nın Mali'ye askeri operasyon düzenlemesiyle başlayan süreç, Cezayir'de rehine kriziyle farklı bir sürece doğru evriliyor. Tuaregler ile Mali ordusu arasında geçen yıl başlayan savaş Fransızların müdahalesi ile bölgesel bir savaşa dönüşürken, Cezayir'in Ayn bölgesindeki doğalgaz tesisine saldırı düzenlenerek aralarında yabancıların bulunduğu bir çok kişinin rehine alınmasına Cezayir ordusunun sert bir şekilde karşılık vermesi, müdahaleyi küresel bir savaşa çevirdi.
Kuşkusuz 3 Amerikalı askerin de öldürülmesi Fransa'yı dolaylı destekleyen ABD'nin de tercihinde önemli bir değişikliği beraberinde getirdi. ABD Başkanı Obama istihbarat ve lojistik destek vermekle yetinirken Pentagon'dan yeni savaş cepheleri açılacağı sesleri yükseldi.
Aslında ABD başından beri Fransız operasyonunun bizzat içindeydi ve fiili operasyonda yer almaması ABD'nin yasalarına göre demokratik olmayan bir yönetimin çağrısının meşru bir talep olarak görülmemesiydi. Libya'da olduğu gibi operasyon Fransız askerleri tarafından yapılmış olmakla birlikte, arkadaki güç Batı Afrika'daki AFRİCOM'dan başkası değildi.
Rehine krizinin yaşandığı Ayn Emnas bölgesi iyi korunan ve ABD istihbaratının en etkili olduğu yerlerden biriydi. Yıllardır bu bölge uçuşa yasak bir bölge olmasına rağmen ABD istihbarat anlamında bölgeye hâkimdi. Burada farklı grupların eğitim kampları bulunmasına rağmen son yıllarda Cezayir yönetimden herhangi bir önleyici tedbir de alınmamıştı İslami Mağrip Cephesi operasyon öncesinde başta Cezayir olmak üzere operasyona destek veren ülkelerde kanlı eylemler yapacaklarını beyan etmişlerdi. Aslında gerek ABD, gerek Fransa, gerekse Cezayir istihbaratı tarafından bir rehine krizinin yaşanacağı bilinmekteydi. Çünkü Cezayir, Moritanya, Libya ve Tunus'ta benzer olaylar daha önce de yaşanmıştı. Burada savaşı küresel bir alana çekmek ve bölge ülkelerinin desteğini atılmak için provoke edildiği, bir yem atıldığı, bu yemi de adı daha önce birkaç ufak eylemde bulunmuş "Kanla İmza Atanlar Tugayı"nın yuttuğu ortaya çıkmaktadır. Uzmanlar çok iyi bilir ki her zaman bu tür kışkırtıcı operasyonlar bu tarz eylemlerin ortaya çıkmasını sağlar. Bu şekilde bir rehine krizine karşı Cezayir yönetiminin sert bir şekilde karşılık vereceği ve hiç bir sonuç elde edemeyecekleri halde neden bu tür bir eyleme girişildi?
Mali'deki savaşın, Cezayir'deki rehine krizinin etkisiyle ABD'nin kontrolüne geçtiğini söyleyebiliriz. Artık dünya kamuoyu Mali'deki Tuareglerin bağımsızlığından veya Mali'nin İslami bir yönetime geçmesinden ziyade Kuzey Afrika ve Sahel bölgesindeki el Kaide, İslami Mağrip Cephesi gibi grupların faaliyetlerine dikkat çekilecek ve yönetimsel kriz küresel terör tehdidine dönüşecektir.
Fransa'nın operasyonuna karşı gönülsüz destek veren ülkelerin daha duyarlı bir şekilde teröre karşı savaş adına yardımda bulunacak, uluslararası meşruiyet sorunun bu minvalde meşruluk kazanacaktır.
Arap baharının Cezayir'e gelişi ertelenmekte birlikte; Libya, Tunus ve Mısır'da İslamcıların yönetimde seslerinin daha da kısılacağı görülmektedir.
Küresel savaş çemberi, Yemen, Somali ve Afganistan ekseninde devam ederken şimdi Sahel bölgesi de eklenmiştir. Afganistan ve Somali'deki enerjinin bu bölgeye kaydırılmak istenmektedir. Bu operasyonun son bir 6-7 ay öncesinde planlandığını iddia etmekte yanıltıcıdır. Çünkü 5 yıla yakın Nijer, Mali, Moritanya, Çad, Nijerya ve Senegal yönetimleri Fransa'nın desteğini sağlamak için yoğun çablar bulunmaktaydılar. Bu çabalar ABD'nin desteği ile ortak müzakereler ve birlikler şeklinde devam ediyordu.
Mali'deki kriz bu fırsatı doğurarak Fransa'nın bilinen hedefleri karşılığında bölgeye gelmesi sağlandı ve küresel savaşın bölgedeki görünürdeki temsilciliği üstlendirirdi.
İslami Mağrip Cephesi el Kaide gibi uluslar arası dikkati çekerek küresel bir savaş tehdidi olarak algılandı. Rehine krizinin planlayıcısı olduğu iddia edilen eski Afgan savaşçısı ve Cezayir'in kirli savaşındaki en önemli örgütlerden biri olan GİA'nın kurucularından Muhtar bin Muhtar'da Sahel bölgesinin yeni Ladin'i olarak tanımlandı.
Muhtar bin Muhtar daha önce sigara ve elmas kaçakçılığı, adam kaçırma, uyuşturucu trafiği gibi suçlarla itham edilmiş, aranan bir isim olmasına rağmen her defasında güvenlik güçlerinden kaçmayı başarabilmişti.
Sonuçta; Mali operasyonu ve Cezayir'deki rehine krizinden şöyle bir tablo çıkıyor. ABD, Fransa ve İngiltere Avrupa'nın eşiğinde küresel bir terör tehdidin bulunduğuna dünyayı inandırdılar ve "Kanla İmza Atanlar Tugayı" da propagandalarını yaparak Mali'de operasyonun Cezayir'e hatta bütün Sahel bölgesine yayılacağını göstererek yerel bir rol peşinde değil, bölgesel bir aktör olmak istediklerinin işaretini verdiler. (DünyaBülteni / İbrahim Tığlı)