Eski Başbakanlardan Tansu Çiller 28 Şubat'ın medya, STK, iş dünyası ve askeri ayaklarının olduğunu ifade ederek darbenin bir ayağında da Süleyman Demirel'in yer aldığını söyledi.
Aslında bu açıklama “malumun ilamı”ndan başka bir şey değil! Yani herkes böyle olduğunu biliyor.
Ama açıklamayı önemli kılan, kimin tarafından yapıldığıdır.
Bilenler bilir, Tansu Çiller, “babasının kızı” olarak DYP’nin başına geçmişti.
“Her kadın babasının kızıdır” diyebilirsiniz; ama buradaki “baba”, Demirel, kızı da “Çiller”dir.
Süleyman Demirel, Fikret Kızılok’un “Süleyman hep başbakan” şarkısında söylediği gibi Türkiye siyasetinde 40 yıl boyunca kendisinden söz ettirebilmiş bir isimdir.
12 Mart ve 12 Eylülde “şapkasını alıp giden” Demirel, 28 Şubatta ise şapkasını başına geçirip “postal ve üniforma” sahiplerine selam çakmıştır.
Hatta 80 darbesi öncesi “Güneş Motel” olayının mağduru gibi gösterilen Demirel, 28 Şubat sürecinde benzer bir istifa olayının “komuta merkezinde” aktörü olmuştur.
Önce “Güneş Motel olayını” kısaca hatırlayalım.
1977'de gerçekleştirilen genel seçim sonrasında Bülent Ecevit liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi, 213 milletvekili elde etmiş ancak tek başına hükümeti kuracak yeterli sayıya ulaşamamıştı.
Süleyman Demirel liderliğinde Adalet Partisi, Millî Selamet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi'nden oluşan ve II. Milliyetçi Cephe olarak adlandırılan 41. Türkiye Hükûmeti'ni kurdu.
Adalet Partisinden 12 milletvekili istifa etti ve koalisyon hükümeti çoğunluğu kaybetti.
Kimler yoktu ki bu vekillerin içinde…
Tuncay Mataracı, Şerafettin Elçi, Ali Rıza Septioğlu ve diğerleri…
Bazı kesimlerin “dürüst politikacı” diye pazarladığı Bülent Ecevit, AP'den istifa eden vekillerle Florya'daki Güneş Moteli'nde görüştü ve CHP'ye geçişleri karşılığında bakanlık ve buna benzer vaatlerde bulundu.
Sonra süreç işletildi.
Bir gensoru verildi ve istifa eden vekiller de destek verince hükümet düştü.
Ecevit’in kurduğu yeni hükümette istifa eden vekillerden 10’u bakanlık elde etti.
Bu hükümet de çok uzun ömürlü olmadı; ama tarihe siyasi rüşvetle kurulan hükümet olarak geçti ve “Güneş Motel olayı” diye anıldı.
Gelelim 28 Şubattaki sürece…
1995’teki seçimlerde Refah Partisi, birinci parti olmasına rağmen hükümeti kuracak bir sayıya ulaşamadı.
Koalisyon görüşmeleri başladı.
Neticede Necmettin Erbakan başkanlığındaki Refah Partisi ile Tansu Çiller başkanlığındaki Doğru Yol Partisi, 54. Hükümeti kurma konusunda anlaştı.
Koalisyon anlaşmasına göre “başbakanlık” dönüşümlü olacak, önce Erbakan, ardından da Çiller başbakanlık yapacaktı.
Erbakan başbakan oldu.
Kısa sürede içte ve dışta başarılı işlere imza atıldı.
Ama bu arada medya, sermaye, sendikalar ve ordu harekete geçti ve hükümet üzerinde baskı oluşturmaya çalıştı.
Medyada irtica haberlerinden geçilmezken, arada “genç subaylar rahatsız” ya da “ismini açıklamak istemeyen bir üst rütbeli” haberleri ile hükümet tehdit edildi.
Bir sivil etkinlik bahane edilerek Ankara/Sincan’da tanklar yürütüldü.
Ve 28 Şubat 1997’deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı…
Tam 9 saat süren toplantıda TSK, hükümete, “irtica”ya karşı alınmasını istediği önlemleri içeren 18 maddelik bir liste sundu. Erbakan’ın bu talepleri kabul etmek ve MGK bildirisini imzalamak zorunda kaldığı iddia edildi; ama çok sonraları imzalamadığı ortaya çıktı.
Güya MGK kararları bağlayıcılığı olmayan “tavsiye kararlar” niteliğindeydi; ama aslında 28 Şubattakiler bir muhtıra özelliği taşıyordu.
18 Haziran'da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti.
Dengeler ortadaydı; ama teamüllerin aksine Cumhurbaşkanı Demirel, hükümet kurma görevini Tansu Çiller’e değil de Mesut Yılmaz’a verdi.
Demirel, görevini Mesut Yılmaz'a vermesini şöyle izah etmişti: ‘Ben sayısal ağırlığa değil, siyasal ağırlığa baktım."
Zaten Demirel 28 Şubat MGK’sında da askerlerin yanında saf tuttuğunu da açıkça göstermişti.
“Post modern darbe” adım adım devreye sokulmuş, önce hükümetin istifası sağlandı, ardından da “sayısal çoğunluk” için istifa mekanizması devreye sokuldu.
Şu isimler DYP’den istifa etti.
Cavit Çağlar, Rifat Serdaroğlu, Hasan Denizkurdu, Işılay Saygın, Gencay Gürün, Cefi Kamhi, Kubilay Uygun, İsmet Sezgin, Köksal Toptan, Ayseli Göksoy, İsmail Köse gibi isimlerin arasında olduğu 30 istifa...
Olayın “Güneş Motel”den tek farkı vaatlerin dışında işin içinde tehdit ve şantajların da olmasıydı.
DSP öncülüğünde kurulan “darbe sonrası” hükümetle tam bir mutabakat içinde çalıştı. Demirel ve ülkede faşizan kuralların uygulanmasında, İslam düşmanlığında hükümete tam destek verdi.
Demirel hiçbir zaman 28 Şubattaki zulme tepki göstermedi. Aksine yapılanları çok sonraları bile savundu. 2013’teki bir açıklamasında aynen şunları söyledi: “O kararlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin temel prensipleri korunmuştur.”
Demirel’in 28 Şubatta darbecilerle beraber olduğu gün gibi ortadadır.