Manzara İdeolojik Bitişi Gösteriyor

Hasan SABAZ
Her zaman hâkim güç konumundaki iktidarların muhalifleri olmuştur.
 
Muhalifler coğrafik ya da sosyal konumlarına göre ideolojik zeminlerde kendilerini ifade ederler.
İdeolojik gruplar mesajlarını halka ulaştırarak taraftar kazanmaya çalışırlar.
 
Engellemeler karşısında taktikler geliştirilir, farklı yollar bulunması için gayret sarf edilir.
Bazen protestolarla tepkiler ortaya konur.
 
Her ideolojik grubun bir protesto dili vardır.
Tepkiler bazen mutedil, bazen de sert olabilir.
 
Önemli olan özgün olması ve ideoloji ile tutarlılık göstermesidir.
Şimdi bunları da göz önüne alarak Taksim protestolarına bakalım.
Hemen her ideolojik gruptan kişilerin boy gösterdiği bir eylem…
 
Aşırı sol gruplar, ulusalcılar, Ergenekoncular, eski radikal İslamcılar, antikapitalistler, eşcinseller, CHP’liler, İP’çiler, ipsizler…
 
Oysa eylem çevrecilerin protestosu olarak başlamıştı.
Biraz başa dönelim isterseniz.
 
İstanbul/Taksim’de pis işlerin pazarlığının yapıldığı yerlerden olduğu iddia edilen “Gezi Parkı”ndan birkaç ağacın sökülmesi (kesilmesi değil) ve park alanına eskiden olduğu gibi bir yapının yerleştirilmesi projesi yürürlüğe kondu.
Oraya topçular kışlası yapılacaktı.
 
Bakın Wikipedia’da alanla ve kışlayla ilgili neler söyleniyor:
“Taksim Kışlası ya da Halil Paşa Topçu Kışlası, 1780 - 1940 yılları arasında İstanbul Taksim Meydanı’nda günümüzde Taksim Gezi Parkı’nın durduğu yerde bulunan yapı.
 
1940 yılında İstanbul Valisi ve Belediye başkanı sıfatıyla Lütfi Kırdar’ın isteği ve Avrupalı şehir planlamacılarından Henri Prost’un tavsiyesi üzerine yıkılan kışlanın yerine konut ve sosyal etkinlik alanları inşa edilmesi kararlaştırıldı, fakat planlanan düzenlemelerin pek azı yapılabildi.  Şimdi yapının yerinde Taksim Gezi Parkı vardır.”
 
Yani düzenleme şehir planlamasıyla alakalıdır ve yaklaşık 75 yıllık bir geçmişi vardır.
Her şeye rağmen ilkesel olarak çevrecilerin “park yerine beton” projesine karşı çıkmalarının bir anlamı vardır.
Adı üstünde çevreci işte! Ağaçların sökülmesine karşı çıkacak ve çevreci ilkeler çerçevesinde “pasif direnişle” tepkisini ortaya koyacaktır.
 
Bu anlaşılabilir bir şey.
 
Anlaşılmayan iki şey ise ortada duruyor.
 
Birinci anlaşılmayan şey, polisin pasif direnişteki çevrecilere karşı uyguladığı anormal şiddet.
 
Bunun altında başka şeyler aramak için çok sebep var.
 
Hür Dava Partisi Genel Başkan yardımcısı Sait Şahin, konuyla alakalı çarpıcı açıklamalar yaptı.
Olayların farklı boyut kazanmasında polis içindeki bir grubun büyük pay sahibi olduğunu söyleyen Şahin, bunun AK Parti hükümetinin Emniyetin İstihbarat biriminde yaptığı görev değişikliklerine karşı rövanş niteliğinde yapıldığına dikkat çekti.
Üzerinde durulması gereken bir açıklama.
 
Gelelim ikinci anlaşılamayan meseleye.
Olaylara sonradan müdahil olan onca grup, protestonun esas amacıyla hiç de uyuşmayan işler yaptılar.
Vandalistler vardı içlerinde ve onlar yıkmaya, tahrip etmeye ve yakmaya şartlanmışlardı.
 
Birbirine zıt yerlerde duran gruplar yan yana geliyor ve herkes kendi ideolojik kimliğine göre davranıyordu.
Manzara buydu.
 
Bazılarına göre bu manzara baskıcı rejime karşı birlikteliği gösteriyordu, ama ben katılmıyorum.
Bana göre manzara birçok ideolojik grup için bitişi gösteriyor.
 
Eylem üslubuna sahip olamayan, halkı çağıracak bir dile sahip olamadığı için halkı aşağılayan gruplar hazır bir eyleme daldılar sadece.
 
CHP bile Kadıköy’deki mitingini iptal edip Taksim’e yöneliyorsa muhalif kısırlık açık bir şekilde ilan edilmiş olmuyor mu?
Açık söylüyorum, Taksim eylemleri hiçbir eylemci grup için bir zafer değildir.
 
Pek sanmıyorum ama eğer hükümet projeden vazgeçtiğini söylese bu bile sadece çevrecilerin zaferi olur, diğer marjinal ideolojik grupların değil.
 
Hiçbirinin tek başına eylem yapmak için ne zihni birikimi kalmış ne de takati.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.