Mardin bölgesindeki kan davalarının sebep ve sonuçlarına odaklanan proje kapsamında çekilen belgesel film ve tematik konferanslar Artuklu, Derik, Nusaybin, Midyat, Yeşilli, Mazıdağı ilçelerde düzenlenmesinin ardından şimdi de Ömerli ve Savur'da gerçekleştirildi.
Projenin adını, "Bir insanı öldüren aynı zamanda bütün insanlığı öldürmüş olur." ayetinden mülhem "Kendini Öldürmek!" olarak belirlediklerini belirten Ohak-Der Başkanı Burhan Hedbi, bölgede her biri birer külte dönüşen ve sorunların derinleşmesinde etkili olan "aile", "aşiret" ve "adamlık" kavramlarını analiz ettiği konuşmasında ezber bozan örnekler paylaştı.
Bu örneklerden en çarpıcı olanı da Hedbi'nin Ninesinin kan davasına yaklaşımıydı. Bu Kan davası meselesinin sadece dini bilmek veya eğitimle son bulacak bir şey olmadığını ifade eden Hedbi; “Örneğin ne Ku'ran okumuş ne de sizler gibi eğitim alan Ninemin kan davası karşısındaki duruşunu sizlerle paylaşmak istiyorum: Yaklaşık 80 yıl önce Şeyhmus öldürülür. Şeyhmus'un eşi yani ninem Emşê o günkü törelere göre karalar bağlar. Bir zaman sonra Şeyhmus'un kardeşi Beko gider kanlısını öldürür ve gelir Emşê'ye, ‘Artık karalar bağlamana gerek kalmadı, zira kanlımızı öldürdüm.' der. Emşê, Beko'ya şu tarihi sözleri söyler: Beko, ‘Eşim olan Şeymus'u bana geri getirmedin ki, ancak bir başka kadını benim gibi dul bıraktın! Üzerimdeki karaları çıkarmayacağım; şimdi de kanlımızın dul eşi ve yetim çocukları için karalar bağlanmaya devam edeceğim.' der. Bu duruş ilkesel ve ahlaki bir duruştur. Bir tarafın mağduriyetini bir başka tarafın mağduriyetiyle giderme kültürüne, hayır demektir. Şimdi soruyorum size, Emşê mi ‘adam’ yoksa kendine değil de aşiretine mensup bin veya daha fazla adama dayanarak bir şeyler yapan mı adam? 'Namus, yiğitlik, adamlık ve şeref’ adına yaptığını varsaydığı 'davranış' için; eşini, kızını, hapishanelerin kapısında gezdiren ve hapse düşerek ailesini sahipsiz-korumasız, çocuklarını da bir nevi yetim ve boynu bükük bırakan mı adam? Ne olur, toplumumuzda yeni dul ve öksüzlerin olmaması için gelin hep beraber; 80 yıl önce bu hakikati haykıran kadına kulak verelim ve bu ilkel töreye dur diyelim! Yapılması gereken; meşru hukuk dairesine hak arama yöntemidir. Peygamberimiz (s.a.s) kendi amcasının kan davasından başlayarak bu törenin ayaklar altına alınması gerektiğini vurgular; kendi intikamını kendi eliyle almak suretiyle kan davasının devam etmesi yönünde bir eylemde bulunmamış olması, tabiri caizse Peygamberimize ve ‘adamlığına’ bir eksiklik getirmemiştir.” dedi.
Programın soru-cevap kısmında gelen bir soruda; "Kur'an'da kısas varsa, babamı öldüren birisini öldürmem günah olmaz o halde. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna da Hedbi, kısasın yanlış anlaşıldığını; kendi elimizle intikamımızı almanın kısas değil cinayet olduğunu ifade etti. Hedbi, “Allah, ‘Ey temiz akıl sahipleri, sizler için kısasta hayat vardır.’ demektedir. ‘Kısasta hayat vardır.’ yani, kısas hükmünün yürürlükte olmasında bir başkasının hayatına son vermek isteyeni bu davranışından alıkoyacak bir caydırıcılık bariyerini oluşturabilecek ve böylelikle ‘hayati’ bir otokontrol mekanizma görevi yerine getirir; birçok konuda olduğu gibi bu konuyu da bütünlüğünde anlamadıkça yanlışa düşeriz. Ayrıca kısas, meşru kamu otoritesi tarafından icra edilen, varislerin tavrını dikkate alan ve kamu vicdanını gözeten bir hükümdür." dedi.
Program, broşür, sticker, afiş vb. proje görünürlük materyallerinin ve belgesel filmin DVD'sinin öğrencilere dağıtılmasıyla sona erdi. (M. Salih Keskin – İLKHA)