Mavi Marmara ve Gazze ablukası

M. Zülküf YEL

Mavi Marmara, sadece bir gemi adı değil, bir misyondur. Bu öyle bir gemi idi ki; yükü insanlık, özgürlük, onur ve şehadet idi. Mavi Marmara, Gazze'nin sesine verilen bir ses idi. Filistin davasına ve nefesi kesilen Gazze'ye nefes olma sevdası idi. Allah'a hamd olsun ki, bu misyonu layıkıyla ifa etti. Filistin davası ve Gazze'nin mazlumiyetini dünya gündemine taşıdı. İslam ümmeti, Filistin davası konusunda hafıza tazeledi. Filistin davasına sessiz kalan birçok Arap'ın başı utanç ile öne eğildi ve Filistin davasını görmek zorunda kaldı. Kısacası müthiş bir farkındalık oluştu. Mavi Marmara bir çığır açtı ve gözleri ufuklarda olan mazlumların umudu oldu. Kimse yok mu, diye feryat edenlerin ellerini tutan birilerinin çıkıp gelebileceğine dair mazlumların ümidini tazeledi. İşte açılan bu çığırda, ötekilerin de yürümesi ve bu misyonu omuzlamaları lazımdır.

Bu uğurda bedel ödendi ve şehitler verildi. Ablukanın kırılması ve açık hava hapishanesine çevrilen Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için yüreği insanlık ve özgürlükle tutuşan yiğitler yola çıktı. Uluslararası sularda, yükü insanlık olan bu gemi, siyonist terör çetesinin saldırısına uğradı. Uluslararası tüm yasalar ayaklar altına alındı. Neticede ortaçağdan fırlayıp gelmiş olan bu korsanca eylem, diplomatik krize sebep oldu. Uzun bir aradan sonra bazı şartlar karşılığında bu diplomatik kriz sona erdirildi. Açılan davalar düşürüldü. Ama siyonistler her zaman olduğu gibi yine sözlerini tutmadılar. Siyonsitler, Gazze'ye yardım yapılması ve ablukanın hafifletilmesi şartlarını yerine getirmedi.

Yapılacak yardımı şartlara bağladılar ve pratikte de neredeyse bu yardımı imkânsız hale getirdiler. İşte Gazze yine bir açık hava hapishanesini andırıyor. Gazzeliler, bütün dünyanın gözleri önünde sessizce ölüme mahkûm ediliyorlar. Gazze'de temel ihtiyaçlar had safhadadır. Bu ramazanda bile insanların temel ihtiyaçlarının teminine müsaade edilmiyor. Elektrik ve ilaç konusunda ciddi sıkıntılar var. Özelde çocuklar olmak üzere, hastalar ölüm tehlikesini ciddi bir düzeyde yaşıyorlar.  Başta Türkiye olmak üzere, İslam ülkelerinin bu haysiyetsiz kuşatmaya "dur" demeleri lazımdır. Hiçbir hukuki ve insani gerekçesi olmayan bu abluka, zalimliktir, tüm insanlıkla alay etmektir. Bu kuşatmanın kırılması için çeşitli zeminlerde girişim başlatmak gerekir. Siyonistlerin bu eşkıyalıktan vazgeçmesi için mevcut imkânlar kullanılmalıdır.

Türkiye'nin bu konuda çeşitli seviyelerde atacağı adımlara halkımızın desteği tamdır. Hala Mavi Marmara ruhu, halkımızda dipdiridir.

Katil israil'in, Mavi Marmara gemisinin de aralarında bulunduğu Özgürlük Filosuna yapılan saldırının 7. yılında Filistin sevdalıları, Taksim'de yeniden Kudüs davasını unutmadıklarını haykırdı. On binlerin bu gaye ile bir araya gelmesi, halkımızın bu misyonun ısrarlı takipçileri olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Siyonistler eğer taahhütlerini yerine getirmiyorsa, Türkiye'nin de karşı adım atma hakkı saklıdır ve bu hakkını kullanmalıdır. Özellikle terör devleti israil ile normal diplomatik ilişkiler kurulup halkımızın Filistin davası konusundaki duyarlılık ve refleksi köreltilmemelidir. Bu halk, bu ümmet adına şehitler verdi. Niçin? Ablukanın kalkması için. Abluka kalkmadıysa ve siyonistler bu konuda adım atmıyorlarsa o halde davalar niye düşürüldü?  İnsanımız bu soruları soruyor. Halkımız, ödediği bedele mukabil, Filistinli mazlumların dünyanın gözleri önünde sessizce ölüme mahkûm edilmelerine bir son verilmesini istiyor. Temennimiz, devlet yetkililerinin, bedel ödemiş olan halkımızın bu meşru ve onurlu talebine cevap vermesidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.