İnsanlık utanıyordu artık, yer ve gök arasına sığmıyordu vahşet. Zulüm ve tuğyan, küfür ve şirk almış başını gidiyordu. Ne kâfirinden ne Müslümanından ses seda çıkmıyordu üzerlerine mevt toprağı serpilmiş gibiydiler. Filistin ve Gazzede herkesin gözü önünde cereyan eden işkence, vahşet ve haksızlığa hiç kimse tahammül edemiyordu ama yinede tüm dünya kör ve sağır kesilmişti. Ta ki masmavi denizlerde Mavi Marmara yolcularının destansı direnişlerine tarih şehitlik edene ve yolcularının bir kısmının insanlığın şeref ve haysiyetini kurtarma adına Hz. İsa’nın havarileri gibi “Nehnu Ensarullah” (Allahın Yardımcılarıyız) diyerek canlarını kurban edene kadar.
Şehitleri ve Gazileri ile Mavi Marmara yolcuları “Size ne oluyor da Rabbimiz bize katından bir dost bir yardımcı gönder diyen Kadın, Çocuk ve İhtiyarlar uğruna savaşmıyorsunuz” ilahi fermanına kulak vererek insanlık onurunun ayaklar altında çiğnendiği, fosfor bombaları ve zehirli gazlarla savunmasız insanların vahşice ve acımasızca katledildiği, muhasara altına alınmış yokluk ve sefalet içinde viraneye dönmüş bir memlekete yani Gazze’ye doğru yola çıkarak zulme karşı direnmeyi yani erdemi tercih etmişlerdi. Onlar Hz. Hüseyin’den aldıkları “Hayat İman ve Cihad” tır düsturu doğrultusunda Selahaddin-i Kürdinin rotasında ilerleyerek Kudüs’e varmayı ve kardeşlerinin feryatlarına yetişme ve yaralarına derman olma ümidiyle yola revan olmuş birer özgürlük neferiydiler. Peşlerinden yüreklere ve ocaklara düşecek ateşten ve akacak gözyaşlarından, şehadetleri adına yazılacak şiirlerden ve bestelenecek ağıtlardan bihaber.
Evet insanlığı ve Müslüman din kardeşlerini kurtarmak üzere cepheye koşan hiç kimse geri dönüp dönmeyeceğinden emin değildi kuşkusuz. Ama yine de bunu göze alma cesaretini ve yürekliliğini göstermişlerdi geride sevdikleri her şeylerini bırakarak. Şehitlerimiz Ali Haydar BENGİ, Cengiz TOPÇUOĞLU, İbrahim BİLGİN, Cevdet KILIÇDAR, Cengiz AKYÜZ, Fahri YILDIZ, Cengiz SONGÜR, Necdet YILDIRIM ve Furkan DOĞAN, Allah’a verdikleri sözü canları ve kanları pahasına yerine getirmişlerdi. Onların baş koyduğu yola gönül verenler ise sevgiliye kavuşacakları vuslat anını büyük bir iştiyak ve sabırsızlıkla beklemektedirler şüphesiz.
Ancak kaderin önüne hiçbir güç geçemeyecek ve takdir edilen her neyse yerinde ve zamanında mutlaka gerçekleşecekti. Bu, Yüce Yaratıcı’nın değişmez kanunuydu. Her şey olacağına varacak ve zalimlere, fasıklara ve münafıklara inat, onların gayri insani ve hayvani düzenlerine son vermek üzere damarda durmayacaktı akacak kan. Sel olup israiloğullarını ve işbirlikçilerini önüne katıp cehennemin en derin çukuruna yani esfelessafiline gömmeye yemin etmişti. Kuşkusuz gömecektir de.
Haddini bilmezler ise biraz daha palazlanma ve “co” amcalarının çiftliklerinde biraz daha besili olmak adına; lanetlenmiş kavim terör devleti israili meşru gösterme gayreti içine girmiş ve okyanus ötesinden gazel okuma sevdasına iyiden iyiye kendilerini kaptırmışlardı peşlerinden koyun sürülerini de sürükleyerek. Yani ne hikmetse kraldan çok kralcı kesilmişlerdi. Bir kısım Yahudi’si, Hristiyan’ı ile Türk’ü, Kürd’ü, Hindu’su, Arab’ı ve Acem’i İzan ve vicdan sahibi herkes İsrail’e lanet yağdırırken Onlar tek dişi kalmış medeniyetlerle flört yapma ve Yahudi lobilerinin gönüllerini alma derdindeydiler. Sanki öldürülenler ve zulme uğrayanlar Mustazaflar ve Müslümanlar değillerdi. Onların bir daha çıkmamak üzere kısılası seslerini işitenler, İsraillilerin ne kadar büyük bir zulüm ve esaret altında olduklarına kanaat getireceklerdi neredeyse. Din olimpiyatları düzenlemek yerine hizmet adı altında en yüce şoven duygularla tertipledikleri dil olimpiyatlarında ise gönüllere peygamber sevdası yerine Ahmet KAYA ve Sezen AKSU’ nun şarkıları eşliğinde Türkçülüğü ekmeyi marifet sanıyorlardı.
İşte ey Müslümanlar bundan dolayıdır ki Mavi Marmara aydınlığı ve karanlığı, diriliği ve ölmüşlüğü, İslam’ı ve küfr’ü, nifakı ve ihlası, şirki ve tevhidi, batılı ve hakkı, cennetlikleri ve cehennemlikleri ile Ömürlerini Allah’a adayanları ve şeytana adayanları birbirinden ayıran ve akıl sahipleri için hikmetlerle dolu bir “HENDEK “ hükmünde olup herkesin safının netleşmesine ve gerçek yüzünün ortaya çıkmasına vesile olmuş ve aynı zamanda yeryüzünde ihlasla mücadele eden Müslümanların cephelerinin aynı olduğunun farkına varmalarını sağlamıştır.
Bu yüzden Mavi Marmara Şehitlerini andığımız şu günlerde şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor yakınları ve aile efradlarına sabrı cemil niyaz ediyorum. Başımız sağ olsun.
SELAM VE DUA İLE
Çınarınsesi.com