İlkokul günlerimden hatırlıyorum.
Türkçe ders kitabındaki okuma parçalarından biri “Mayıs ayı, kiraz ayı” başlığını taşıyordu.
Mutlu ve huzurlu köylü ailelerin kiraz hasadı görüntüleri ve küfe küfe kirazlar hala gözlerimin önünde.
Tam bir mutluluk tablosu.
Gelin görün ki bu mayıs maalesef bu safiyet ve masumiyette geçmeyecek gibi görünüyor.
Dünya, devletlerin bütçelerinden çok daha büyük bütçelere sahip birkaç psikopat siyonist ailenin çok ağır tehdidi altında.
14 Mayıs'ta siyonist lobilerin kışkırtması ve siyonist damat Kuşner'in savaş kabinesinin dayatması ile Trump, Tel Aviv'deki ABD büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacak.
Öncesinde ise yani 12 Mayıs'ta Trump, İran'la nükleer anlaşmanın ‘tamam' ya da ‘devam' olduğuna dair nihai kararını verecek.
Denklemi belirleme potansiyeli taşıyan 6 Mayıs Lübnan seçimleri ile 15 Mayıs Irak Genel Seçimlerini de bir yerlere not etmek gerekir.
Geçtiğimiz hafta ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, yemin ettikten hemen sonra ilk yurtdışı ziyaretini Suud'a yaptı.
Ardından Ürdün ve israil'e gitti.
Anlaşılan Beyazsaray'daki gizli toplantıları deşifre olan çete işbaşında.
Kuşnerli, Bin Zayed'li, Bin Selman'lı ve M. Dahlanlı bu çete sadece Ortadoğu denilen İslam Coğrafyası'nı değil, bütün dünyayı ateşe atacak bir yangının fitilini ateşlemek üzereler.
Pompeo'nun israil'de olduğu 29 Nisan'da Suriye'de İran bağlantılı güçler vuruldu.
Onlarca ölü ve ağır kayıplı bu saldırı ile alakalı kamuoyuna farklı açıklamalar yapılsa da bu saldırının bu çetenin işi olduğu anlaşılıyor.
Siyonist parlamentonun savaş yetkisi verdiği Netenyahu, İran'ın nükleer silah programı ile ilgili gizli arşivdeki 100 bin adet belgeyi ele geçirdiklerini belirterek şova dönüştürdüğü bir basın toplantısı ile bunu dünya medyası ile paylaştı.
Bu belgelerin Irak işgali öncesini hatırlattığını ve yaşı benim gibi kırkı geçmiş herkesin hafızasında canlılığını koruduğunu iyi biliyorum.
Trajikomik olanı ise bütün insanlığı yok edecek derecede nükleer silahlara, balistik füzelere ve atom bombasına sahip siyonist terör rejiminin başbakan kılıklı başteröristinin bunları söylüyor olmasıdır.
Bütün dünyayı aptal yerine koymak bu olsa gerek.
Öte yandan siyonist güdümlü çete piyonlarından Suud veliaht prensi Bin Selman, HAMAS'ı hakaretler eşliğinde tehdit ederek israil'in planına uyma mecburiyetinde bırakmaya çalışıyor.
Önü alınmaz ve tedbir geliştirilmezse bu siyonist çete ve işbirlikçileri insanlığı adım adım bir felakete doğru götürüyor.
Ve bizdeki Mayıs ayı…
Temenni ederim ki kiraz ayı safiyet ve masumiyetinde geçsin; ama siyasi arenadaki hareketlilik, buna pek elverişli görünmüyor.
İktidarın yaptığı en büyük yanlış, her seçimi bir varoluş veya yokuluş mücadelesine indirgemesidir.
Muhalefetin yaptığı en büyük yanlış ise bütün mesaisini Erdoğan karşıtlığına hasrederek iç ve dış gelişmelerle alakalı tatmin edici bir vizyon ortaya koyamamasıdır.
HÜDA PAR olarak bizler ise bütün yaşanmışlıklara rağmen Mayıs ayını kiraz tadında bir nebzecik de olsa yaşama adına sahip olduğumuz imkânlar ölçüsünde üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz.
Gölgesi üzerimize düşen Ramazan-ı Şerif'in kudsiyetine halel getirecek ortamların oluşmaması adına elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Bütün partilerle görüşmek istememizin sebebi de bu.
Evet, efendiler, bu bir siyasi mücadeledir; bunu başka mecralara taşımaya gerek yok.
Tek başına hiç kimse Hakk'ı temsil etmediği gibi, kişi veya kurumlara sekter bir bakış açısı ile şeytan ya da melek muamelesi yapmak da doğru değildir.
Gelin hemen yanı başımızda tutuşturulmaya çalışılan ve bize de sıçratılmaya çalışılan bu ateşi söndürmeye odaklanalım.
Bölgemizi bu ateş çukuruna yuvarlamaya çalışan bu güçlerin hesabı, Allah'ın hesabından daha büyük değildir!