Meclise gidecek olan aday adayları son bir haftadır yoğun bir şekilde kulislerde konuşuldu ve neticede her parti kendi adaylarını bazı kriterlere göre belirledi. Peki, Meclise gidecek adayların niyetleri ve hayata bakışları ne kadar halkı temsil ediyor? Bunları seçen partiler, liyakat ve hakkaniyet temelinden mi yoksa tarafgirlik ve menfaat temelinde mi belirlenmiş? Meclis'te bulunan milletvekillerin çoğu bugünkü Meclis'in temsiliyeti ve ilk kuruluşu çok farklılık arz ediyor. Halkı temsil eden meclisin ilk günü ve bugününe göz atalım.Evet, 23 Nisan 1920'de açılan TBMM'nin duvarına, levha halinde asılan ayeti kerime, aslında resmi, özel tüm kurumların ve şirketlerin toplantı salonlarına asılması gereken anlamı içeriyordu. Meclis'in açıldığı gün, Meclis duvarına Kur'an-ı Kerim'in 42. süresi olan şura süresinin 38'ci ayetinde geçen “işlerini istişare ile yaparlar” ilahi kelamı bir levha halinde asılıydı. İlk Meclis'in kuruluşu böyle bir mesajı barındırıyordu. Ülkenin o zamanki eğitim durumu göz önüne alındığında Meclis'in son derece entellektüel seviyeye sahip olduğu görülür. 92 tanesi son Osmanlı Meclisi'nin (Meclis-i Mebusan) üyeleriydi. Hatta bunlardan 14 tanesi Malta'da İngilizlerin sürgüne gönderdiği ve bir şekilde oradan kaçmayı başaran maneviyatı güçlü şahıslardı. Bütün bu dengeler ve halkın dinlerine düşkünlüğü nedeniyle açılış gününü Cuma'ya denk getirerek; maksat o günün bereketini işin içine katarak halka en büyük mesajı vermek istediler. Bazıları bunu istemese de halkı temsil eden Meclis'i milletin ruhuna uygun olan bir açılış söz konusuydu… Meclis bugünlere gelene kadar akan dereden çok sular geçti.
Meclis'in ilk ruhuna uygun adayları kimler ve hangi partiler çıkardı diye düşünmek lazım. Ya da, Meclis ruhuna uygun, milleti temsil ve hizmet anlayışı kimin amacı? Aday seçilmediği için intihar eden ve ya bütün varlığını o koltuk için harcayabilecek profillere bakıldığında; değil meclis ruhunu, belki ifsad olmuş meclisi daha da ifsad etmek ve nemalanmak içindir. Buna karşılık partiler de aday seçerken kişinin faydalı olmasından ziyade ne kadar oy getireceğinin hesabını yaptılar ve listelerini ona göre hazırladılar. Halkın değerleriyle örtüşenden ziyade, herkes kendisi gibi düşünenleri ön planda tutmaya çalıştı. Kürtçüyüm iddiasında bulunanlar bir Türkçüyü seçtiği gibi Türkçüyüm diyen de kendini Kürtçü olarak göstermeye çalışan bir partiden aday olabildi. Bütün geçmişi “dine” karşı olan bir Parti dindar kimliğiyle bilinen birilerini aralarına alma ve bununla oy devşirme hesaplarını yaptı. “Dindarım” diye geçinen bazı şahsiyetler de din düşmanları olan partilerde kendilerini aday gösterebildi. Bu koltuk sevdası nelere kadirmiş, bu seçimde daha da iyi anlaşıldı. Meclis'in ruhu mu dediniz? Bu entrika ve hırsa karşı Meclis ruhunu da özünü de kaybetmiş durumda maalesef.
Fakat derinden gelen bir ses halkın dikkatini çekmeye devam ediyor. Halkın değerleriyle örtüşen ve Meclisin ilk ruhuna uygun bir Parti'nin desteklediği adaylar, başta Kürdistan bölgesi olmak üzere bütün halkın dikkatini çekmiş durumda. Bu parti ilk defa Türkiye'de farklı bir söylem geliştiren ve ilk defa “referansının İslam olduğunu” söyleyen HÜDA PAR'dan söz ediyorum. 2 yıllık kısa bir geçmişi olmasına rağmen iki seçimi geçirmiş ve üçüncüsüne hazırlanan HÜDA PAR'ın 9 ilde göstermiş olduğu adayların profilleri ve Meclisteki temsiliyetleri çok önemli. Birileri sadece halka dört Parti alternatifini sunmayla meşgulken derinden gelen bu güçlü dalgayı görmek istemiyorlar. Fakat ilk günkü Meclis'in ruhuna ve halkın derin duygularına hitap eden HÜDA PAR, öze dönüşün en büyük projesi ve partisidir. Bütün baskı ve olumsuzluklara rağmen kararlı adımlarla yoluna devam eden HÜDA PAR'ın adaylarının Mecliste görünmesi bütün halkımız için bir şans olacaktır. Halk bu şansı yeterince tanıma fırsatı bulursa, ciddi bir kazanım elde edeceği gibi selametli bir limanı görmenin sevincini de yaşayacaktır. Hayırlısını dilemek hepimizin arzusu…