Dokuz Eylül Üniversitesi Erdemli Gençlik Topluluğu Üstad Bediüzzaman’ı anlama etkinliği düzenledi. Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi konferans salonunda düzenlenen programda konuşan Araştırmacı-Yazar Özkan Yaman, Üstad Bediüzzaman’ın hayatının; mücadele, acı, hüzün, çile ve sabır ile örüldüğünü söyledi.
Sunuculuğunu Lokman Tay'ın yaptığı program Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Grup Şüheda’nın ezgiler seslendirdiği programda Remzi Pınar “Üstad’ım” şiirini okudu.
Üstad’ın hayatının; verdiği mücadelenin yanında acı, hüzün, çile ve sabır ile örüldüğünü bu yüzden hayatını anlatmanın kolay olmadığını belirten Yaman, "Kendisine Bediüzzaman unvanı gerçekten bihakkın layıkıyla verilmiştir. Onun hayatında Kur'an'ın tefsirini görürsünüz. Hayatını eserinde görürsünüz, eserini hayatından ayıramazsınız. Onun hayatında Hazreti Musa’nın asası, Hazreti İsa’nın nefesi vardır. Onun hayatında Hazreti İbrahim’i görür gibi olursunuz. Zindanlara atıldığında o zindanların gül bahçesine döndüğünü görürsünüz. Hazreti Yusuf’u görürsünüz onun hayatında o zindanı Medrese- i Yusufiye kılan Hazreti Yusuf’ u görürsünüz. Onun hayatı aslında Kur’an’ ın bir tefsiri gibidir bir yerde. Hayatı eserinin ispatıdır aslında.” dedi.
“Söyledikleri ile çağ açıp çağ kapatmıştır”
Bediüzzaman’ın davasının Kur'an’ın söndürülemez bir nur olduğunu dünyaya ilan etmek olduğunu söyleyen Yaman, “Söndürülmeye çalışılan İslam’ın aydınlığını göstermektir onun davası, imanı yaymaktır. O davasını hayatıyla ispatladı. Defalarca zindanlara atılmış, defalarca zehirlenmiş ve defalarca sürgün edilmiştir. Dışarıda o kadar eziyet etmişler ki, hapsi isteyecek dereceye gelmiş, hapis dışarıya göre daha sevimli gelmiştir bazı zamanlar. O başına gelenlere aldırmamış. Üstadın hayatını anlatırken belki en çok kullanmamız gereken kelime aldırmamak kelimesidir. O, bu coğrafyanın çağını değiştiren bir önderdir. Üstad, bir anlamda yaptıkları, söyledikleri ile çağ açıp çağ kapatmıştır. Kur'an-ı Kerim’in yasaklandığı, Kur'an kursunun olmadığı bir dönemden bahsediyoruz. Kendisine yapılanlara fazla takılmadan, aldırmadan davasına yoğunlaşmış. Biz bunu sahabede görüyoruz. Hazreti Bilal işkenceler altındayken ah demiyor, Ahad diyor. O işkence altında bile bir mesaj veriyor, davette bulunuyor. Onlar o zorlukları bir vesile, bir fırsat olarak görmüşler ve bunun aynısı Üstad'ta da var. Bekli de Üstad’ın bize verdiği en büyük mesajlardan bir tanesi bu.” ifadelerini kullandı.
“Medresetü’z-Zehra kurulsaydı bu gün Kürt Sorunu’ndan bahsediyor olmayacaktık”
Toplum ve ümmetle ilgili tavsiyeleri dikkate alınmayınca Üstad’ ın ferdin ıslahına yöneldiğine dikkat çeken Yaman, “Üstad hayatını kendi eserine nakşetmiş. Eserleri okurken sanki onun ağzından dinliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Kalıcı ve etkili bir yaklaşım getiriyor ve sevdiriyor. Eğer Hutbe-i Şamiyye de anlattığı o beş madde bundan yüz yıl önce dikkate alınmış olsaydı. Belki ne Suriye’deki ne Irak’taki ne de Afganistan’daki durum yaşanmayacaktı. Bizi geri bırakan beş şey var dedi. ‘Birincisi biz ümitsiziz. İkincisi kardeşlik yerine düşmanlığı seviyoruz. Üçüncüsü bizi bağlayan bağları umursamıyoruz. Dördüncüsü her yerde diktatörlükler çoğalıyor, biz bunlara sessiz kalıyoruz. Onaylar gibi duyarsız kalıyoruz. Ve beşincisi bütün enerjimizi kendi menfaatimize harcıyoruz.’ Dinlemedik, daha çok şeyler söyledi. İnanın sadece Medresetüzzehra yapılabilseydi belki bu gün ne çözüm sürecinden bahsedecektik, ne Kürt sorunu ne de başka bir sorundan. Ama dikkate alınmadı. Daha yeni yeni anlaşılmaya çalışılıyor, sempozyumlar, konferanslar, paneller düzenleniyor onunla ilgili. Ne garip bir haldeyiz değil mi?” diye konuştu. (Adnan Oğuz - İLKHA)