Trump-Erdoğan görüşmesi tüm medyanın haklı olarak gündeminde idi. Ne var ki medyanın bu görüşmeyi ele alırken kullandığı dil Türkiye medyasının hala 3. Dünya ülkesi medyası olduğunu gözler önüne seriyor.
Aşağılık kompleksi o kadar yüksek seviyede ki! Haberin başlığı şu: “Trump Erdoğan'a elini kendisi uzattı.”
Cümlenin hal-ü pür melaline bakar mısınız? “KENDİSİ” uzatmış! Sanki Trump felçli de ilk defa elini oynatmış ve Erdoğan'ın elini tutmuş. Ne yapacaktı yani, başkasının eli ile tokalaşamayacağına göre elbette elini “KENDİSİ” uzatacaktı.
Bir diğerinin başlığı: “Trump Erdoğan'ı kapıda karşıladı.” Ya nerede karşılayacaktı? Ne yani, Erdoğan salona girdiğinde “Trump öğle yemeğini yiyor, siz kıyıda bir yerde bekleyin, birazdan gelecek” mi diyeceklerdi!? Elbette devletlerarası teamül ne ise o uygulanacaktı.
Bir başkası Trump'un beden diline kilitlenmiş! Ekrana Trump ve Merkel'in fotoğrafını koymuş ve Trump Erdoğan'a böyle davranmadıya getiriyor. Sanki Trump, Merkel'e davrandığı gibi Erdoğan'a davranılamayacağını bilmiyor.
Sanki iki devlet adamı değil de iki başrol oyuncusu görüşme yapmış gibi ya aşağılık kompleksi ile meseleye yaklaşmış ya da paparazzi kültürü ile detaycılık oynanmış.
Medyanın bu dili ANASOL-M dilidir. Erdoğan, Trump karşısında iki büklüm durmamıştır, el pençe durmamıştır, ama bizim medya hala Bülent Ecevitvari davranmaktan vazgeçmeyecek anlaşılan.
Görüşmenin ana mesajını neredeyse gören yok…
Peki, görüşmeden özellikle Trump'un açıklamasından ne anlamalıyız?
Trump konuşmasının giriş bölümünde Kore savaşında Türklerin kahramanlığından giriş yaparak adeta “ver mehteri” dedi.
“Savaşlarda Türklerin cesareti efsanevidir.” diyen Trump, bugün de yeni bir terör tehdidi ile karşı karşıya olunduğunu ve bu ortak düşmana karşı yine ortak mücadele edeceklerini vurguladı.
Taktım bu ortak düşman tanımlamasına…
Aslında Kore savaşında ortak bir düşman yoktu. Bizimle alacak-verecek bir durumu olmayan Kore nasıl ortak düşmanımız olduysa artık. ABD'nin savaş gemisine binmiş “ver mehteri” söylemi ile dalmıştık Kore'ye…
Günümüzde ortak düşman DEAŞ mı? Hayır. Zira ABD Türkiye'yi değil PYD'yi Rakka saldırısında yanında görmek istiyor. DEAŞ iki devletin de ortak düşmanı ise Rakka'da iki devlet neden yan yana değil! Diyeceksiniz ki yan yana olmasını mı destekliyorsun? Asla ve kat'a. O ayrı bir yazı konusu…
Devam edelim ortak düşman Esed rejimi mi? Hayır. ABD, güvenli bölgeler politikasında da, eğit-donat politikasında da Türkiye'nin tezleri ile çatıştı. Yani iki gücün Esed karşıtlığı ortak bir noktada buluşmadı hiçbir zaman.
O halde ortak düşman kim?
Türkiye'de darbe girişiminde bulunan, özel hayatı didik didik eden, kumpaslarla farklı çevrelerden insanları cezaevine gönderen FETO mudur ortak düşman? Hayır. Örgüt lideri Gülen Pensilvanya'daki karargâhında savaşını sürdürmekte olduğuna göre ortak düşman o da değil.
Suriye'nin kuzeyinde devletleşmeye doğru giden Suriye PKK'sı PYD mi ortak düşman? Hayır. PYD, ABD'nin silahı ve Rusya'nın şemsiyelemesi(koruma) ile günden güne bölgede semirdiğine göre ortak düşman o da değil. Peki, o halde Ortak düşman kim?
Elbette bu sorunun cevabını Trump vermeli.
Medyamız kaşını gözünü-parmağını tırnağını inceleyeceğine ortak düşmanla mücadele repliğini dilinden düşürmeyen Trump'a sorsaydı bi zahmet ortak düşmanın kim olduğunu.