Huzura sadece bireyler muhtaç değil devlet de muhtaçtır, hem de nasıl muhtaç.
İnsanların huzurlu oluşunun en basit göstergelerinden birisi akşam başını yastığa koyduğunda uyuyabilmesidir. Eğer bir insan yatağa girdikten sonra bir o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyorsa, hele bazılarının yaptığı gibi kalkıp oturuyor bir de sigara yakıyorsa bu adam huzursuzdur, hem de ne huzursuz.
“Allah’ım, yatınca uyuyamamaktan, kalkınca yürüyememekten sana sığınırım” sözünü basitçe bir tekerleme zannetmiştim ama sonradan ne kadar önemli bir dua olduğunu anladım.
Anlaşıldı, yatınca uyuyabilmek için huzura ihtiyacımız var peki, huzurlu olmak için ne yapmamız gerek? Herkes bir şeyler söyleyebilir, ben de derim ki;
İyilik yapmamız gerekir, gündüz bir iyilik yapalım ki gece uyuyabilelim. Hiç olmazsa birilerinin ahını, bedduasını almamış olalım.
Devletin de huzura ihtiyacı vardır, devlet de başını yastığa koyduğunda dinlenmeye, birazcık olsun gözlerini yummaya ihtiyacı vardır.
Devlet sözü soyut bir yerde kalmasın, gelin açıkça iktidar diyelim. İktidarın huzur bulabilmesi için insanlara iyilik yapması gerekir. Gücü yettiği nispette dua alabilmesi gerekir.
Ve bir de Ramazana huzur içinde girebilmesi için kendisiyle birlikte insanların da huzurla karşılayabilmesi gerekir.
Üstelik bütün bir dünyanın müptelâ olduğu şu salgın illetinden çıkabilmesi için insanların göz yaşlarının dinmesi gerekir.
Müslümanca yaşamaktan başka bir suçu olmayan ve bundan dolayı kumpaslara kurban giden, sadece temiz bir yuva kurmak için evlenen nice insan şu anda zindanlarda kalmaya devam ediyorlar.
İktidar bunların ahlarını ve beddualarını duymuyor mu acaba?
İktidara sesleniyoruz; Ramazana huzurla girmenin yolu CHP’yi memnun etmekten, ulusalcı Kemalistleri, feministleri ve iğrenç dernekleri memnun etmekten geçmez, Ramazanı farz kılanı memnun etmekten geçer. Bir de Ramazanı yaşayan Müslümanları memnun etmekten.